Bir gün öncesinden ayıklanıp temizlendikten sonra koca koca kazanlarda saatler boyunca ağır ağır pişirilen, lezzetini aldıktan sonra da kemiklerinden löp löp ayrılan o yanında yatılası güzelim etler…
O koca tabakta size sirke ve sarımsak eşliğinde gülümseyen kelle paçanın yanağı, ayak paçanın yumağı, beyin söğüş, dil söğüş, işkembenin tuzlaması…
Ab-ı hayattır Paçacı Hüsnü’nün çorbaları, şifadır vücuda, dipçik gibi dimdik eder bedeni, tam bir botokstur sağlığını düşünenler için.
Geçen gün yine huşu içerisinde içtikten sonra ellerimi silerken fark ettim, inşaatçı Sait Zorlu, Hüsnü’nün “ıslak mendiline” sponsor olmuş.
Mendil ambalajının bir tarafında Paçacı Hüsnü’nün, diğer yanındaysa “Sait Zorlu İnşaat’ın” amblemi var.
Ben bu Sait Zorlu’ya “100” üzerinden “105” veriyorum!
Bir “reklam çalışması” bu kadar yerinde ve başarılı olabilir ancak.
Bursa’nın bir markasına, yine “Bursalı bir çorba severin” destek olması kadar güzel ve anlamlı bir girişim olamaz!
Yaratıcı ve üretken bir adam bu Sait Zorlu.
Böyle birinin yaptığı inşaatlar mutlaka son derece güzel ve kullanışlıdır aynı zamanda; gönül huzuruyla satın alınabilir yani.
Neden mi?
O gün çorbamı içtikten sonra “damattan” öğrendiğim kadarıyla vasiyet etmiş Sait Zorlu çocuklarına, “Bir gün emr-i hak vuku bulduğunda mezarlıkta benim ruhuma Paçacı Hüsnü’den çorba dağıtılsın” demiş!
“Cantık, pide, simit” filan demiyor bakın, “şöyle buğusu üzerinde, halis üzüm sirkesi ve Kastamonu Taşköprü sarımsağıyla taçlanmış sıcacık çorba dağıtın” diyor, yanında Besaş ekmeğiyle birlikte!
Hele hele bir de kış aylarına denk gelirse rahmetlinin vefatı, değmeyin mezarlığa varanların keyfine!
Sıcak sıcak nefis çorbalar…
Ben iki kaseden aşağı içmem valla!
Henüz hiç tanımadan çok yaratıcı ve girişken buldum Sait Zorlu’yu; “yaşasın çorbaların kardeşliği”, eferin!
Abi…
Bu kadar mı güzel olur, tadı, sosu, lezzeti, kıvamı bu kadar mı çeker insanı içine orada yapılan bir “yayın şiş”?
Geçen Pazar günü hava son derece keyifliydi.
İznik Gölü’nün buğulu karşı dağlarındaki yanan fenerlerin şavkı düşmüş yüzüne karşı oturup akşam etmek, iki kadeh bir şeyin eşliğinde meşhur “Rahmi Baba” mutfağının o taptaze ve kaliteli mezelerinden yemek insanın ömrüne ömür katıyor doğrusu.
Deniz balıklarını da göl balıklarını da aynı özen ve titizlikle sunuyor Rahmi Baba konuklarına.
Benim oradaki favori mezelerimse deniz tarağı, ahtapot ızgara, kalamar ayak, maydanoz salata, kuru domates ve deniz börülcesi; yanında şöyle üzerine bolca limon sıkılıp tuzlanmış en körpelerinden koca bir tabak dolusu da roka olursa hani, başka da bir şey istemez, Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni!
“Zeytin denizi” içinde göl manzarasına karşı yemek yemek harika bir duygu doğrusu, Rahmi Baba’nın ruhunu şad etmeyi sürdüren hayırlı evlat Ferhat Şahin’e bir kez daha teşekkürler buradan.
Bilenler bilirler…
Benim şehir merkezindeki favori mekanlarımdan biri de Orhaneli Yolu’nda, Misi’ye varmadan önce hemen sol tarafta bulunan “Cevizz Restoran’dır”.
Muazzez ve İzzet Tosun çifti şeftali ağaçlarıyla bezeli bahçenin çimlerini tazelemişler; kışın içeride çıtır çıtır yanan sobasıyla çok keyifliydi Cevizz, şimdi yazın da ağaç dallarındaki japon fenerleriyle ayrı bir mutluluk verecek insanlara.
Ama ben bu gün size “yeni”, yepyeni bir mekandan söz etmek istiyorum, özellikle kentin batı yakasında yaşayanlar için…
İzmir Yolundan, Özlüce kavşağına vardınız…
Sağa dönüyorsunuz…
Solunuzda Bursaspor tesisleri ve Bursaspor’u rezil rüsva eden beceriksiz, başarısız başkanı Ali Ay kalıyor…
Sözünü ettiğim yer döner dönmez hemen sağda, Furpa’nın az berisinde, Türkiye Spor Yazarları Derneği’ne ait binanın üst katında bulunuyor.
Heykel’deki Baro lokalini işletiyordu bir vakitler Ahmet Aydın, işte tam da o noktaya çok güzel yeni bir meyhane açmış Ahmet, on numara beş yıldız!
Nefis taptaze mezeler, en lezzetli ürünlerin sunulduğu gül gibi tertemiz bir mutfak, fiyatlarsa son derece makul üstelik.
Yapının üstü açılabildiği için tiryakiler için sigara içmek de mümkün.
Haftanın belli günlerindeyse canlı müzik var “Ahmet Abinin Yeri’nde”.
Biber borani, acılı ezme ve patlıcan hersesine bayıldım da ancak favayı yerken kendime gelebildim doğrusu!
İnsan hayatının vazgeçilmez bir olgusudur bu “yeme-içme” hadisesi.
Şu sıralar siyasette de Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve şürekasını üzerine Osmaniye tereyağı döküp, öyle yemeye hazırlanıyor!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in daha ilk andan itibaren “erkek Fatma gibi” ortaya çıkıp “ben 100 bin imzayla Cumhurbaşkanlığına adayım” demesine karşın, aynen 15 Temmuz akşamında yaptığı gibi içine kaçıverdi çakma Gandi çarkçı Kemal!
Cumhurbaşkanı adayı olsa, milletvekili olamıyor, milletvekili seçilemeyince de CHP’nin başında kalması mümkün değil!
Komünistin komünistliği parayı buluncaya, Ateistin ateistliği uçak düşmeye başlayıncaya, feministin feministliği adamı buluncaya kadar, bu Kemal’in solculuğu, halkçılığı, demokratlığıysa işte böyle maçası yemeyince ortadan kaybolup gidiyor gördüğünüz gibi!
Birilerini sürekli “milletvekili yapma fabrikası” olarak çalışıyor CHP, iktidara gelip ülkeyi yönetmek gibi ne bir niyeti ne de mecali var.
Sırf Atatürk’ün hatırına ayakta kalıyor bu parti, gözleri boyanan seçmenleri önlerine her sandık konduğunda, ne demişti Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin için CHP seçmenine?
“Gideceksiniz, gidip tıpış tıpış oy vereceksiniz” dememiş miydi hani?
İşte aynen öyle tıpış tıpış gidiyor insanlar, her seçimde çarkçı Kemal ve şürekasını milletvekili yapıp geri dönüyorlar, olay bundan ibaret!
“Ben erken seçim” kararının İyi Parti’nin yarışa girmesini engellemek için alındığını filan hiç sanmıyorum; tam tersi özellikle CHP ve ardından da MHP’yi kartopu gibi eritecek bir yapılanma kurdu Meral Akşener.
Son günlerde konuştuğum her 3 CHP seçmeninden 2’si, en azından bu sefer “oylarını İyi Parti’ye vereceklerini” söylüyorlar!
Anlaşılan “öğretilmiş çaresizlik zincirini” bu kez kıracak gibi duruyor sosyal demokratlar.
Seçimlere hangi partilerin katılacağını düzenleyen Siyasi Partiler Yasası’nın 36’ncı maddesi “Siyasî partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunması şarttır” diyor.
İyi Parti’nin 10 Aralık’ta yaptığı “Kurucular Kurulu Kongresini” tamamlamış olması yeterlidir; “toplam 68 İlde örgüt kurduklarını” da Meral Akşener açıkladı zaten.
CHP ve MHP’yi eriteceği kesin de…
Acaba Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ne kadar koparabilecek İyi Parti?
İşte en önemli mesele de bu zaten.
Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçilmesinin önünde her hangi bir engel var mı?
İster ilk, ister ikinci turda yüzde yüz seçilecek Erdoğan.
Ancak, önemli olan Meclis’teki milletvekili sayısının düşmemesi yani, partisinin güç kaybetmemesi!
Türkiye şu anda dünyanın en önemli ülkesi.
Türkiye’yi terkisine alamayan hiçbir ülke Ortadoğu’da söz sahibi olamaz.
Baktılar, Tayyip Erdoğan’ı istedikleri noktaya getiremiyorlar…
Almanya’sından, Amerika’sına kadar pek çok ülke bu seçimde perde arkasından başta İyi Parti ve CHP olmak üzere muhalefet partilerine destek olup, Ak Parti’yi olabildiğince küçültmeye uğraşacaklar bence!
Koca Amerika…
Sırf Ortadoğu sevdası yüzünden bir Kürt azınlığa milyar dolarlık silahlar verip, yıllarca beslemiş…
Suriye’ye giren Türkiye’yse daha iki ayı bulmadan bir sinek gibi ezivermiş hepsini…
Ee o halde Türkiye’den başka hiç bir şey kalmıyor geriye ele geçirilmesi gereken!
Para kokusu alıyorum ben bu seçim için!
Çuval çuval, bavul bavul, muhalefet partilerine aktarılması muhtemel para kokusu!
Ne diyor ünlü İngiliz atasözü:
“Follow the Money!..”
Yani, “parayı takip et”!..
Parayı çoktan bulan CHP’li müzmin milletvekili adayı Mustafa Şenyurt’sa yıllardan bu yana “sandığı” takip ediyor!
Geçen gün daha seçim tarihi açıklanır açıklanmaz Kılıçdaroğlu’ndan önce çekmiş mesajı partililere yine, “CHP seçime hazırıdır” diye!
Yani diyor ki herkese aslında, “Beni artık milletvekili yapın, n’olursunuz bi milletvekili olayım, Allah aşkına Meclis’e gireyim, ya rabbim ya rabbim beni mebus yap, yap yap da yap, mebus yap, mebus olayım fakir doyurayım, Emirsultan’da kurbanlar kestireyim”!..
CHP’de “önseçim” filan yapılmayacağını söylemek için arif olmaya gerek yok herhalde?!.
Orada da “Follow the Money” durumu söz konusu olabilir!
Her şey çarkçı Kemal’in ve bir-iki yancısının iki dudağı arasında yine.
…de partinin cumhurbaşkanı adayı kim olsun?
İlker Başbuğ, Yılmaz Büyükerşen, İlhan Kesici, İsmet Karaca gibi isimler ortalıkta dolaşmaya başladı bile!..
Ancak benim favorilerim başka!
İlki Sena Kaleli…
Bol bol göbek atar kampanya sırasında, oynar, eğleniriz, tüm Türkiye eğlenir!
İkincisi Kemal Demirel…
“Eğer Cumhurbaşkanı adayı olursan, ilk seçimde seni yeniden milletvekili adayı yaparız” deyin, bak nasıl atlıyor gözünü kırpmadan!
Üçüncüsü de CHP’nin geçen dönem 38’nci sıra milletvekili adayı Yüksel Baysal…
Ee hakkıdır canım!
Madem milletvekili olamadı, bari Cumhurbaşkanı olsun!
Seçildiği vakit Karamazov Kardeşleri danışman olarak alır yanına, Dostoyevsky’le dostluk kurar, Tolstoy’la tavla oynar, Maksim Gorki’yle de birlikte ata binerler sessizce!
Türkiye sıkıntıya girer belki bir parça ama Bursa medyası hala ilkokul Türkçesiyle köşe yazan bir adamdan kurtulur!