Yazarlar

Füleyman

post-img
Ayakkabılarıyla içeri girmeye yeltenince “Bir dakika” dedim, “onları kapının dışında bırak önce”. “Ya çalarlarsa hacı” diye karşıladı bu hiç beklemediği tepkimi?.. Bana “hacı” diye hitap edişi “hacılığımdan” değil, hani bazen dönem dönem bir kelime gelip, insanın diline yapışır ya? Mesela son zamanlarda bir şey söylediğinde layıkıyla yanıt vermek yerine “aynen, aynen” diye karşılıyor insanlar tespitlerinizi de sinir oluyorum çoğunlukla o lafa! Neyse, “hacı” lafına bir diyeceğim yok; olacağım da yok zaten, oralara gidip Araplara para yedirenlere de sinir oluyorum zaten! “Çalmazlar” dedim Vedat Kantar’a, “kim gelip de alsın senin ayakkabılarını buradan”? “Öyle deme hacı” diye devam etti, “tam 800 lira para saydım. Bi çalarlarsa içim acır!.. Bari dur, şuraya çantama koyayım!..” Aldım elinden bir çift spor pabucunu, içeriye ayakkabı dolabına koydum bu sefer. Aslında Türkiye’de spor mağazalarında 3 bin liraymış artık markası neyse o modern çarıkların. Avrupa’dan 800 liraya getirtiyormuş! Devam etti Vedat: “Valla biliyon mu hacı, Cuma namazlarına gittiğimde bile her birini tek tek uzak ayrı ayrı raflara koyuyorum, giyip gitmesin biri diye!..” Ayakkabı hırsızlığına karşı süper fikir, bayıldım! Çok güldüm, çok güldük! Vallaha zor iş zengin olmak! Gece de sarılıp onlarla yatıyodur Kantar Allah bilir ya! Herkes öyle söylüyor, son yıllarda biraz ben açtım Vedat’ın elini sanırım. Eskiden mesela, kalabalık bir grup olarak yenildi içildi mi? Gecenin sonunda sıra hesap ödemeye geldi mi örneğin, 3 bira içtiyse o vakte dek, çıkarıp sadece o kadar parayı koyardı  masanın üzerine, Alman usülü! Şimdilerde “tak” kalkıp tüm hesabı ödeyip de geliveriyor aslan Kantarım!.. İşin şakası bir yana, kendisininkiler hariç, benim tavsiyemle de yaptığı hayır işlerini en yakından bilenlerdenim, sağ olsun paylaşmayı, yardımlaşmayı da biliyor ve çok seviyor Vedat Kantar. Hemen hemen çeyrek yüzyılı buldu arkadaşlığımız. Yalan değil şimdi, gerçi az biraz kılıbıktır ama özünde pırlanta gibi çocuktur, ortağı Avukat Hakan Dinçtürk’le birlikte nazar değmesin, Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde Özhan Canaydın’ın fabrikasını da alarak, çok büyük bir yatırıma imza attılar, bizler de sevenleri olarak gurur duyuyoruz her ikisinin  “Ottoman’daki” başarılarıyla. Kantar’a “Ayakkabılarınla evin içine basma” deyişimin nedeni Şermin! Hani insanın sütten ağzı yanınca, yoğurdu üfleye üfleye yiyor ya? Misal, o misal… Kezban’ı geçen yıl “Fib virüsünden” kaybedince, evin yeni kedisi Şermin’i azami derecede korumaya çalışıyoruz. Meğerse sokak kedilerinin hemen hepsinde varmış “Corona” virüsü; genetik olarak da anneden geçermiş. Hayvanların ne zaman bağışıklık sistemleri zayıfladı, bu “Corona” virüsü mutasyon geçirip canavarlaşarak “Fib” virüsü haline gelirmiş ve ne yazık ki günümüzde henüz tedavisi de yok! İşte onun için aslında istememe rağmen bu kez sokaktan bir kedi almadım, gidip İstanbul’dan nesillerden beri sokak yüzü görmemiş, sürekli evlerde doğan Şermin gibi cins bir hayvan aldım. Çok canımız yanıyor hayvanlarımızı erkenden kaybedince, perişan oluyoruz çünkü. Dışarıda yaşayanlara bakın… Beş yaşını bulmuş kedi göremezsiniz! Birkaç sene içinde sessiz sedasız bir köşeye çekilip bu hastalıktan dolayı ölüp gidiyor hepsi çünkü! Kediden kediye bulaşan, dışarıdan ayakkabınızın altına bulaşıp eve getirebileceğiniz nalet bir mikrop sözünü ettiğim şey. Nijya tosbağaları gibi sürekli sırtında taşıdığı çantasını çıkarıp, mutfakta pencerenin kıyısındaki küçük berjer koltuklardan birine yerleşti Kantar. Ayıptır söylemesi, sabahtan kıymalı kabak dolma yapmıştım, harcı fazla gelince birkaç tane de domates doldurdum.   Nefis olmuş, bir tabağa üzerini de taze yoğurtla güzelleştirip koyduktan sonra verdim Kantar’ın eline. Nam nam nam, bir çırpıda nasıl yedi şaşarsınız! Sabahtan beri çalışmaktan yemek yemeğe fırsat bulamamış Kantarım. Akşamdan da kestane kabağı koymuştum ocağa, içine şekerinin haricinde biraz tarçın kabuğu, bir iki tane de karanfil atarak. Onun da üzerini kaymakla süsleyip önüne koyunca bu kez gözleri pörtledi Kantar’ın, tabii fabrikada gece yarılarına değin Nergiz’i de çalıştırıyor; daha fazla para kazanabilmek için; dolayısıyla, ev yemekleri de yiyemiyor garibim, düdük makarnasına talim habire! Kazandığı ne varsa ileride damatlar lüpletecek, hala farkında bile değil! Sürekli takipçilerim hatırlayacaktır, geçenlerde Azeri kökenli armatör Mübariz Mansimov’u yazmıştım hani? Kayhan’da pideli köfteci İdris’te yemek yerken sahibi İbrahim Alakoç “Bizim başkanı sidikli yapmışsın” dedi gülerek! -Kim sizin başkan abi? “Fikret Orman… Biz atadan dededen Beşiktaşlıyız ya be ya!..” Haa!.. Mübariz Masimov’un yanında da Beşiktaş kulüp başkanı Fikret Orman vardı da donuna kaçırmıştı hani maç sırasında, onun fotoğrafını da koymuştum! FOTOĞRAFLAR Bursaspor-Beşiktaş karşılaşması için kentimize gelen bu ikili şeref tribününden maçı birlikte izlerken sarhoş olduğu her halinden belli olan ve leş gibi içki kokan Masimov Bursasporlulara küfretmeye başlayınca Ali Ay’ın müdürü Cemil daha fazla dayanamamış ve bu şımarık zengine ağzından çıkanları misliyle iade edivermişti! O gün Selami Yıldız’ın yönetimindeki Bursa polisi alıp sarhoş Mübariz’i tutup atmak yerine, bizim Cemil’i çıkardı dışarıya ne hikmetse. Mübariz’i tanısaydı yine aynını yapar mıydı bilmiyorum ama… Bizim Vedat Kantar da o gün orada ve Mübariz’e doğru uçmak için fırsat kolluyor! Ancak kafasına bir polis şapkası geçirmişler ve korumak için de siviller sarmış etrafını. “Mansimov” deyip geçmeyin ha! Adam Palmali Holding’in sahibi, Rus ve Azerbaycan petrolünün tamamını o taşıyor! Putin’e potinleri kadar yakın bu herif! Amerika başkanının yemin töreninde katılabilen dünyadaki 250 kişiden biri! 270’in üzerinde dev gemi çalışıyor şirketinde, bunların 170’i direkt kendine ait. Gemilerin her biri Kantar’ın fabrikadan daha pahalı! Türkiyede 3 bin, tüm dünyadaysa 45 binden fazla çalışanı var; bizim Kantar’ınsa sadece 300 kadar!.. 2004 yılında Azerbaycan futbol takımlarından biri olan Hazar Lankaran kulübünün kurucusu ve sahibi oldu bu adam. O sene Türkiye’den Oktay Derelioğlu‘nu transfer etti. Oktay Derelioğlu o takımda gol kralı oldu. Mansimov, Türk vatandaşlığına geçer geçmez ilk işi, Azeri devlet petrol şirketi Socar’a büyük işler yapan Türkiye’nin önemli inşaat şirketlerinden Tekfen İnşaat’ın yüzde 50’sini 520 milyon dolara almak oldu. Böylece Mansimov, PETKİM‘in yüzde 56,32’sine sahip olan Socar’a da ortak oldu. Yani, Türkiye üzerinden petrol işi yapan Mansimov Türkiye’nin en büyük petrol şirketinin ortağı haline geldi. 2015 yılının Nisan ayında yapılan ve Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ihaleye çıkarılan Bodrum’da, Yalıkavak mevkisinde Tilkicik Koyu’ndaki, 400 bin metrekarelik yat limanı, turizm tesisi ve konut imarlı arazi, Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’nun sahibi olduğu Palmali Holding tarafından 370 milyon lira artı KDV’yle satın  alındı. Azeri Socar ve Rus Lukoil gibi büyük şirketlerle uzun vadeli anlaşmaları var Mansimov’un. Beşiktaş kulübüne de hasta ayrıca, çok arzu ediyor onu da satın almayı. Daha sayayım mı? Neyse… Tabii, o zaman tüm bunlardan haberi olmayan Kantar bir fırsatını bulup da Mübariz’e dalamayınca maç bitiminde o sıra Bursa Emniyet Müdürü Selami Yıldız’ın yanına giderek dert yanıyor: “Ya müdürüm be… Misafir olarak gittiğimiz İstanbul’da kadınlardan bile küfür yedik. Bu herif de geldi, burada hepimizi sinkaf edip gitti. Baksanıza, polis bunu alıp dışarı atmak yerine bizim arkadaşımızı aldı. Reva mı şimdi bu?!.” Selami Yıldız doğru dürüst yanıt vermek üzere yardımcılarından birine dönüp, “Alın bunu” diyor ve oradan çekip gidiyor! Bu adam şimdi de Adana Emniyet Müdürü biliyor musunuz?!. Neyse, günümüz Türkiye’sinde kim, neyi alıyor, bakkaldan çekirdek mi alıyor? Bu arada… Bir Bursaspor taraftarı için karşılaşmaları şeref tribününden izlemek hiç de öyle tercih edilecek bir şey değil haa! Oranın yazılı olmayan kuralları var. Bir kere rahat rahat küfür edemezsin, içecek ya da yiyecek bir şeyler alamazsın, sigara içemezsin! Hem zaten Vedat Kantar’ın buna ihtiyacı da yok. Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin locasında var sürekli 2 kişilik yeri, meclis üyesi olduğu için de Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın locasında da var… Bunlar da yetmedi, 2 adet de VİP’te kombine bileti mevcut. “Niye ikinci kombineyi aldın” diye sordum? “Bursaspor’a destek olmak için” dedi. Üçerden toplam 6 bin lira, sepetçi Ali Turan vermiş mi şimdiye dek 6 lira para takıma sağa sola kulüpten  “aşortman” dağıtmaktan başka? Bu arada, Ali Turan hakim kararıyla hiçbir maça giremiyor artık, orada bir taraftara yakışmayacak hareketler yaptığı için! Neyse… Geçen Göztepe maçında yeni stadı pek iyi bilemeyen BTSO’nun müstakbel başkan adayı İlhan Parseker, Vedat Kantar’dan “Kendisini şeref tribününe götürmesini” rica eder çünkü gelen misafirlerin arasında ahbapları da vardır. Vedat’ın o gün karşılaşmayı şeref tribününde izlemesinin ardından “Füleyman” lakaplı Bursa Gençlik ve Spor İl Müdürü Süleyman Şahin, o zamana dek Bursaspor yöneticilerinin elinde bulunan “şeref tribününün” anahtarlarını geri alır ve onları “Bursaspor’un eskiden 30’ken, 80’e çıkartılmış misafir kontenjanını yine düşürmekle” tehdit eder!.. Bu arada Füleyman’la bunun mücadelesini yine Kantar’ın ortağı, Bursaspor eski yöneticisi Hakan Dinçtürk’ün yaptığını ve Füleyman’ın ona da gıcık olduğunu özellikle belirteyim! Neymiş efendim? Vedat Kantar’ın maçı orada izlemelerine nasıl müsaade etmişlermiş?!. Niyeymiş efendim? İl Emniyet Müdürü Selami Yıldız o gün giderken Füleyman’a, Vedat Kantar için “Sokmayın bir daha bunu buraya” talimatı vermişmiş! Hass!.. Sen kimsin lan? İşte tüm bunlardan yakın zamana kadar Kantar’ın hiç haberi yok. “Çingene maşası” diyorum ben ona, Fatih Korkmaz… Başına sarığı sar, “Hindistan racası” diye millete yuttur, kalaycı kafilelerde Çingenelerin kullandıkları maşalar kadar kapkara bir çocuk Fatih. Fakat, yüreği tertemiz bir insan, Bursaspor’da da yönetici. Her yöneticinin de şeref tribününde bir misafir ağırlama hakkı var. “Kantar’ı” listeye yazıp, Gençlik Spor Müdürlüğü’ne onun ismini de bildiriyor Fatih. Füleyman yine direniyor filan… Sonra da “Tüm sorumluluk sizde” deyip kabul etmek durumunda kalıyor. Göztepe maçı öncesi “İyi Kötü Çirkin Filmi’nin” baş rol oyuncusu Clint Eastwood gibi içeri girip ağır adımlarla yerine doğru yürüyor Kantarım! Sonra… Görevlilerin her birinin yüzlerine doğru bakıp, Füleyman’a iletmeleri için nazarlar atarak söyleyeceklerini bir bir söylüyor! Ardından da orada beş dakika kaldıktan sonra çekirdek çıtlatmak için kendi locasına geçiyor. Bu Füleyman, FETÖ Mısır İmamının kardeşi Özgen Keskin döneminde Yıldırım Belediye Spor’un müdürüydü. Sonra oradan alınarak hiç alışılmadık biçimde devlet geleneğine aykırı olarak Bülent Arınç tarafından Manisa’ya Gençlik ve Spor İl Müdürü yapıldı. Kısa bir süre sonra da Bursa’da, aynı göreve getirildi. O gün bu gündür hiç kimse bu Füleyman’a “kışt” diyemiyor! Şimdilerde ilişkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca kapağı bu sefer de Uludağ Üniversitesi’ne atmaya hazırlandığını işittim. Bu sefer cami duvarına işedin Füleyman! İşerken keşke bakaydın yere doğru! Ve o duvarın dibinde Vedat Kantar’ın sakladığı 800 liralık ayakkabılarından biri vardı! Yandın oğlum sen! FIKRA: O gün sınıfta ilk dersini yapmak üzere gelen öğretmen öğrencilerin bilgi düzeylerini sınamak için birine sorar, “Bana üç harfli bir kelime söyle” diye? Çocuk, “Fik” öğretmenim diye yanıt verir! -Fik nedir evladım, ne anlama gelir? “Fik öğretmenim, işte bildiğiniz fik!..” “Allah Allah” der öğretmen şaşkınlıkla, o güne dek bu kelimeyi hiç işitmemiştir çünkü. -Peki senin adın ne evladım? “Füleyman, öğretmenim, Füleyman!..”

Diğer Haberler