Rahmetli Necati abiye (Akgün) saldırmış bir herif 1980 öncesinde, daha geçenlerde yeniden bir göz atmıştım anılarını yazdığı kitaba, orada gördüm tekrar.
Yolda yürürken bıçaklamış adam, sonra da fıymış.
Bursa basın tarihinde bildiğim ikinci saldırı Karacabey Meltem Gazetesi’nin sahibi İbrahim abiye (Bursalı) yapıldı.
Hem bıçaklandı İbrahim Bursalı, hem de gözdağı verip korkutmak maksadıyla evinin önünde silah atıldı.
Peki, korktu mu?
Demirden korkan trene binmesin, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın, daha da bir arttı hırsızlarla, arsızlarla, soysuzlarla mücadele azmi İbrahim abinin.
Üçüncü olarak “kestane piçleri” bana saldırdılar; korkakça, kalleşçe, gizlice ve arkadan!
Kafamda var 17 dikiş.
Bu tiplerde sürü psikolojisi vardır, tek başlarına yapamazlar hiçbir şeyi, köpek sürüsü gibi bir araya geldiklerinde havlayıp saldırırlar.
Yeni Marmara Gazetesi’ni kurşunlayan zavallı da yalnız değildi.
Beraberinde iki erketeyle geldi idarehanenin bulunduğu sokağa.
Bırakın kendi başına silah temin etmeyi, 30 lira verip bıçak alacak parası bile yoktu aslında.
Tam 24 ayrı sabıkası vardı, hapisten yeni çıkmıştı, uyuşturucu kullanıyordu.
Haplıydı oraya geldiğinde.
Köşede bekleyen gözcünün yanına gidip ondan silahı aldı.
Sonra da içeri girip zili çaldı.
Emniyet pimi açılmış olan tabancayı arkasına gizlemişti.
Kapıya çıkan biri olsa ya ona sıkacak, ya da hedef gözettiği birine doğru yönelecekti içeride.
Gazete personeli işlerini erken bitirip, kendilerine verilen bir ödülü almak için törene gitmişti Allah’tan!
Ardından kapıya ateş edip kaçtı adam.
Sonra da yakalandı tabii, Emniyet’te ifadesinin alınabilmesi için, kullandığı uyuşturucunun etkisinin geçip, ayılması bekleniyor.
Bir şeyler diyecek tabii, yok “gıcık kaptım”, yok “para istedim vermedi”, yok “yan yattı, çamura battı” filan diye!
Fakat yapılan iş organize.
Arkasında azmettirici ya da azmettiricilerinin olduğu kesin.
Peki, kim ya da kimler bunlar?
Bursa polisi ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu meseleyi aydınlatması şart.
Son zamanlarda yazılarıma konu olan ve kalemimden nasibini fazlasıyla alan bir siyasi veya onun yeğeni olabilir mesela.
Biliyorsunuz “yeğen” daha önce İl yönetim kurulunda üye olan gizli ortağıyla beraber hastane ihalelerine katılıp köşeyi dönmek üzere İstanbul’a yatay geçiş yapmış, orada amacına ulaşamayınca da Uludağ Üniversitesi’ne asgari ücretle “danışman” olarak işe sokulmuştu!
“Yeğenin” gizli ortağının arabasının kurşunlandığına dair haberler işitildi piyasada; “konuşurum” diye tehdit mi etti adam birilerini nedir?!.
Gözümdeki ikinci zanlı yine yazılarımdan nasibini alan ve sürekli sırıtıp duran biri.
Yapar mı yaptırır mı?
“Yapmaz her halde” diyorum ancak, yüz surat hacı Murat, insanoğlu bu, çiğ süt emmiş, yine de not ediyorum bir kenara.
Bursaspor’un fanatik taraftarları kesinlikle değil.
Onların çoğunun daha önceden kesinleşip, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı hapis cezaları varmış, tekrar bir suç işledikleri takdirde içeri gireceklerini bildikleri için de içine kaçtı hepsi!
Benim favorim yine de kestane piçleri!
Küçük olanı bu bar, pavyon, racon işlerine pek meftun.
Su testisi misali bu yolda kırılıp gidecek hâlâ farkında değil salak.
Onu bunu hamile bırakıyor, sonra tehditle, şantajla kürtaj yaptırıyor ve alemi kör, herkesi sağır sanıyor sığır!
Bilmiyor ki plakasının sonu 8’le biten beyaz Peugeot’yla gece yarılarında kafa dumanlıyken gittiği Fethiye’deki, Dilek Apartmanı’na varıncaya kadar gizli gözler tarafından sürekli takip edilmekte ve daima da edilecek.
Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da elbette!..
Tescilli dolandırıcı Fırat Cintonik’le beraber bir de Mustafakemalpaşa şoparı Tarık Siyahit de var bu saldırı olayından kendilerine “rol kapmaya” çalışan.
Ne yalan söyleyeyim, ben bu Tarık’ı seviyorum bir yandan, sevimli bir yanı da var keratanın, boynuna taktığı kelebek papyonuyla beraber birazcık at şeysini andırıyor ama olsun, olacak o kadar, ne de olsa at arabasında “ırsızlık” yaparak büyümüş biri!
Fırat Cintonik’se tam bir sümük!
Uzayıp damlıyor yere önce, sonra yeşil yeşil yeniden akmaya başlıyor.
İğrenç bir sürtük o herif, bulabildiği her fırsatta gelip yine sürtünmeye çalışıyor pislik, nokta!
Onun en ufak bir alakası yok bu olayda, aklınca kendisine rol çalacak.
Bir de şunu bilmiyorlar bu olayın arkasındakiler:
“Herkes yılar, Mehmet Ali YILMAZ, İzmir’de Çakırcalı efe, Bursa’da Yenişehirli Orhan EFE!..”
Biriniz değil, topunuz gelse kaç yazar, Orhan Efe ve Mehmet Ali her daim doğru bildiğini yazar!..
Her yerde, her zaman yine bekleriz!
Yine gelmezseniz eğer, acayip küseriz!..
NOT: Kestane piçi, kestane ağaçlarının etrafında yerden ana gövdenin yan taraflarından uzayan dallara denir. İşe yaramazlar. Kısır ve lüzumsuzdurlar. Kesilip budanmaya mahkûmdur hepsi. İçinde ilik bulunmadığı için de sadece baston yapılır onlardan. Bugün yaşlıların elinde bulunan bastonların çoğu kestane piçinden üretilmedir. En iyi kamçı sığır s..’den, en iyi baston kestane piçinden yapılır memlekette.