Yazarlar

Hiç olmayacak iş ama bir kadına sataştım bu gün!

post-img
Yazılarımın altına yapılan yorumları normalde hiç okumam.   Hakaret ya da küfür etmedikçe herkes dilediğini, dilediği şekilde düşünmekte ve bunu ifade etmekte serbesttir.   Facebook sayfamda da paylaşıyorum bazen yazılarımı.   Orası daha mahrem bir yer, arkadaş olarak eklediklerim görebiliyorlar.   Eh! onlarla da didişip şakalaşıyoruz bazen işte bir Osman olsun, bir Zülfikar, bir Can olsun…   İdolümdü.   Bizim nesil onu okuyarak büyüdü.   (Şimdi bu laftan “artık yaşlısın” anlamını çıkarma sakın!..)   Bursa basınında çok ciddi bir ağırlığı vardı.   (Buradan da “şişmansın” manasını çıkarma çok rica ederim!..)   Daha önce de buradan yazıp paylaştım, tüm kadınlar 150 gram kadar nevrotiktir aslında!   Hani Cem Yılmaz diyor ya, “erkeğin ardından tanrı onu  yaratırken bu kez daha mükemmel bir tasarım gerçekleştirdi ve işte onun için de arıza yapıp sorun çıkaran bazı parçaları kadınlarda kullanmadı”diye?!.   Biz erkeklerden üstün oldukları kesin, hiç itirazım yok ancak, onların da şase yaptıkları bir nokta var ve iş oraya geldiğinde arıza üretip, maraza çıkarabiliyorlar işte!   Facebook’ta yazılarımın altına yorum yapan bir kadına da asla bulaşmam, salak mıyım ben daha en baştan kaybedileceği belli bir münazaraya gireyim!   Genellikle altına “değerli katkılarınız için teşekkür ederim” deyip geçerim, bu nezaketten dolayı utanıp susarlar zaten!   Gene öyle yaptım, “değerli katkıların için teşekkür ederim” dedim ama bu kez susmadı, bana “kara dul örümceği” ikonunu yolladı.   Bursalılar onu “Arzu Yılmaz” olarak tanırlar, daha sonra her akıllı kadın gibi önce yaptı adamdan çocuğu, sonra yol verdi kocaya, şimdilerde baba ismi olan “Arınel” soyadını kullanıyor ve artık Bursa’da değil,  İstanbul’da yaşıyor.   Geçen sene küstü bana; yazılarımda dile getirdiğim fikirleri beğenmeyip benimsemediği için Facebook’tan bir sürü söylenmiş ve artık okumayacağını belirterek terk etmişti  yazarınızı!   Ama ben bal gibi de biliyordum okuduğunu!   Neyse, yeni kitabının ardından barıştık artık; hem sonra, bendeniz kimseye “gel beni zorla oku” demiyorum ki zaten!..   Beğenmeyen de küçük kızına almasın yani, gitsin Okan Tuna’yı filan okusun.   Arzu geçen gün yine arıza yaptı!   Dediğim gibi bir kadına, hele hele Arzu Arınel gibi baskın, geçinilmesi zor, huysuz bir karaktere normalde asla bulaşmam!   Bu gün bi cahillik yapıcam işte!   Ama en son kaleme aldığım ve CHP’yi yönetenleri eleştirdiğim “Sosyal Demokrat Anılar” başlıklı yazıma ilişkin tenkitlerini özelden yapmak yerine madem ki umuma açık bir şekilde paylaşmış…   Arzu’yu oradan bir “rol kapma” arzusu içerisinde gördüğüm için yaptığı yorumu daha çok insanla paylaşabilsin diye önce olduğu gibi yayımlayıp, ardında da bir-iki laf edicem elbette:   “Kantindi, şuydu buydu bir partiyi karalamak için malzeme her zaman bulunur.  Yarım asırda birkaç sene dışında iktidar yüzü görmemiş bir muhalefet partisini döve döve nereye varılır o meçhul.  Bursa’da yıllar yılı yerelde ve genelde iktidar olan SAĞ partilerin il ve ilçe başkanları eliyle parselli arsaların millete peşkeş çekildiğini, KENTE varoşlardan mamûl bir Bursa daha ilave edildiğini anlatmak gerekir aslında.  Köyden kente göçün en azgın olduğu yıllarda yaşanan bu hisseli parsel eşkiyalığı, yapanları da cevaz verenleri de fersah fersah milyarder etmiştir.  Bu açgözlü kent hırsızları sayesinde oluşan varoşlarda köylerinden kopup gelip kentli olamayan, geleneklerini geride bırakmış, köklerinden koparılmış korkunç cahil ve aç bir güruh yükseldi.  O güruh ki artık ne köye ne kente, ne işçi sınıfına dahildi. Örgütlenip proleter bilinci kazanamamaları için yine sağ iktidarların sopası sırtlarından eksik olmadı.  Sonra...  Sonrası malum, yedi iklimden kopup gelen bu milyonlar kendilerine sahte bir prestij, uyduruk bir kimlik satan AKP'nin sürülerini oluşturdular.  O nedenle bırakalım CHP'nin cürmü kadar saçmalıklarını da asıl bu sağcı, paracı, ahlakçı, dinci kapitalistlerin günahlarını konuşalım.  Keza Necati Şahin'i "evet" dediği için kimin gammazladığı değil, o "evet"in bu memlekete maliyeti önemlidir.  Eşeği sevip semeri dövmek de marifet değildir.”   Gördünüz mü?   En sonunda “ayar”da vermiş bana!   “Değerli katkıların için çok teşekkür ederim sana Arzu.”   Hakikaten sağol; sağol ama ne yazık ki ben senin gibi düşünmüyorum.   Düşünmüyorum çünkü, eğer bir anlayış 50 senede sadece birkaç zaman iktidara tutunabilmişse asıl sorgulanması, eleştirilmesi gerekenler o muhalefet partisini yönetenler, yönetmiş olanlardır.   Katılmıyorum çünkü siyasi partiler birer amaç değil, hizmet etmek için sadece araçtır; o nedenle, bu lafım sana değil ama kendisine dayatılan tüm inanç ve değerleri sorgulamış biri olarak CHP’ye bir kutsallık atfedenleri de tenkit edip kınıyorum ben.   CHP ve ardılları kısa süreler için iktidara tutunmayı başarabildiler, başardılar ama bir hatırla, hatırla bakalım işin öncesini?   Güneş Motel’i, milletvekili satın alınarak kurulan hükümeti düşün?   Sonra CHP’nin Gümrük Bakanı yaptığı Tuncay Mataracı’yı, gümrük yolsuzluğunu?   Sonrasında İSKİ’de yaşanan klor yolsuzluğunu, Ergün Göknel’i?   Deniz Baykal’ın milletvekili yaptığı sekreterini…   Hem sonra iktidar sadece Ankara’da değil ki, yığınla belediye var; yıllardan beri senin benim iyi niyetli oylarımızla oraları ilik gibi emen hırsız ve de arsız sosyal demokratlar var be Arzu!   Diyeceksen ki “onlar az götürdü, bunlar çok”, işte olmadı o zaman; bu işlerin azı çoğu yoktur biliyorsun.   Bak sen o yıllarda Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde yazıyordun, hatırlayacaksın.   CHP’de kümeleşenlerle,  iktidar partisine üşüşenlerin zihniyetlerinin hiç farklı olmadığına dair iki örnek vereceğim sana…   Öyle büfe müfe falan değil sözünü edeceğim şey…   Bakalım onlara ne diyeceksin?   Daha sonra Bursa Milletvekili de yapıldı, iyi tanırsın, SHP Bursa Eski İl Başkanı Kemal Ekinci…   Erzincan depreminin ardından deprem evleri işi verildi ona!   SHP Bursa Eski İl Başkanı Mithat Kırayoğlu…   Safranbolu evlerinin restorasyon işi verildi geçmişte ona da…   Demek ki neymiş, mesele öyle “kantindi, kuntindi” demek değilmiş!   Sen klasik yobaz solcuların sürekli yaptıkları gibi sağ partilere habire b.k atıyorsun da, CHP’yi niye hiç görmüyorsun be Arzu?   İğne bize, çuvaldız başkasına değil mi yoksa?   Sen bu partiyi yönetenlerin ağzından ne zaman duydun son yıllarda masuscuk da olsa “sol, emek, sömürü, kapitalizm, sendika, örgüt” gibi lafları?   Bu tarafın eksikliği, karşı tarafın suçu mu oldu şimdi?   Ben geçmişte neden SHP’de değil de DSP’de siyaset yaptım biliyor musun?   İşte senin gibi seçkinci aydınlar yüzünden!   Konuşmaktan başka bir iş yapmazsınız, üstüne üstlük bir de halkı aşağılayıp, memleketi kurtarmaya kalkışırsınız!   Hatırlarsın, 25 yaşımda Yıldırım İlçe Başkanı, 27 yaşımda Bursa İl Başkanıydım ben, amacım bir şey almak değil tam tersi vermekti.   Sen hangi taşın altına elini soktun bu güne dek?   İşte bu yüzden kızıyorum hangi partide olurlarsa olsunlar siyasetten nemalanmaya kalkışanlara.   Ayıp!   Yapma bunu artık!   Bak babam, 68 model, kara şanzıman ki, sen onun da ne olduğunu bilmezsin, hemen söyleyeyim, bir vitesten diğerine geçiş yapmak için ara gazı vermek zorundasın ve özellikle yüklüyken kullanması çok zordur, BMC Austin marka eski, damperli bir kamyonla büyütüp, yetiştirdi, okuttu dört kardeş bizi.   Annem, babamı Keles’ten Bursa’ya göçmeye ikna ederken, “evlatlarımız tahsil görsünler, kendilerine iyi bir gelecek hazırlasınlar kentte” diye konuştu.   Bak, şimdi senin yerinde ben varım!   Fena mı oldu?   Öyle küçümseme insanları, çok ayıp!   O sözünü ettiğin nesiller de değişip, dönüşecek; bir deveran bu, yarın bu gün onların çocukları yönetecekler ülkeyi aynen şimdikiler gibi.   Bak, sen de yanına Kali’yi alıp küçük şehir Bursa’dan, İstanbul’a göç ettin, diyor mu hiç kimse sana bir şey “taşradan geldin" diye?!.   Diğer taraftan halka seçkinci aydınların veremediği kimliği bunlar verince niye bozuluyorsun be Arzu?   Onların günahlarını da konuşalım, konuşuyoruz da zaten biz burada.   İktidar partisinin Bursa İl Başkanı ve yardımcısıyla yine papaz olduk, mahkemeliğiz, bir sor bakalım koca kentte onların çevirdikleri işleri benden başka yazan, yazabilen başka kimse var mı?   Ama ben anladım, sen bana referandum için “evet” dediğimden ötürü bilendin ve bu durumun bir dışavurumuydu yaptığın son yorum!   Mevcut durum çok iyi olacak memleket için Arzu, eskisinden çok daha iyi olacak.   “Eşeği sevip semeri dövmek de marifet değildir” diye tamamlamışsın sözünü.   “Güçlü birine kızıp da ondan alamadığı hıncını çevresindekilerden çıkarmak” manasında kullanılan bu deyimi hiç üzerime alınmadığım gibi, senin gibi usta bir yazarın yanlış yerde kullanmasına da çok şaşırdım doğrusu.   Acemice davranmışsın.   Acemi avrat şeyi tutup başına dolarmış, sen de öyle yapmışsın!   Neyse, bak şimdi…   “İnsanbu.com” adresindeki sitede Psikiyatrist Kaan Aslanoğlu’yla, (Lütfen buradan “sen git, Kaan Aslanoğlu’na bi görün” manası çıkarmaya kalkışma sakın, “onu da oku” anlamında diyorum!) Allah’ın bi adamı Arif Yavuz Aksoy isimli biri de yazıyor…   Çok neşeli bir adam bu Arif Yavuz Aksoy.   Diyor ki son yazısında, “baylar ve bağyanlar, ben Zülfü Livaneli kod adı ile kültür dünyamızı son 40 yıldır haketmediği bi payda ile işgal eden insanın sürekli ezilmişlere ve azınlıklara göz kırparak, ucuz sol klişeler ve manasız sol kroşelerle çıkarttığı eserlere toptan önyargılı / arka kaygılı bi yaklaşımla yanaşmadım.   Feminizm zırvaları, mikro milliyetçilikleri besleyen “halhların gardaşlığı” edebiyatı, her devirde akıntıya uymak, hep doğru ata oynamak, muhalif ayaklarıyla hep makamlara ve mevkilere aday pozlar kesmek ve muhalefetin içerisinde sağlam iktidar odakları yaratmak ve bunlardan nemalanmak, ucuz kahramanlıklar, Star Sistemi’nin starlarının yancısı olarak büyük adam rollerine bürünmek… Bunlar sol değil. Solculuk değil!   “Orta zekalılar cenneti” diye kavram yaratıp orta bile değil, vasataltı zekalılar için kalite ve yetenek yoksunu ürünler çıkartmak ve bunları toplumda iyice serebralin vajinasyon yaratma çabalarına katkılarının olacağını gayet iyi bilmesine rağmen Piyasa’nın, yani Kapitalizmin hiç de gizli olmayan, dev ellerine vermek VİCDAN sahibi insanların yapacağı işler değil.   Kirli bi savaşın diğerlerinden daha az kirli oldukları epey su götürür bikomponenti olan “laik, Kürt gerilla” güçlerine gizli güzellemeler yapmak sosyalist ahlaka sığmaz (tabii eğer öyle bişey varsa)!   Gerçek olaylardan yola çıkarak bi hikaye kurgulayacaksanız sizden kronolojiye ve temel coğrafya bilgisine azıcık sadakat ve okuyucunun beynine asgari düzeyde saygı beklemek hakkımızdır. Fiction (kurgu) size saçmalama özgürlüğü vermez.    Bitirme tezimde hiç prozodi yoksunluğu gündeme geldi mi Bay Zülfü’nün?   Peki pespayeliğin doruğundaki “intihalini” gözünüze soktum mu yukarıda?   Alın, onun da kanıtı var:   https://www.youtube.com/watch?v=MTXJsEvGiHE     Ah benim sevdalı başım, he mi?    Ha guzuma ha!   https://www.youtube.com/watch?v=lSRqhfRVvko     Bu ne?  John Williams’ın müthiş kompozisyonu.  Film müziği.  1975 yapımı!  Ellinci saniyeden sonrasını dinleyin bi.  Neymiş?  Kapakmış!  Yahu John Williams diyoruz be Müslüman.  Jaws, Star Wars, Indiana Jones, Schindler’in Listesi…  Adam kaç tane film müziği yapmış! Bizi hiç mi dinlemez sayıyosunuz?   Son olarak şunu iletmek istiyorum:   Sevgili Türk Halkı, bigün formika gibi kalitesiz malzemeleri geride bıraktığın gibi vasat bile sayılamayacak, yeteneksiz, yancı, tüccar kafalı miniçakalları da kültür dünyandan def edersin umarım.  Alım gücün o olduğu için formikayı sana kakaladıkları günleri unutma.  Şimdi dönüp formikanın suratına tükürmezsin, di mi?  Sana büyük sanatçı diye pazarlananları ve onları pazarlayanları da birazcık eşele işte.  Tek dileğim bu senden. Muhtaç olduğun kudret gözlerindeki ferde ve dislektik olmadığını umduğum beynindedir.   Amin!”   Gördüğün gibi, Zülfü Livaneli’nin üstelik de Nazım’a ithaf ederek “ben besteledim” dediği “Ah benim sevdalı başım” isimli parça ç/alıntıymış Arzu!   Hangi partide, hangi partili, hangi partiye oy veriyor olsunlar, işte bunlardan da nefret ediyorum ben Arzu.   Yeri geliyor “din” satarak para kazanıyorlar, yeri geliyor Atatürk, bazen Nazım Hikmet, bazen solculuk,  kimi vakit de halkın ezilmişliği.   Görmeyecek miyiz şimdi bunları da be Arzu?   Hem sonra, hayat sadece siyah ve beyazdan ibaret değildir Arzu.   Bunlar sadece siyah değil ki, grinin bin bir ton rengi de mevcut bunların arasında.   Tümden reddetme yapılan işleri, çok güzel yaptıkları da var.   Sen özel bir kadınsın, çık o işe yaramaz, beş para etmez  seçkinci aydın takımının arasından, törpüle biraz sivriliklerini, ısırma hemen herkesi “hart” diye, bak, hayat çok güzel, kır çiçekleri, papatyalar, sarı laleler açtı parklarda, çık dolaş biraz bir Ortaköy olsun, bir Fenerbahçe Parkı, bir Kanlıca, bir Çamlıca olsun, hava al.   Kali yanında “hav, hav, hav” desin.   Bir de demli çay iç uçuşan güvercinlerin yanında…   Benim yerime de sev…   İyi gelir.

Diğer Haberler