Bursa’da doğan, mezarı da Bursa’da Emirsultan Medresesi’nin karşısında olan Hoca Muslihiddin Efendi’yi bilir misiniz?
Öyle bir deryadır ki bu şehir, görmesini bilen için her bir köşesinden hazineler fışkırır.
Asıl adı Mevlana Muslihiddin Mustafa bin Yusuf bin Salih Efendi’dir sözünü ettiğim kişinin.
Fatih Sultan Mehmet’in de hocalığını da yaptığı için, “Hocazade” lakabıyla ünlenmiştir.
Bursa’da Esadiye ve Sultaniye Medresesi müderrisliği daha sonraysa Edirne ve İstanbul kadılıkları yapmıştır.
Çok sayıda öğrenci de yetiştirmiştir Hoca Muslihiddin.
Ama onu benim gözümde büyük yapan asıl şey, Arap yozluğu ve yobazlığına karşı Aristoteles’i savunmuş olmasıdır!
Tahta kesin olarak geçtikten sonra dünyanın dört bucağından zamanın bilginlerini İstanbul’a toplayan Fatih bir yarışma açıyor.
Yarışmanın konusu, İmam Gazali’nin “Tehafütü’t Felasile” yani, “Filozofların Yıkılışı” kitabıyla, İbn-i Rüşd’ün onu eleştirmek için yazdığı “Tehafütü’t Tehafüt” yani “Yıkılışın Yıkışı” isimli reddiyesinin değerlendirilmesidir.
Hoca Muslihiddin her ikisine de karşı çıkan bir değerlendirme yapıyor ve Fatih’in açtığı bu yarışmayı kazanıyor.
Ona göre ilk çağ filozoflarının metafizik konusunda yanılgıları vardı ancak, fizikte hiç yanlış yapmamışlardı.
Değerlendirmesinde Aristoteles’in fikirlerini de savundu Hoca Muslihiddin.
Türklerin İslam inancına yeni bir soluk getirdi.
Bursa’da, İbrahim Paşa Sokağı’yla, Kız Lisesi Sokağı’nın kesiştikleri köşede bu Hoca Dede tarafından yaptırılan küçük bir de cami vardır.
Doğu yönünde yer alan bir penceresinin sivri kemeri iki tuğla, bir taş dizisi ile örülmüş ve tuğladan kuş gagası, zencirek motifi ile çerçevelenmiştir bu caminin.
İlk dönem Osmanlı eserlerinin o gösterişten uzak, insana huzur veren sade atmosferini yaşarsınız içine girdiğinizde aynen Selçuk Hatun ya da Eceler Sokak’taki, Hacılar Camii gibi.
Hoca Muslihiddin Camii’nin önündeki kaldırımda araçların oraya park etmemesi için konulmuş betondan mantar görünümlü objeler görürsünüz bir de…
İşte o kaldırımı ve o mantarları bir vakitler DSP’den seçilen Osmangazi Belediye Başkanı Hilmi Şensoy’un da yardımcılığını yapan Mimar Şaziye Sezginer koydurmuştur.
Sosyal demokrat bir dünya görüşüne sahip olan Şaziye Sezginer bir dönemler SHP’den Nilüfer belediye başkan adayı da olmuştu; eskiler hatırlayacaktır.
Daha önce Hoca Muslihiddin Camii’nin önü çamur deryasıydı.
“Solcular camiye gitmez, camilerle de ilgilenmezler” genel görüşüne karşın Şaziye Hanım cemaatten gelen dilekçe üzerine gitti, bizzat olay yerinde keşif yaparak orada çevre düzenlemesi yapılmasını sağladı o yıllarda.
Olay Gazetesi’nde çalışıyordum, ben de durumu yazıp kutlamıştım kendisini.
Mustafa Bozbey tam 3 dönemdir kahir ekseriyetle Nilüfer’de belediye başkanlığını kazanıyor.
CHP sayesinde mi kazanıyor sanıyorsunuz?
CHP’nin adına kalsa iş, hiç kimse dönüp de bakmaz bile!
MHP’lisinden AKP’lisine, Milli Görüşçüsünden, solcusuna dek tüm kesimleri hiç ayrım gözetmeden kucaklıyor da onun için halktan teveccüh görüyor Bozbey.
Dün Recep abiyle birlikte (Avukat Recep Acar) Nilüfer’e bağlı Tahtalı Köye gittik.
Onun bir keşfi varmış, “hadi ben de geleyim, değişiklik olsun” dedim.
Hakimi, mübaşiri filan beklerken köyün içinde bir tur attık birlikte.
Aa! Bir de ne göreyim?
Nilüfer Belediyesi’ne ait bir araç:
Ertesi gün Cuma’ydı.
Meğerse Nilüfer ilçesindeki tüm camiler, halıları 90 derece buharla yıkanıp, dezenfekte edilmek kaydı şartıyla düzenli olarak temizleniyor, pir-i pak ediliyormuş Nilüfer Belediyesi tarafından.
Şimdi bu adamı halk sevmez mi?
Şimdi bu adama halk oy vermez mi?
Şimdi bu adamı halk yine seçmez mi?
Seçer, hem de bal gibi seçer!
CHP’yi yönetenler Cumhurbaşkanı adayı olarak Bozbey gibi akıllı, becerikli, çalışkan ve kendisini muhafazakar kesime de sevdirmiş, adam gibi bir adam bulunduğu takdirde iktidara gelme şansına sahip olduklarını hala göremiyorlar ve Avrupa’ya, mavrupaya filan başvurmaya kalkışarak büyük terbiyesizlik ediyorlar artık!
Yeter artık, ayıp yahu!
Hiç utanma da yok bunlarda.