Yazarlar

Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’ya kimi çağırdı?

post-img
Önceki hafta Kezban’ı kaybettikten sonra içine düştüğüm o derin, sarsıcı yeisle birlikte dostların aguşuna atma ihtiyacıyla kendimi kadim kent İstanbul’da buldum.   İyi ki de öyle yapmışım çünkü, Kanlıca’da kanat çırpan güvercinlere kendi ellerimle buğday yedirmek, boğazda yankılanan martı seslerini dinleyip, insanı mazinin eşsiz güzelliklerine götüren İstanbul havasını solumak çok da güzel geldi.   Bir vakitler ben de aksini bilir, öyle sanırdım ancak yeryüzünde 1123 yıl ve 18 gün hüküm süren Roma İmparatorluğu’nun aslında İstanbul’da kurulduğunu ve dünyaya oradan yayıldığını bu gün pek çok kişi bilmez!   “Konstantinople’a hükmeden, dünyaya hükmeder” der eski bir Bizans atasözü!   Hani çok bilinen başka bir söz daha vardır, “Bütün yollar Roma’ya çıkar” diye?   Herkes orada sözü edilen Roma’yı, İtalya’nın başkenti Roma sanır oysa, bu çok yanlış bir bilgidir!   Bu ünlü deyişte bahsedilen “Roma”, Bizans İmparatoru Büyük Konstantin’in kurduğu “Nouva Roma” yani, “Yeni Roma” yani, İstanbul’dur!   Çünkü “Nouva Roma’nın” kurulduğu tarihten itibaren dünyadaki bütün mesafeler oradan başlar ve oradan geçer!   Ayasofya’nın karşısındaki hala orada duran “Milion Taşı’nı” bilir misiniz?   Yüzyıllar boyunca yeryüzündeki tüm uzaklıklar işte “sıfır noktası” olarak belirlenen o taş esas alınarak ölçülmüştür!   İşte sırf bu nedenle tüm yollar Roma’ya çıkar ama Nouva Roma’ya, yani Konstantinople’a, yani İstanbul’a dünyada.   Hatta Roma İmparatorluğu döneminde sözünü ettiğim “Milion Taşı’nın” etrafında bulunan dükkanlarda insanlara gidecekleri yere kadar olan yolun İstanbul’a uzaklığını da gösteren haritalar satılırmış bir vakitler.   Roma’da pek çok imparatoriçenin aslında güzellik yarışmalarında birinci seçilen kadınlar arasından çıktığını da bilir misiniz mesela?   İşte ben de gönlümün güzelini, evimin bundan sonraki imparatoriçesini yanıma alarak döndüm Bursa’ya, İstanbul’dan geri!   Şermin, “British Short Hair” ismiyle anılan ve aslında Britanya’nın sokak ve çiftliklerinden gelen bir kedi türüne mensup.   Onun toprak ömrü Şermin’in olsun, Kezban’ı genç sayılabilecek bir yaşta kaybettikten sonra anne ve babadan aşılı olmadıkları, dolayısıyla yeterince koruyucu antikorlar alamadıkları için yeni bir sokak kedisi sokamadım artık hayatıma, onu da çabucak kaybedeceğimden korktum!   “Olsun, onlara da her gün bahçede bakıyoruz zaten” dedim kendi kendime.   Soykan Guruhan’la son İstanbul seyahatimde tanıştık.   Son derece akıllı ve saygılı bir İstanbul beyefendisi olan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde iç mimarlık okuyan bu genç adam evinde ürettiği kedileri sahiplendiriyor kendisine ulaşan hayvan severlere.   Bunu yaparken de kimileri gibi öyle aç gözlü davranmıyor asla, o ana dek harcadığı gıda, ilaç ve veteriner ücretlerinin üzerine çok az bir öğrenci harçlığı koyup öyle veriyor.   Şermin’in diğer kardeşini İstanbul’da yaşayan arkadaşım İncifer aldı ve adını da “Mali” koydu!   Son bir kardeşleri kaldı ki geride simsiyah tüylü, kehribar gözlü, puma görünümlü muhteşem bir hayvan daha, isterim ki okurlarımdan birine gitsin; Soykan’a Facebook’tan kolayca ulaşabilirsiniz!   Pek haberlere de bakmadım doğrusu Roma’nın o kadim başkentinde kaldığım süre boyunca.   Biraz kafa dağıtmak amacıyla bol bol tavla oynayıp, Halide ve eşi Serkan’ı yendim.   Serkan’ı zaten annem de sürekli yeniyor, ondan da aldı tavla kutusunu koltuğunun altına!   Haberlere bakmadım ama haber kaynaklarımla da irtibatı hiç kesmedik.   Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın geçen hafta yine kırt kırt yediği hurmalar, demedi demeyin, yapılacak ilk seçimlerde CHP’yi bir tarafından Bursa’da mutlaka fena tırmalar!   Bu çakma halkçı, kalp solcu Hayri hatırlarsınız, bir önceki dönem görev yapan belediye başkanı için kiralanan Mercedes marka makam aracını iade etmiş, güya halkın parasını lüks içinde yaşayarak harcamayacak ya, onun yerine Mudanya’ya, Trilye Belediyesi’nden geçen, oranın eski başkanı Ali Turan’ın kullandığı Ford Mondeo marka otomobili kullanmaya başlamıştı.   Ford araba da öyle ucuz filan değil ha!   Bu gün bindiği aracın değeri tam 169 bin lira!   Neyse efendim, bu Hayri’nin kayınpederi yani cici babası Kestel’de oturur.   Habire eşi Gülbahar hatunu mu götürüp durdu yoksa Hayri’de dayanılmaz bir “cici baba sevgisi” mi var orası bilinmez, sözünü ettiğim o Ford marka makam aracı Kestel yollarını artık ezberliyor; hani Mütareke Meydanı’nda bıraksanız kendi kendisine şoförsüz gidip “hacı” pardon (!) “cici babanın evini” bulacak!   Sonra bir gün yine Kestel tarafında kaza yapıyor bu araba, bir yayaya çarpıyor ve büyük hasar görüyor!   Yaralı şahsın şikayetini Hayri’nin cici babası ne yapıyor ne ediyor bir şekilde engelliyor ancak devletin kendisine teslim ettiği o makam aracı 20 gün kadar tamirde kalıp, Mudanya Belediyesi’ne bir dolu masraf çıkartıyor.   Diyorum ya sık sık, “bu Hayri’nin Mudanya Belediyesi’ne, Mudanya halkına hiçbir hayrı yok sürekli zarar vermekten başka” diye!   Üstelik de Mudanyalıların paralarını birilerinin şey ettiği yani, “bunu işe al” diye önerdiği insanlara bol keseden peşkeş çekip durmakta.   Daha geçen yıl baktırmıştım, CHP Bursa İl başkanı Şadi Özdemir’in hulûsi kalple, hususi olarak “bunu işe al, al bunu işe” diyerek Nilüfer Belediyesi’nden getirtip Mudanya Belediyesi’ne “kültür şeysi” yaptırdığı Şebnem’e kılçıksız, daha üzerine henüz giydirme yapılmamış haliyle net 3 bin 900 lira para ödetiyordu Hayri; kim bilir gece gündüz yapılan fazla mesailerin, dökülen terlerin sonucunda daha kaça çıkıyordu bu rakam ve bu sene ne kadar arttırılmıştı?     Cici babası ödemiyor bu paraları tabii, Mudanyalıların cebinden çıkıyor!   Sadece Şadi’nin Şebnem’i mi?   Veli’nin de sakallısı var Mudanya Belediyesi’nde!   Belediyeye Basın Danışmanı olarak alınan İstanbullu kel, sakallı, entel dantel adamı da Veli Ağbaba yollamış Hayri’ye, “bunu işe al, al bunu al” diye   Eskiler “bir musibet bin nasihatten evladır” derler; geçmişte CHP’nin başına gelen işte öyle bir “musibet” fazlasıyla ders oldu partililere ancak, o dönem bıraktığı izler hala zarar vermeyi sürdürmekte.   Sena Kaleli o sıra Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısıydı partinin.   Hayri seçilince belediye meclis üyelerini Mudanya’da topluyor ve geçmişte Gemlik örneğinde yaşandığı gibi, “başka partilere geçmesi durumunda işleme konulmak üzere” tarihsiz birer “istifa dilekçesi imzalamalarını” istiyordu Sena onlardan!   Oldu bittiye getirilerek peydahlanan bu durum demokrasiye aykırı olduğu gibi, insan iradesine karşı da büyük saygısızlıktı!   Yazıp duyurmuştum hukuken de çok sakat olan bu girişimi o tarihte.   Sena’nın baskı ve diretmesiyle verdiler tarihsiz istifa dilekçelerini CHP’li Mudanya Belediye Meclis üyeleri Hayri’ye.   Gel zaman git zaman…   Bu çakma halkçı, kalp solcu Hayri Türkyılmaz’ın foyası döküldü ve altından yaşanmamışlıkları, tatmin edilmemiş derin duyguları ve lüks düşkünlüğü çıktı ortaya!   Eski belediye başkanının Mercedes marka makam aracını iade etmişti ya göreve gelir gelmez?   Şimdi durum değişmişti.   Gülbahar ve kendisi iki kişi, iki de çocuk etti dört, bir koruma bir şoför, oldu mu altı?   Ee cici babaya da oturacak bir koltuk lazımdı doğal olarak…   Yeni makam aracı mutlaka bir minibüs olmalıydı.   Üstelik Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’inkisini görmüş, çok kıskanmıştı.   Kendisininki ufak, onunkisi büyüktü.   Mutlaka o da büyüttürmeli kocaman yaptırmalıydı aleti.   Görmemişin oğlu olmuş, tutmuş çükünü koparmış!   Şöyle yerli markalardan bir minibüs isteseydi kendine, belki hiç kimsenin sesi soluğu çıkmayacaktı.   Fakat, VİP olmalıydı, içi özel olarak düzenlenmeliydi, lüks olmalıydı ve hepsinden de önemlisi “Mercedes” olmalıydı kendisininkisi; içine pembe led aydınlatma düzeneği kurulmalıydı, dolunayın çıktığı akşamlar Gülbahar’la birlikte sahilde mehtabı seyretmeliydiler aracın içinde öyle pembe pembe, Gülbahar’a “seni mebus garısı yapacağım Gülbahar” lafını ilk orada o an söylemeliydi günlerdir tasarladığı gibi.   Mudanya Belediye Bandosuna çaldırıp CD’ye kaydettirdiği “Gülbahar” isimli parça duyulmalıydı fon müziği olarak.   Hayri’nin VİP Mercedes Vito makam aracı isteği Ekim ayında belediye meclis üyelerinin katılımıyla yapılan grup toplantısından geri çekildi korkudan, çünkü aleyhte bir tablo oluşmuştu içeride.   “Olursa Ekim’e, olmaz Kasım’a kadar” diyen Hayri daha sonra bu talebi sessiz sedasız belediyenin Ulaşım ve Bütçe Plan Komisyonlarına göndertiyor.   Ulaşımdakiler 3’e 2 sayıda “alınsın” diyorlar.   Bütçe Plan’dakilerse 7’ye 3, “ne münasebet, belediyenin yapacağı onca hizmet dururken sırf Hayri’nin keyfi olsun diye 300-400 bin liraya mal olacak bu lüks aracı niye alalım ki” yanıtını veriyorlar?!.   İki komisyonun üyeleri birleşiyor, oradan da yine kahir ekseriyetle “alınmasın” kararı çıkıyor.   Ve talep bu kez tüm belediye meclis üyelerinin toplandığı CHP Grubu’na getiriliyor.   İzlenen bu sıra dışı yöntem partinin yönetmeliğine de kesinlikle aykırıdır.   Hasılı orada da vicdanlı ve ahlaklı 5 insan açıkça kalkıp Hayri’ye Mercedes araba alınmasına karşı çıkıyor!   Yerel siyaset tarihine isimlerini altın harflerle yazdıran bu kişiler Metin Uyanık, Metin Bağcı, Mustafa Ay, Mahmure Uçar ve İlke Özşen’dir.   Tümünü de alınlarından öpüyorum.   Sıra geliyor Mudanya Belediye Meclisi’nde yapılacak oylamaya…   Aynen muhalefet üyeleri gibi bu 5 kişi de “hayır” oyu veriyor mu?   Hayri’nin “dolunay hayali” aracın egzoz borusuna kaçmıyor mu böylece?!.   İlke Özşen zaten seçildiği günden bu yana bunlardan illallah etmiştir ve Almanya’ya da gideceği için de reyini aleyhte kullandıktan sonra meclis üyeliğinden istifa eder.   Ne yapar Hayri biliyor musunuz?   Kıçını lüks Mercedes marka makam aracının deri koltuklarına dayamasına mani olan bu 4 meclis üyesinin daha önce ellerinden aldığı “istifa dilekçelerini” onlara haber dahi vermeden kendi iradeleri haricinde işleme koyar!   Belediye tarafından bu dilekçeler İlçe Seçim Kurulu’na bildirilir ve yerlerine yedeklerin çağrılması istenir.   Ben Mudanya İlçe Seçim Kurulu Başkanı Hakiminin nasıl olup da bu dilekçeleri kabul ettiğini hiç anlayabilmiş değilim doğrusu?   Metin Bağcı ve Mustafa Ay’ın dilekçelerinde “gördüğüm lüzum üzerine meclis üyeliğinden istifa ediyorum” deniyor ve altında da gün, ay yok; sadece 2014 tarihi var!   Metin Uyanık ve Mahmure Uçar’ın dilekçelerindeyse “tüzüğe aykırı davranırsam ya da başka bir partiye geçersem istifa ediyorum” ifadeleri mevcut ve üzerlerinde tarih de yok!   Böyle istifa dilekçesi mi olur?   Üstelik de Metin Uyanık İlçe Seçim Kuruluna gidip “biz istifa etmiyoruz” kardeşim deyince müdürden, “biz belediyeden gelen talebi yerine getirmek zorundayız” yanıtını alıyor!   Olacak şey değil!   Neyse, mağdur meclis üyeleri hukuki zeminlerde haklarını aramaya başladılar bile ama eğer geri dönerlerse Hayri’ye muhalif üyelerin sayısı 13’e çıkıyor, onu okkalayanların sayısı da 11’e düşüyor!   Eğer böyle giderse artık sayılı zamanı kalan Hayri ileride “1986 model Doğan görünümlü Şahin” bile bulamayacak kendine makam aracı olarak!   Hayırsız Hayri kendisine muhalif bir sürü insanı disipline verdirdi, ilçe başkanına Mudanya’nın efsane isimlerinden Esnaf Odaları Başkanı Emir Ali Usta’dan savunma istetti, o da “sizin aranızda benden savunma isteyebilecek çapta insan yok bre mori” diyerek CHP’den istifa etti ya?   “Emir abi” dedim dün, “istifanı geri çekme olasılığı var mı”?   “Çok zor be gülüm” dedi, “direkt noterden gönderdim. Tam 160 lira da harç ödedim. Dile kolay, tam 1 buçuk kilo rakı parası!..”   Çok haklı, çok ağır olmuş, Emir Ali Usta, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından şöyle mükellef bir rakı-balık sofrasında ağırlanıp gönlü alınmazsa o iş hakikaten zor!   CHP’de hadise, ben de anlatacak hikaye bitmez!   Yaptıklarından ötürü vicdan azabından radyatör patlatan eski otobüsçü Sena Kaleli, partinin şimdiki Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık’ı arıyor.   Lale hanımın kara bıyıkları bu Hayri yüzünden artık iyice ağarmıştır!   Durum Kemal Kılıçdaroğlu’na bildiriliyor.   Kılıçdaroğlu da Lale hanıma “direkt benim talimatım olduğunu bildirin, yapılan işlerin hepsi temizlenip telafi edilsin” yanıtını veriyor.   Lale Karabıyık, Hayri’yi derhal cebinden arıyor.   Onca aramasına rağmen açmıyor(!) Hayri Genel Başkan Yardımcısı’nın telefonunu!   Sonunda santralden bağlatıyor.   “Size” diyor Karabıyık, “bir kadın olduğumu mu yoksa, partimizin Bursa’dan sorumlu bir milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı olduğumu hatırlatayım? Niye açmıyorsunuz telefonu?..”   “Çok affedersiniz, bizim Gülbahar akşam etli karnabahar pişirmiş de üzerinize afiyet biraz cır cır olmuşum. Heladayken duyamadım” diyerek işi hafifletmeye çalışsa da hayırsız Hayri, Lale hoca sert bir şekilde genel başkanın talimatını iletiyor.   Oralı bile olmuyor Hayri, “durum sizin bildiğiniz gibi değil, ben bir ara kendisine uğrayıp anlatacağım” diyor!   Kılıçdaroğlu da bu kez, “söyleyin ona, derhal gelsin” haberini yolluyor.   Bu yazının kaleme alındığı sıralarda Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşüyordu.   Geçen hafta benim yokluğumda partinin belediye başkanları, milletvekilleri ve ilçe başkanları Nilüfer’deki dernekler yerleşkesinde bir araya gelip aralarındaki sorunları konuşuyorlar.   Çağrıyı yapan bizzat Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık’ın kendisidir.   Hayri  bu toplantıya da  katılmıyor biliyor musunuz?   Üstelik de tam buluşma saatinde Lale hoca onu “nerede kaldınız” diye tam üç sefer arka arkaya arıyor, ancak telefona çıkmıyor!..   Şeyine takmıyor CHP Genel Başkan Yardımcısını Hayri yani!   “Sen kimsin ki, ben burada kimsenin ilişemeyeceği koskoca bir belediye başkanıyım” demeye getiriyor?!.   Hiç kimse kızmasın…   Bu adamlarla mı gelebilecek CHP iktidara, gelseler bile bunlar tarafından mı yönetileceğiz biz?   Aman Allah korusun!   Henüz daha iki aylık olan Şermin bile bu halleriyle oy vermez bunlara!     -De mi kızım?              

Diğer Haberler