Yazarlar

Kızıl Ordu Fraksiyonu liderlerine ne oldu?

post-img
Öylesine aşağılık insanların toplaştığı bir örgüt ki Pe Ka Ka, Aytekin Yılmaz'ın yazdığı kitaplardan da öğreniyoruz gerçek yüzünü. Gencecik kız Emniyet'te sorguya alınmış ve bildiklerini anlatmak durumunda kalmıştı. Daha sonra gönderildiği cezaevinin kadınlar koğuşunda boğarak öldürdüler onu... Sonra da "lü lü lü" diye halay çekip bunu kutladılar! Koğuşlar arasında tepsi tepsi baklavalar dağıtıldı! Onbinlerce çocuğun katilidir aynı zamanda Pe Ka Ka... "Ajandır majandır" diye pek çok üyesini dağlarda katletmiştir. Mayası "alçaklık ve aşağılıktır" onu yönetenlerin. Doğu ve Güneydoğu'daki solcuları öldürerek koyulmuştur kendisine biçilen kirli görevine. Bu güne dek en çok da Kürtleri katletmiştir. Bu katiller mi sözde devlet kuracaklar? Turşu bile kuramaz bunlar be! Kimi zaman Alman, bazen Fransız, Rus, son zamanlarda da Amerikan uşağı oldular. Tam 2 bin tır dolusu silah ve mühimmatın yerleştirildiği bir bölgeye harekat yaptı askerlerimiz. Elli kadar pisliği temizledikten sonra da geri döndüler. Geçen akşam Pe Ka Ka'ya hizmet etmesiyle tanınan bir haber ajansında nursuz bir herif televizyon programı yapıyor... "Katledilen 13 silahsız insanı Pi Ke Ke öldürmedi, onları TC askerleri katletti" diyor ekranda hayasızca!.. Hadi onlar böylesi aşağılık algıyı oluşturabilmek için her türlü yalana başvurabilirler... Gara'ya yapılan bu harekat için harcanan onca emeği, mehmetciğin akan kanını hiçe sayarak yapılan işi küçümsemeye kalkanlara ne demeli? Türkiye orada öyle Pi Ke Ke'yle filan değil, aslında Amerika'yla savaştı! Ve onlardan binlerce tır, silah ve malzemeyle birlikte yalayacakları kemikleri de alanlar, CIA'nın aklı ve isteği olmaksızın ellerinde tuttukları evlatlarımızı katledemezlerdi! Yeni Başkanları Biden dönemiyle birlikte kafasını iyice kaldıran Amerika derin devleti, pervasızca yine kendi yöntemlerini uygulamaya girişti! Bunlar gökyüzünde uçaklarda işkence yapan, Guam gibi koskoca bir adayı bu iş için kullanan dünyanın en acımasız, en kıyıcı insanları! Ne yazık ki aramızda onların değirmenine su taşıyan hainler de var. Bundan yıllar öncesi... BDP Milletvekili Sırrı Sakık ağzındaki baklayı çıkarıyor: "1994 senesinde Abdullah Öcalan'a suikast düzenleneceği bilgisini bir siyasi parti lideri bize iletti!.." Hass..! Bu açıklamanın ardından uzun zaman geçiyor ve Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan Yazar Yalçın Küçük'ün günlüğünde "Öcalan'a suikast yapılacağı bilgisini Mesut Yılmaz'dan aldım" diye bir not bulunuyordu! Nitekim Yalçın Küçük bu bilgiyi reddetmiyor, "kendisine gelen haberi bu günkü HDP'lilerin ardılları vasıtasıyla Pe Ka Ka'nın çocuk katili başına ilettiğini" açıklıyordu. Life Bursa'da yazan eski gazeteci ve milletvekili Ertuğrul Mat, onca yıllık bilgi ve deneyimini konuşturarak sosyal medya üzerinden "içim yanıyor" başlığıyla şunları yazdı: "Alçakça şehit edilen rehineler, takriben 5 yıldır orada rehin. İçimi bir şüphe kemiriyor. Biliyorsunuz, o Feto denilen şerefsizin adamları, Kozmik odaya girdiklerinde elde ettikleri bilgileri PKK' ya servis ettiler. Güney sınırımızın ötesinde ve PKK içindeki 700'den fazla vatanseverler deşifre olup öldürüldü... İçimden bir ses, bu 13 şehidin de, kozmik odaya girişin neticesinde deşifre olduklarını söylüyor.. O şerefsize, " Bu hasret bitsin" diyenler, başlarını yastığa koyduklarında düşünsünler. Onlardan yalancı gözyaşı beklemiyoruz, bizim yastıkları suya boğan gözyaşlarımız, şehitlerimizin susuzluğunu giderir. CHP' ye gelince, o " beraber yola çıkmayı" planladıkları dostlarının yarın Meclis tarafından neşredilecek, teesür ve tel'in bildirisine imza koyup, koymayacağına baksınlar..." "Kozmik oda" gerçeği aynen Melih Gökçek gibi zerre kadar ısınamadığım, bana her zaman yapmacık gelen yüz ifadesiyle Bülent Arınç'a suikast düzenleneceği iddiası sonucu yaşandı. Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi'ndeki devlet sırlarının muhafaza edildiği odalar FETÖ'cü hakim ve savcılar tarafından arandı ve oralardaki bilgisayarlarda yer alan veriler ele geçirildi "Öncelikle, ülke işgale uğradığında nasıl bir örgütlenme olacak, kimler, nasıl karşı koyacak, irtibatları ve lojistikleri ne şekilde sağlanacak" başlıklı çok gizli datalar Fethullah ajanının adamları sayesinde Amerikalıların eline geçti. Daha sonra o hakim ve savcıların bir kısmı yurt dışına kaçtı, bazıları da yargılanıp, uzun yıllar hapis cezalarına çarptırıldılar ancak, olan olmuştu artık. Sadece o da değil, dosyalarda "gerçek görev, maske görev" taraması da yapan hakim, Genelkurmay Özel Kuvvetler Birimi'nde yurt içi ve yurt dışında istihbarat amaçlı vazife yapan personelin kimlik bilgilerini de almıştı! O bilgiler de önce Amerikalıların, ardından da CIA sayesinde muhtemelen Pe Ka Ka'nın eline geçmişti. İşte Ertuğrul Mat'ın işaret ettiği husus tam da buydu. Pe Ka Ka'nın kaçırıp uzun yıllardan beri zorla tuttuğu insanların bir bölümü pekala bu listede yer alabilirdi. Yaşamlarını kaybeden askerlerimizle birlikte tam 16 can verdik orada. Canlarının yangısını onları katlederek gidermeye çalışan hain uşaklar, kalleşliklerini yine göstererek savunmasız durumdaki o insanları infaz etmişlerdi. Böyle bir restleşmeyi İsrail ya da Amerika yaşasa, çok geçmeden yanıtı verilir, karşı taraftan misliyle can alınırdı. Tamam, Anayasa'da yazıldığı gibi demokratik bir hukuk devletiyiz ancak, hukuk tanımayanlara karşı da zerre kadar müsamaha göstermemeliyiz. Ancak bunun için iktidarıyla, muhalefetiyle tek vücut olunması, ortaya milli bir duruş ve irade konulması gereklidir. Ce Ha Pe, artık bir çuval çürük ceviz barındıran bu son haliyle, "Kürtlerden oy alacağım" kaygısıyla, olması gereken duruşu ne yazık ki sergileyemez! O zaman iş yine iktidara kalıyor! Mesele milli güvenlikse eğer, sonuna kadar tek vücut hükümetin yanında olmalıyız. Size bir sır vereyim mi? Almanya Federal Cumhuriyeti de bir "hukuk devletiydi"! Almanca, Rote Armee Fraktion (RAF) ya da "Baader-Meinhof Grubu" olarak da bilinen radikal, sol görüşlü bir örgütü vardı ülkelerinde terör estiren. 1970'lerde kurulan bu yapı 1998'e kadar varlığını sürdürdü ve Almanya'da pek çok insanın ölmesine neden oldu. Resmen travma geçiriyordu orada yaşayanlar. 1998'e kadar 34 politikacı, iş insanı ve üst düzey memur öldürülmüş, çok sayıda adam kaçırma, rehin alma olayı, suikast ve soygun düzenlenmişti. Özellikle 1977 yılında dönemin federal başsavcısıyla şoförünün öldürülmesiyle başlayan suikastler ve saldırılar dizisi, Dresdner Bank yönetim kurulu sözcüsünün kaçırılması ve öldürülmesi, federal başsavcılık binasına saldırıyla sürmüştü. "Almanya Sonbaharı" diye de nitelenen Eylül ve Ekim 1977'deyse dönemin Almanya İşverenler Birliği Başkanıyla şoförü ve üç polis öldürülmüş, bir Lufthansa uçağı kaçırılarak Mogadişu'ya indirilmiş, pilotun katledildiği kaçırma olayı Alman özel komando birliklerinin baskınıyla beş gün sonra ancak sonlanmıştı. Kamuoyunda endişenin arttığı, günler hatta haftalar süren adam ve uçak kaçırma, rehin alma olaylarında asıl amaç cezaevinde bulunan örgüt elemanlarının serbest bırakılması için hükümete baskı ve şantaj yapmaktı. Mogadişu'daki uçak kaçırma hadisesinin sonlanmasının hemen ardından enteresan bir gelişme oldu. Cezaevindeki Kızıl Ordu Fraksiyonu liderleri Gudrun Ensslin, Andreas Baader ve Jan-Carl Raspe'nin intihar ettikleri açıklandı!.. Alman Devleti otoritesini göstermiş, halkının canını yakanların canlarını çıkarmıştı! Bu saatten sonra bizi uzay filan kesmez!.. Kısasa kısas, alçakların yaptığı son katliama en kısa zamanda Alman Devleti gibi kararlı ve kesin bir şekilde yanıt verilmelidir! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun inanarak söylediği gibi o "kapkara yılan" ve etrafındaki şebeleklerin kafaları bir an önce koparılmalıdır. Ortaya tam bir siyasi irade konulursa eğer, Türk devletinin gücü buna fazlasıyla yeter. Ve hatta artar bile!

Diğer Haberler