Yazarlar

Lazarus Etkisi

post-img
Bilinenin aksine Hristiyanlık İsa öldükten ancak 100 yıl sonra yayılmaya başladı. Her din ortaya çıktığı dönem için aslında bir devrimdir. Eğer şartlar oluşmamışsa taraftar bulması da zaten mümkün değildir. Önce Romalı köleler arasında yayılıyor Hristiyanlık inancı. İnsanlık tarihinde tam 2 bin 200 yıl boyunca hüküm sürecek Roma Devleti'nin din politikasıysa "pagan" yani, çok tanrılı bir sisteme dayanıyor. Genel kabul görmüş mitolojik tanrılar olduğu gibi, pek çok şehrin kendi ilahı bile var o dönemde. İmparatorluğun ekonomisi bu temelden yürüyor. Tapınılan putları yapıp satan ve yaşamını bu şekilde sürdüren büyük bir kitle var. Şekli, siması görünmeyen tek bir tanrı fikri hiç kimsenin hoşuna gitmiyor! Yaklaşık 300 yıl boyunca büyük zulüm görüyor Hristiyanlığı benimseyenler. Asılıyorlar, kesiliyorlar, çarmıha geriliyorlar; işkencenin bini bir para!.. Mağaralar, tüneller meskenleridir onların artık. Kapadokya'daki yer altı kentlerinin bile Roma askerlerinin zulmünden kurtulmak için yapıldığı söylenir. Dünyanın ilk mağara tapınağı olarak bilinen Hatay'daki St. Pierre Kilisesi, çektikleri acılara örnektir mesela. Kudüs civarından Antakya, Denizli, Efes gibi şehirlere kaçar Hristiyanlar... Buralarda çıkan kargaşalar Roma Devleti için bir tehdit haline gelir zamanla. İsa öleli henüz daha 100 yıl bile olmamıştır. Şimdiki Fetö yapılanmasında yaşandığı gibi, İmparator Neron Hristiyan olan askerleri ordudan atmaya başlar!.. Neredeyse 200 yıl sürecek büyük kovuşturmalarla, çoğu kez de katliama varan bir temizlik harekatına başlanır. Kemal Kılıçdaroğlu'nun büyük büyük dedesi "Kemal Piliçdaroğlu" da ordudan atılanlara geri dönme sözü verir o sıra!.. Hatta Roma vatandaşı olanlara kimlik kartı taşıma zorunluluğu getirilir. Bu belgeyi almanın koşuluysa devletin resmi tapınağına gidip tanrılara kurban keserek İsa Mesih'i inkâr etmektir. Derken, o koca imparatorluk zor bir döneme girer... Osmanlıda yaşanan fetret devri gibi bir süreçtir bu... "Kavimler göçü" olarak bilinen akınlarla Karadeniz'in kuzeyinden gelen Goth ve Hun göçleri, din temelli ayaklanmalar, dahası taht mücadeleleri devletin anasını beller! 1946 tarihinde intihar eden İnönü döneminin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın karşısına ünlü şair ve gazeteci Osman Yüksel Serdengeçti'yi çıkarırlar yüzyıllar sonra... Şöyle dediği rivayet edilir Tandoğan'ın: "Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!.." Ve aynen Nevzat Tandoğan gibi İmparator 1'nci Konstantin de "Bu ülkeye Hristiyanlık gelecekse, onu da biz getiririz" diyerek İsa'nın ölümünden tam 313 yıl sonra "Milano Fermanını" yayınlayarak bu dine özgürlük tanır. Ama şimdi biraz daha geriye, İsa'nın çarmıha gerilerek öldürülmesinden hemen sonrasına dönelim... Leonardo da Vinci'nin "Son akşam Yemeği" tablosunda resmettiği gibi Hristiyan peygamberinin yanında yer alan Aziz Yuhannah ya da bizdeki adıyla 12 havariden biri olan Yahya'ya bakalım... Yer, İzmir'in Selçuk İlçesi... Hemen Efes antik kentinin yanı başı... Az ötede Yahya'nın, İsa tarafından ölmeden önce kendisine emanet edilen annesi Meryem'in yaşadığı rivayet edilen kilise var... Hristiyanların "hac" alanı olarak kabul ettikleri ve içi tütsü kokan minik bir ibadet yeri burası. Dışarı çıkışta bahçede mum yakıp, tanrıya dilekte bulunabiliyorsunuz! Hatta az ileride bulabildiğiniz sigara jelatini dahil her kağıda isteklerinizi ayrıntılı bir şekilde yazıp, yan taraftaki duvara asarak üst makama sunabiliyorsunuz! İşin garibi aynı yöntem binlerce yıl öncesinden miras Kaz Dağları'ndaki "Zeus Altarı'nda" veya Ayvalık'taki "Şeytan Sofrasında" da uygulanıyor... Dahası, Şaman geleneklerinde ve bizim kültürümüzde de var ağaçlara çaput bağlayıp dilekte bulunmak... Ha! Bunu niye mi söylüyorum? "Kültür izleri" gülüm, "kültür izleri"!.. Selçuk'ta "Ayasuluk Tepesi'ne" çıktığınızda bin yıllar öncesinden kalan bir külliye ve kilise kalıntılarına rastlarsınız... En önemli iki havariden biri olarak kabul gören Aziz Yuhannas'nın, Hristiyanların kutsal kitabının önemli bir kısmını yazdığı "Yuhanna İncilinin" kaleme alındığı yerdir burası... Ve dediğim gibi, Türkiye'dedir... Burası da "hac" yeridir onlar için... Tekrar dönelim İsa'nın ölümünden yaklaşık 300 yıl sonrasına... Ortalıkta yüzlerce İncil dolaşmakta, binlerce inanış paylaşılmaktadır... Roma artık Hristiyanlığı çaresiz "resmi din" olarak benimsemek zorunda kalmıştır... İznik'te 1'nci konsül toplanır... Devlet'in uygun göreceği şekilde Hristiyanlığın temelleri burada atılmaya başlanacak, diğerleri yakılıp yırtılarak İncil sayısı 4'e düşürülecektir... "Yuhanna'ya göre İncil" bölümü de resmi olarak orada kabul edilmiştir!.. Bu Yuhanna İncili'ndeki bilgilerin hemen hemen tamamı diğer kitaplarda bulunmaz. Örneğin, "7 Uyurlar" vakasını sadece orada görebiliriz. Hristiyanlığı seçmiş 7 genç Roma zulmünden kaçarak dönemin gözde kenti Efes'e gelirler... Lakin, kimlikleri ortaya çıkınca da şehrin arka tarafındaki bir mağaraya sığınıp uykuya dalarlar... Yanlarındaki köpekleri Kıtmir'le birlikte uyandıklarındaysa aradan 300 yıl geçmiştir!.. İçlerinden birini şehre ekmek almaya yollarlar fakat fırıncının önüne konulan para çoktan tedavülden kalkmış, Efes de artık bir Hristiyan kenti olmuştur!.. Yuhanna İncili işte bu hikayeyi anlatır tafsilatıyla... Şaka gibi, "zamanda yolculuk" gibi bir şey... "Lazarus Etkisi Filmi" bir grup araştırmacının "ölüleri geri getirmesini" konu alır... Beytanyalı Lazarus, Yuhanna İnciline göre İsa'nın ölümünden 4 gün sonra mucizevi bir şekilde dirilttiği iddia edilen kişidir. Lazarus'un dirilişi İsa'nın ilahlaştırılmasına dayanak teşkil eden en önemli hadiselerden biridir. Bu gün tıpta özellikle omurgalı canlıların öldükten sonra hareket etmelerine "Lazarus Etkisi" adı verilir... İnsan bedeni de elektrikle çalışır... Vücutta aksiyon potansiyeli uyandığında kaslar birden bire harekete geçer. Rahmetli Hüseyin amcamın cenazesinin başındayız evinde... Yerde bir yatak, iki ayağının baş parmakları ve çenesi başının tepesinden birer çaputla bağlanmış, bedenine örtülü çarşafın üzerindeyse adet olduğu üzere bir bıçak var... Ayakları kımıldadı!.. "Hemen" dedim Müzeyyen yengeme "bir doktor çağırın, Hüseyin amcam ölmemiş olabilir"!.. Lakin nafile, bu gün biliyorum ki "Lazarus Etkisiymiş" durum... Peki, ne demekmiş bu Lazarus etkisi? Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalarda meydana gelen bedensel reflekslermiş... Hatta ölü kişi kollarını bir insana sarılır gibi kaldırıp, çapraz şekilde göğsünde kavuşturabilirmiş! Oysa "beyin öldüğü zaman" geri dönüş asla mümkün değil... Peki, beyne az oksijen giderse ne olur? "Zihinsel bulanıklık, algıda bozukluk, öğrenme zorlukları, negatif düşünce, depresyon ve devamında işitme ve görme sorunları..." Neyse, CHP'de şimdiye dek milyon kere milletvekili adayı olan gayrı menkul zengini Mustafa Şenyurt yine ortalıkta görülmeye başlanmış... Millete, memlekete bu saatten sonra ne faydası dokunacak o da ayrı konu ama... Bence biraz Bursa'da, Kirazlıyayla'ya filan çıkıp bol bol oksijen alsa çok iyi olur; kimsenin kendisini yine milletvekili filan yapacağı yok, beyni istifade eder hiç olmazsa!.. "Lazarus Etkisi" bundan 2 bin küsur sene önce yaşandıysa yaşandı, o gün bu gündür ölüyü dirilten hiç kimseye rastlanmadı çünkü! Siyasette Mustafa Şenyurt mu dirilecek?!.

Diğer Haberler