Yazarlar

Psikolocik durumlar

post-img
Askere gitti. Döndüğünde "Orduya Yardım Etmiş Asker Aileleri Derneği'nde" tahsildar olarak görev aldı. Topladığı yardımlardan komisyon da kapıyordu hani. Ardından "Kuvayı Milliye" adlı bir dergi çıkardı. Abone yapmak istediği insanlarla, "emekli Korgeneral Mahmut Aydınoğlu" kimliğiyle konuştu, bu yolla pek çok iş adamından para topladı. Halkçı Parti Beyoğlu İlçe Başkanı oldu. Bu dönemde bazı sinema ve sahne sanatçılarının menajerliğini de yaptı. Sonra bir gün emekli Orgeneral Necdet Öztorun'un sesini taklit ederek, dönemin başbakanı Tansu Çiller'i telefonla aradı; "İstanbul'da emekli subayların DYP lehine çalışarak binlerce oy toplayacağı" vaadiyle 'Kemalistler Derneği' için 5.5 milyar lira istedi. Para, ertesi gün Başbakanlık Örtülü Ödeneği'nden alınarak eline geçmişti bile!.. Kaçakken katıldığı bir televizyon programında Tansu Çiller için "saf kadın" dedi. Aslında daha evveli de vardı bu işin... Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan'ı, Adnan Polat'ı da çarpmıştı aynı yöntemle!.. Polisler O'nu bulabilmek için Altınoluk'ta yaklaşık 4 bin evi tek tek aradılar. Uzun süren cezaevi yıllarının ardından 54 yaşında kanserden hayatını kaybetti. Cenazesini almaya hiç kimse gitmedi... Ailesi de dağılmıştı... Tek oğlu sokaklarda yaşadı... En son görüldüğünde İstanbul Belediyesi'nin evsizler için açtığı bir spor salonundaki yatağın üzerinde soğuktan korunmaya çalışıyordu çocuk... Selçuk Parsadan'dı sözünü ettiğim kişi... Sülün Osman'dan sonra "dolandırıcılık tarihine" altın harflerle yazdırdı ismini... Nasıl bir psikoloji, nasıl bir ruh halidir bu, "Ben emekli paşayım" diye bir ülkenin başbakanını dolandırmak? İnsanın bunu yapabilmesi için sadece iyi bir tiyatrocu olması yetmez bence, Tansu Çiller'le telefonda konuşurken bir miktar da inanması lazım!.. Abi, yemin ediyorum, dünyada bu memleket kadar renkli, bu memleket kadar "insan zengini" başka bir ülke daha yoktur!.. "Buçuk" demiyorum, 43 milletten Adem evladının toplandığı şu Anadolu coğrafyasından başka bir yerde yaşayamam ben ya!.. Adamın adı "Abduvali Buğrahan Osman"... Ya da başka kaynaklara göre "Ajı Abuduwaili"... Valla bana kalırsa Yakup ya da Süleyman bile olabilir!.. Abi gidiyo, Ankara'da bir büro tutuyo... Kendini Çin'in işgali altındaki Doğu Türkistan'ın Cumhurbaşkanı ilan ediyo!.. Skandal, MHP'li bir başkan tarafından yönetilen Ankara, Gölbaşı Belediyesi'nin düzenlediği bir etkinlikte patlıyo... Adamı "Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı aramızda" diyerek sahneye çağırıyorlar... Alkış, ıslık, yıkılıyor ortalık!.. Meğerse Başkentte herkesi kafalamış herif!.. Gitmiş aynı sıfatla Muharrem İnce'ye bayrak vermiş, ardından İyi Parti'ye varıp Meral Akşener'i keklemiş, Kemal Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım, Devlet Bahçeli'yle de fotoğrafları var... Yeter mi? Yetmez! Bir sürü insana "Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı" sıfatıyla "yardımcılık, müşavirlik, bakanlık, meclis başkanlığı, büyük elçilik" gibi görevler dağıtmış!.. Ankara'da resmen "kendi cumhuriyetini" oluşturmuş adam!.. En sonunda MHP Genel Merkezi çakıyor durumu da Gölbaşı Belediyesi kaldırıyor videoyu İnternet sitesinden!.. Ama ne fayda? Girin Google amcaya her yerde var hem haberleri, hem de görüntüleri herifin!.. Ya bir insan, "cumhurbaşkanı olduğuna" inanmadan "cumhurbaşkanı" taklidi yapamaz ya!.. Adam ciddi ciddi bu rolü oynuyor!.. Hayır, asıl mesele şu: Bu vatandaşın "keklediği" insanların hepsi Türkiye'yi yönetmeye talip!.. Kapısından içeri girenin "psikolocik sorunları olduğunu" bilemeyen, anlayamayan bir lider, 3 tane koyunu güdebilir mi ya?!. Neyse, madem "psikolocik" konulardan girdik bu gün lafa, öyle devam edelim yine... "Narsisizm" hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunan bir kişilik bozukluğudur. Çoğu güzel giyinir; görünümüne çok dikkat eder dahası, en kaliteli parfümleri kullanır... Dolayısıyla çekicidirler. Bu durumu da insanları etkilemek için kullanırlar. Yörüngelerine aldıkları kişileri değersizleştirerek kendi "güç hislerini" beslerler. Özgüvenli dış görünüşlerinin altında sürekli onay bekleyen, suçluluk hissine dayanamadığından karşı tarafı sürekli eleştiren, kendine değer verme ve güvenme konularında ciddi problemleri olan ve bu hislerini karşı tarafı aşağılayarak bastırabilen kişilerdir bunlar. Şöyle diyor konunun uzmanları: "Narsist erkekler kadınlara göre sorunlarını daha açık yaşamaya eğilimlidirler. Ataerkil kökenli toplumlarda bazı davranışları toplum tarafından da kabul ve onay gördüğü için kadınlara nazaran daha rahattırlar. Örneğin eşlerine neredeyse hiç bir konuda destek olmazlar, bencildirler, fazla sayıda partnerle cinsellik yaşarlar, birlikte oldukları insanı aldatırlar ve durum fark edilse de pek fazla umursamazlar, karşı tarafı maddiyatla kontrol altında tutmaya çalışırlar, yaşamı paylaştığı kişiyle açık iletişim kurmaz, duygularını ifade etmek istemezler, bunun gerek olduğu zaman ya yalan söylerler ya da susarlar. Narsist kadınlarda da benzer özellikler vardır ancak onlar bu durumlarını biraz daha üstü kapalı yaşarlar." Gününüzün nasıl geçtiğini merak etmez ve genellikle sormaz. O her zaman ne yapmış olursa olsun haklıdır. Sorgulanamaz. İlişkiniz uzadıkça onun gözünde değersizleşirsiniz. Normal insan diyaloglarında tam tersi olması gerekirken bir narsistle birlikteyseniz, sonunda yoldan geçen bir yabancıya bile sizden ne kadar çok değer verdiğini gözünüze sokar. Kararlarınıza saygı göstermez, sözlerinizi dinlemez. Onun için objesinizdir. Kendi kişiliği, hisleri, istekleri olmayan cansız bir varlıksınız ve ona aitsiniz artık. Onun malısınız. Böyle düşünür. Kontrolün her zaman kendisinde olmasını ister. Sizi izler, bilmeseniz de ne zaman ne yaptığınızı takip eder, ondan habersiz bir adımınız olmasın ister. Bunun için kimi zaman davranışlarınızı, planlarınızı, çevrenizi kısıtlamaya çalışır. Kalbinizi kırar defalarca ve bir kere bile gerçekten özür dilemez ve ne yapmış olursa olsun sizi üzdüğü için pişmanlık duymaz. İlişkinizde periyodik olarak birçok farklı türde dramatik an yaşanır. Sizi en yükseğe çıkarıp oradan birden aşağı atacak, birçok kez ve hiçbir şey olmamış gibi geri dönecektir. Herhangi bir şeyle ilgili ona hesap sorarsanız sizden nefret eder. Asla ne yapmış olursa olsun hesap vermez ve öfkesini sizden çıkarır. Hiçbir sorunuza net bir şekilde veya dürüstçe cevap vermez. Sizin dünyanızın merkezi o olmalıdır. O istediği her an onun için hazır olmanızı ve ihtiyaçlarını anında karşılamanızı bekler. Çocuklarınız, aileniz, arkadaşlarınız, sağlığınızın veya kariyerinizin yani onun dışında hiç bir şeyin sizin için hiç bir önemi olmamalıdır. Her zaman onu özlüyor ve bekliyor halde bulunmalısın. Sabahın saat 5'inde evinizden çağırabilir, günün her hangi bir vaktinde işyerinizden de çıkıp onun yanına gitmenizi isteyebilir. Ne kadar değersiz olduğunuzu hissettirmek için özel günleriniz onun için bulunmaz bir fırsattır. Sizin için çok önemli olan tüm olayları ve haberleri küçümser, önemsemez, unutur. Bir eşe en çok ihtiyaç duyduğunuz anlarda sizi mutlaka yalnız bırakır. Sizin yanınızda olmak yerine kendi başına veya arkadaşlarıyla "çok önemli" aktiviteler yapmakla meşguldür çünkü. Her tartışmayı, her şeyi kaybedersiniz. Ona karşı herhangi bir şey kazanmanız imkansızdır. Ayrılmaya çalıştığınızda kendinizi ona yapışmış ve kopamayan bir halde hissedersiniz. Ayrılamazsınız, siz bunun için çaba gösterseniz de o buna asla izin vermez. Kendi canı istediği zaman, hiç bir mantıklı neden yokken duygusuzca sizi terk eder birden bire. Asla arkasına bakmaz, açıklama yapmaz. Günlerce, aylarca ortadan tamamen kaybolabilir. Eğer arkadaşlarınız veya aile üyeleriniz ona bir fayda sağlamayacaksa onlarla bir araya gelmek istemez. Onun için ne yaparsanız yapın asla yeterli olamazsınız. Sürekli hisleri, psikolojisi ve ihtiyaçlarının karşılanmasını düşünmekten kendi gereksinimleriniz aklınıza bile gelmez olur. Onu terk etmeye kararlıysanız bu en tehlikeli aşamadır. Sizi asla geri kazanamayacağını anladığında size yapabileceği bütün kötülükleri yapmak isteyecektir. Arkanızdan konuşur, sırlarınızı anlatır, tehdit eder, en özelinizi paylaşır, sizi takip eder, dava eder. Gerçeklikle ilgili bütün algılarınız alt üst olur. İnsanlar neden bu ilişkiyi sürdürdüğünüzü asla anlamaz. Herkes sizin deli olduğunuzu düşünmeye başlar ve size kızar. Eğer bir şekilde ayrıldıysanız, ayrılık sonrasında o da sizi etrafa deliymişsiniz gibi göstermeye çalışacaktır. Onun günah keçisisinizdir. Olup biten olumsuz ne varsa mutlaka sizin yüzünüzdendir. Bu ilişki sonunda kendinizi fiziksel olmasa da psikolojik şiddetin dibini görmüş halde bulursunuz. Çift terapisine giderseniz asla işe yaramaz. Terapisti de delirtir. Terapistin sonunda size arkadaşça vereceği tek tavsiye "arkanıza bakmadan kaçıp gitmeniz" olacaktır. Hayatında her zaman başka erkek ya da kadınlar olacaktır. Sizin bunu fark etmenizi özellikle ister. Bundan dolayı acı çekmenizden büyük keyif alır. En yakın arkadaşlarını acımasızca eleştirdiğini, küçümsediğini, alay ettiğini görür şaşırırsınız. Yüzlerine karşı bambaşkadır. Etrafınızdaki bir çok kişi nasıl bir psikolojik travma yaşadığınızı anlamaz ve sizi "mazoşist olmakla" suçlar. Narsiste göre her ne olursa olsun, ayrılsanız da ondan boşansanız da başkasıyla evlense veya siz evlenseniz de aranızdaki ilişki bitmez. Sizi bir kez kurban olarak seçtiyse ona göre ikinizden biri ölene kadar siz onun malısınız. Var mı etrafınızda böyle birileri?

Diğer Haberler