
Bir insan bu kadar mı ballı olur arkadaş?
Hem aşkta hem oyunda bu kadar mı kazanır?
Geçen akşam benzinlikte İlhan Parseker’le oturmuş, karşılıklı tavla oynuyoruz.
Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar misali biz habire sallıyor, tek tek topluyoruz pulları, buna karşın Parseker’se düşeş, dübeş, düşeş, dübeş çifter çifter götürüyor vallahi!
Şehir Gazetesi’nin sahibi gasteci Nezir Asaroğlu, arazici Safa (Gönen) ve boyacı Vedat da (Kantar) “yancı” olarak görev yapmaktalar!
Tak tak tak, beş dakkada haşladı beni İlhan Parseker!
Yapıcak bir şey yok.
Arkadan Vedat’ın da canı çekti.
O da hiç bilmiyormuş tavlayı be ya!
Neyse, kutuyu onun koltukaltına sıkıştırması da çok sürmedi Parseker’in.
Oyuncular oynayıp, yancılar da içeceklerini lüpletirlerken Nezir’e bir telefon geldi; Valilikten arıyorlar…
Kapattıktan sonra “hayırdır” dedim, “Vali bey yarın sabah bekliyormuş” diye yanıtladı sorumu.
Urfa’dan, Bursa’ya yatay geçiş yaparak kentimize tayin olan Vali İzzettin Küçük, Cüneyt Dizdar’a dahi randevu verip basın camiasından herkesle görüşmüş ancak, o ana dek sadece Şehir Gazetesi yönetimine randevu vermemişti!
Kimden ötürü?
Kimden olacak, muhtemelen İl başkanı Cemo ağadan ötürü!
Bilindiği gibi Şehir Gazetesi Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki avantacı ve FETÖ’cülere karşı çok güçlü bir muhalefet yürütüyor.
Bunlardan bazıları Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’un yardımcıları ve yancıları çıkınca bu konudaki haber ve yazılar Torun’un hoşuna gitmiyor tabii ki!
Hasım olarak görüyor Nezir’i.
Peki, Vali beyle Nezir Asaroğlu’nu bir araya getiren ne oldu dersiniz?
Olaya bakın ki siz, her ikisi de muhafazakar olmasına rağmen “iki kadeh votkayla, iki kadeh şarap” biliyor musunuz?!.
Efendim, Bursa’da her sene artık geleneksel hale gelen bir Cumhuriyet resepsiyonu yapılır.
Bu buluşma sırasında da sunulan kanepelerin yanında dileyen şurup şerbet, dileyen de iki kadeh alkollü içecek alır.
Bu durum yıllardan beri böyledir.
Henüz Bursa acemisi olan İzzettin bey de hazırlıklar sırasında protokol görevlilerine soruyor, “bu iş geçtiğimiz yıllarda nasıl yapıldı” diye?
“Münir Karaloğlu döneminde de alkollü içecek sunuldu efendim” yanıtını alınca bununla da yetinmiyor, bu kez de yıllardır servisi üstlenen Almira Otel’in Yiyecek İçecek Müdürü Yılmaz Çavdar’a soruyor durumu?
Çavdar da “verdik efendim, her resepsiyonda verdik” diyor Vali’ye.
Bursalılar otelin sahibi Ersin Yazıcı’yı tanımazlar bu Çavdar’ı tanıdıkları kadar!
Herkesle iyi ilişkiler kurar Yılmaz Çavdar.
Hatta geçmişte alkol kullanan ancak, bunu dışarıya göstermek istemeyen bazı üst düzey bürokratlara başkalarına çaktırmadan arka tarafta kokteyller hazırlatıp, kendi elleriyle servis etmişliği de vardır Yılmaz Çavdar’ın!
Ee dükkanın acık da para kazanması lazım, Cumhuriyet resepsiyonunda alkollü içecekler olmazsa olmaz yani, gazozla kolayla dönmüyor ki bu işler!
Bunun üzerine “muhalefetten biri çıkar da “geleneği bozdunuz” diye yaygara yapar” kaygısına kapılan İzzettin Küçük de “iyi ya madem” diyor, “garsonlar tepsilerde elleriyle servis etmesinler ancak, isteyen olursa arka taraftaki bölümde sunulsun.”
Ve o akşam kutlamalar ülke genelinde başlıyor.
Gözüm televizyon ekranında, külliyedeki kabul törenini izliyorum…
Az sonra muhteşem bir ses kurandan bir sure okumaya başlıyor.
Cumhuriyet tarihinde bir ilk.
Kim, neden rahatsız olsun ki?
Kıyamet de kopmuyor sonuçta!
O kocaman salondaki herkes sessizce dinliyor ve ardından da program devam ediyor.
Silemezsiniz bu toplumun bin yıldan fazla zamandır artık genlerine dek işlemiş kültürünü.
Binlerce yıllık, Şamanizm’den gelen ağaçlara çaput bağlama geleneğini bile yok edemiyorsunuz, baksanıza!
Ortalık yatırdan, türbeden, dededen geçilmiyor.
Ben Beştepe’deki yeni uygulamayı beğendim, keyifle de dinledim hocanın ağzından çıkan sureleri.
Bunun yanında Bursa Valisi İzzettin Küçük’ün Cumhuriyet resepsiyonunda “dileyene alkollü içecek verilmesi” talimatını da çok beğendim.
Ne demek kardeşim!
Kadınlara hala araba kullanma hakkı bile verilmeyen Suudi Arabistan mı burası?
Madem bakkalda bayide vergisini de alarak meşru biçimde satıyorsun, vereceksin elbette dileyene Cumhuriyet resepsiyonunda da alkollü içeceği.
Besmeleyi de iki kadeh rakıyı da ayrı ayrı yerlere koyabilmiş bir millettir bu Türk milleti!
Besmele de çeker, içkisini de içer.
Sen milletin içeceğine karışırsan eğer, o zaman başkaları da kalkıp senin açılışta ayet okutmana karışır! (Nezir, burada lafım sana!..)
Bursa’da da başlıyor resepsiyon.
Merinos’taki salonda altlarındaki elektrikli engelli arabalarıyla meşhur engellilerimiz “ciuv, ciuv” diye yıldırım hızıyla gelerek alkollü içecek verilen standın dibine çöküyorlar.
Kadehler ellerde, flaşlar patlıyor, fotoğraflar çekiliyor ve…
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin her bi şeysi, şirketler genel koordinatörü, Kent Konseyi Başkanı, Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’un hemşerisi, Merinos’tan sorumlu Hasan Çepni vasıtasıyla o fotoğraflar servis edilmeye başlanıyor dört bir yana.
Hasan Çepni, Recep Altepe’ye, Cemalettin Torun’a sormadan böyle bir şey yapabilir mi?
Altepe geçenlerde yurt dışına gitmiş de üç gün boyunca çişini bile yapamamış, biriktirmiş adam!
Fotoğraflardan salonda alkol verildiğini öğrenen Nezir Asaroğlu da “vay, Angara’da guran okutulurken, sen burada nasıl içki sunarsın” diye bir de haber yayınlatmıyor mu gastesinde?!.
İşte böylece ortalık bir garışıyor, pir garışıyor camiada!
Meğerse Vali bey dün Nezir’i tüm bu olayları anlatmak için davet etmiş.
“Nasıl geçti görüşme” diye sordum?
İyi geçmiş.
İşte oturmuşlar, anlatmışlar…
Vali bey Nezir’e “ne içersiniz” diye sormuş?
Nezir de “bir ‘tek rakınızı’ alırım sayın Valim” diye yanıt verince İzzettin Küçük yanda bekleyen garsona, “açın kızım ortaya bir 35’lik, buz da getirin bize” demiş.
O arada gazetenin haber merkezinden Alparslan (Yıldız) dalmış lafa.
Alparslan “ohoo! Otuzbeşlik benim dişimin kovuğuna bile gitmez abi” deyince Vali bey Tekirdağ’ı 70’liğe çıkarmış.
İşte ortaya biraz peynir, domates, salatalık söğüş, Pamukova kavunu filan derken…
Güzel ağırlamış yani kendilerini Vali bey.
Şaka şaka, şaka tabi, şaka!
Çay içmişler sadece.
Peki n’oluyo ortalıkta?
Kim ya da kimler Bursa’ya yeni yeni alışmaya başlayan İzzettin Küçük’ün kuyusunu kazmaya çalışıyor?
Cemalettin Torun ve Recep Altepe’den gelen kokular belli.
Eski Vali Münir Karaloğlu’nun makam arabası Cemalettin Torun’un bürosunun önünden ayrılmazdı bir vakitler!
İzzettin Küçük’se buna tevessül etmeyecek kadar büyük!
Biz Yeni Marmara ekibi olarak gittiğimiz zaman da oradaydı, bakın her iki karede de sehpanın üzerinde bir araba anahtarı var; Mercedes marka makam aracının anahtarı o.
Vali beyin şoförü yok mu?
Var, olmaz mı hiç?
Peki, makam şoföründe ya da girişte emanette bulunması gereken anahtarın sürekli olarak Vali beyin sehpasının üzerinde işi ne?!.
“Acaba arabayı çalıp kaçarlar” diye mi korkuyor dersiniz?!.
Yoksa “şoför nasılsa alışık, kendisi yokken aracı yanlışlıkla ya götürüp de Cemalettin Torun’un bürosunun önüne park ederse” diye mi düşünüyor?
Bence “kendisi makamındayken arabayı alıp gezmesin, boşuna yakıt sarf etmesin” diye alıyordur anahtarları adamdan!
Neyse, siz iki kadeh içip bunları düşünürken ben derin kulislerden bir havadis daha sunayım:
Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu diyesiymiş ki bir yerde bir gün İzzettin Küçük için, “o önce Bursa’nın mı yoksa Faruk Çelik’in valisi mi olacağına karar versin!..”
Çelik’le, Urfa’dan gelen bir hukukları var ya?
Hasılı, kazan kaynamaya devam ediyor Bursa’da ancak, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Müdürlüğü merkezli “pek yakında öyle bir “bomba” patlayacak ki buralarda” diyorlar, “gümbürtüsü ta Angara’dan duyulacak!..”
Angara’nın daşına bak, gözlerimin yaşına bak…
Nezir FETÖ’yü patlatacak, şu Allah’ın işine bak!