Geçen gün Bursa Kadın Platformu tarafından gönderilen bir mail düştü elektronik posta kutuma. Gönderilen basın toplantısı davetinde şunlar yazıyordu:
“Suruç’ta 32 gencin katledilmesinin ardından dozu arttırılan savaşa, dağların bombalanması, sokağa çıkanlara karşı geliştirilen polis şiddetine, ölümlere karşı biz kadınlar bir kez daha Barışta Israrcı olduğumuzu haykıracağız.
Biz kadınlar barışın, barış umudunun ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Savaşı, savaşın tüm toplumsal etkilerini en ağır şekilde yaşayan biz kadınlar, artan şiddetin nasıl da bizlere döndüğünü, önce bizim sesimizin kesilmeye çalışıldığını unutmadık. Suruç’ta katledilen HDP PM Üyesi arkadaşımız Ferdane Kılıç şahsında, Suruç şehitlerini anmak ve barışta ısrarımızı konuşmak üzere forum düzenliyoruz.
Bombalarla, cinayetlerle, artan savaş çığırtkanlığıyla barış umudumuzu yok etmeye çalışanlara karşı kadınlar olarak sözümüzü söyleyeceğiz.”
Bundan 20 sene önce olsa o toplantıya mutlaka gider, hatta belki de aynı lisanla acı, ağır bir de yazı yazardım, barışa ket vuran alçak devlet görevlileri için!
Bu gün biliyor söylüyorum ki, yukarıdaki metni yazıp “barış, barış” diye ortalıkta dolananlar ya aynen geçmişteki bendeniz gibi iyi niyetli ve saf, ya hain, ya da hain yancısı, bu milleti aptal yerine koymak isteyen şerefsizler olabilirler ancak!
PKK’nın mensupları geçmişte de ne zaman imha edilip kırıma uğradı veya ne zaman Ayn el Arab’ta olduğu gibi kuyruğu İŞİD’e kaptırma noktasına geldiler, işte o zaman bağırmaya başladı buralardaki hainler ya da hain yancısı şerefsizler.
Eskiden İnsan Hakları Derneği’ni kullanırlardı bunun için. Bizler de saf saf her iki taraftan da “analar ağlamasın” diye koşup gider, sayfalar dolusu yazardık.
Oysa bu gün artık herkes biliyor ki, ipi geçmişte de Türkiye düşmanlarının elinde olan, onlar tarafından beslenenlerin bir geçim kapısıdır Pi ke key.
Esasında bunların babaları da aynı yolun yolcusuydu.
Türkiye İngiliz’e karşı Musul meselesiyle uğraşırken Şeyh Said isyanı, Fransız’a karşı Hatay sorununu çözmeye çalışırken Dersim isyanı, Kıbrıs’a el atmasıyla birlikte Ermeni ve Asala örgütü, GAP’ı tamamlayıp güneydoğuya bereket fışkırtmasının ardından da PKK belasıyla karşı karşıya kalmıştı.
Ne demişti yakalanınca aslen bir Ermeni olduğu dillendirilen Abdullah Öcalan?
“Şeyh Said’in devamıydım” dememiş miydi?
Bir şey daha söylemişti uçakta memlekete getirilirken:
“Devletimin emrindeyim!..”
Hasılı, g.tü sıkışan her kes barış istiyor bu alemde!
Hafız’ın oğlan da keza aynı havada.
Senin baban beslemedi mi yıllarca bu herifleri Suriye’de, kamp yeri, silah vermedi mi; Türkiye’ye karşı kullanmadı mı?
Ülkenden buralara kaçan insanların ser sefil, cahil hallerini görüyoruz.
Garıylan beraber Şam maymunu gibi ortalarda gezip de artistik pozlar vereceğine, paraları azıcık halkın için harcasaydın ya a be Beşar oğlan!
Şam dedim de…
You Tube’ta mutlaka vardır, bir de benim gözümle izleyin.
Bundan uzun yıllar önce Abdullah Öcalan, Şam’daki evinde Mehmet Ali Birand’a 32’nci gün için ilk röportajını veriyor.
“Ölümden, öldürülmekten korkmuyor musun” diye soruyor Birand, yıllar sonra paketlendiği vakit iş ciddiye binince uçakta “Devletimin emrindeyim” diye ter dökecek katil, terörist başı Apo’ya?
“Ölüm korkusundan gittikçe uzaklaşıyorum” şeklinde yanıtlıyordu ünlü televizyoncuyu çekim boyunca burnunu fırk fırk çekip, habire kaşıyan Abdullah Öcalan.
O görüntüleri izleyen pek çok Kürt kökenli yurttaşımız “adama bak, dağlarda gezip özgürlük mücadelesi verirken üşütüp bir de nezle olmuş şehla bakışlı önderliğimiz” diye düşünmüştür mutlaka çünkü, çok sık fırklıyordu Apo.
Azıcık gün görmüş, özellikle tıp konusunda mürekkep yalamış her insan durumu hemen anlardı.
Bunun sebebi neydi biliyor musunuz?
Basbayağı kokain!
Çok belli ki, sürekli kokain çekip durmaktan dolayı burun mukozası artık delinme noktasına gelmiş Kürt önderliğinin etrafında üzerlerindeki uçkuru kumaştan şalvarlarıyla bir kaç özgürlük sevdalısı Kürt hatun da dolaşıp hizmet ediyordu o gün Şam’da.
Hayatında bir gün bile çalışmamış Kürt önderliği, kokain parasını nereden buluyordu dersiniz?
Bu ve şimdi onun yerine Kandil’de tezgah kurmuş bunun gibi adamlar mı koruyacaklar Kürt halkının haklarını?
Hadi canım siz de!
Terörist olmaktan başkaca yapacak hiç bir işi bulunmayan, bu işten geçinen, dünyanın dört bir yanından oluk gibi akan paralarla dilediğince oynayan, yine dünya uyuşturucu trafiğinde çok önemli bir yere sahip PKK’nın sınır ötesindeki baronları hiç barış ya da çözüm isterler mi sizce?
“Artık sizler de daha fazla saf olmayın ve hele bunları oturup iyice bir düşünün” derim benim iyi niyetli Kürt ve Türk kardeşlerim.