O geniş, kocaman avlunun içindeki kavak ağaçlarından birinin arkasına saklanmış vaziyette korkudan tir tir titriyorum!
Ya beni de partililerinden biri zannedip “Sen, kalk bakayım evladım” diye biraz önce anlattıklarından imtihan ederse diye ödüm kopuyor!
Anadolu’nun dört bir yanından gelen yüzlerce insan çimle kaplı zemine oturmuş, yaklaşık 2 saattir adeta nefes bile almadan Erbakan’ı dinliyor Altınoluk’taki evinin bahçesinde.
Milli Görüş’ün lideri merhum Necmettin Erbakan o sıra yasaklı, evinden dışarı çıkamıyor.
O yasaklı ama kendisine gönül verenler serbest!
Bu nedenle Erbakan’la görüşebilmek için memleketin dört bir yanından arabalarına binip gelen yüzlerce insan geniş avluyu tıklım tıklım dolduruyor.
Erbakan Hoca da “Madem ki hazır gelmişsiniz” deyip ahaliye “Şuurlu Müslüman nasıl olunur” konulu bir konferans vererek kendi deyimiyle Saadet Partililerin kafasına “üç adet çivi” çakıyor?!.
Gerçi o sırada aynı çiviler istemeden ve de mecburen benim kafama da girmiş oldu ama!..
Üstüne bir de tesadüfi olarak kalabalık arasından seçtiği bazı insanları ayağa kaldırıp sınava tabii tutuyor Erbakan Hoca.
Ee nereden bilsin benim konuk gazeteci olarak aralarında bulunduğumu?
Kaldırıp bana da sorarsa ne yanıt vereceğim?!.
………….
O günün sabahında Saadet Partisi Bursa Gençlik Kolları’nın çalışkan isimleri Ali Molla Salih, Halil Uzunoğlu ve Mehmet Öztürk’le çıkmıştık yola.
Mustafakemalpaşa’da çorbalarımızı içip de yola devam ettiğimiz sırada polis aracımızı durdurup, şoför koltuğundaki Mehmet Öztürk’ten ehliyet ve ruhsat istemişti.
Hiç unutmuyorum…
Mehmet, görevli memura camdan “Biz Erbakan Hoca’nın talebeleriyiz, Altınoluk’a kendisini ziyarete gidiyoruz” deyince adam ruhsatın kapağını bile açmadan evrakları ileri uzatıp, “Buyurun geçin, yolunuz açık olsun” şeklinde yanıtlamıştı karşısındaki kişiyi!
Belli ki Erbakan’ın memura yaptığı yüzde 50 zammı unutmayan devlet görevlilerinden biriydi!..
……………
Söze, “bir insanın Müslüman olması yetmez, şuurlu bir Müslüman olması gerek” diye başlamıştı Erbakan ve şöyle devam etmişti o gün:
“Peki şuurlu bir Müslüman nasıl olunur?
Yoksa siz nasıl şuurlu Müslüman olunacağını hâlâ bilmiyor musunuz?
Kuran’a başvurarak, sünnete sarılarak, mutasavvıfların, İslam alimlerinin tavsiyelerini okuyarak şuurlu Müslüman olunmaz!
İbadetle, itaatle, takvayla, ahlak ile şuurlu Müslüman olunmaz!
Şuurlu Müslüman olmak başka bir şeydir. Saadet Partisi bir fabrikadır. Müslümanı alır, şuurlu müslüman yapar. Peki nasıl “şuurlu Müslüman” yapar?
Alıyor Müslümanı, bunun başına 3 tane çiviyi çakıyor!
Bunlardan biri “cihat” çivisi, diğeri “haftalık toplantı” çivisi, öteki de “Milli Gazete” çivisi.
Bir insanın başına bu üç çivi çakılmışsa, bu insane artık şuurlu bir Müslümandır!”
Neymiş?
Şuurlu Müslüman olabilmek için Milli Gazete okumak, Saadet Partisi’nin toplantılarına katılmak ve dar-ül harp cephesine karşı sürekli “cihat” içinde olmak gerekiyormuş.
Gerçi Erbakan Hocam iktidar olduğu dönemde bırakın cihat yapmayı, “su aygırı” dediği Amerika’yla can ciğer kuzu sarması oldu, “Siyonizmle” suçladığı İsrail’le Türkiye tarihinin en kapsamlı askeri işbirliği anlaşmasını imzaladı ve hatta geçmişte kıyasıya eleştirdiği Avrupa Birliği’ne karşı tek bir kelime bile etmedi ama olsun, o kadarcık hata kadı kızında da olur!..
……………
İşin aslına bakıp da meseleyi derinden incelerseniz eğer Türkiye’deki anlı şanlı partilerin pek çoğunun gerçek anlamda bir örgüte sahip olamadığını, en küçük bir sarsıntıda dağılıp gittiklerini görürsünüz.
Gerçek manada bir örgüte sahip az sayıdaki köklü partilerin arasında yer alır Saadet Partisi.
“Ha” dediğin vakit üyeleri bir “arı kovanı” mantığıyla derhal toplanarak üzerlerine düşen görevleri anında hiç yüksünmeksizin yerine getirirler.
Kimileri gibi iktidarın getirdiği onca nimete rağmen “kafasındaki çivileri oynamamış” çok sayıda insan bu gün Saadet Partisi’nde siyaset yapmayı sürdürüyor!
Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde artık oyunu önemli ölçüde arttıracaktır Saadet Partisi.
Bursa Büyükşehir’de son derece donanımlı bir adayla giriyorlar seçime, Mimar Selim Sait Terzioğlu muhafazakar kesimin yakından tanıyıp sevdiği bir isim.
Nilüfer’de Yusuf Geniş, Yıldırım’daysa İbrahim Özaçar adayları.
Osmangazi’ye gelince…
Çalışkan partililer tarafından ilçenin en ücra köşelerine dek elektrik direklerine ya da gözle görülebilecek her yere Gökhan Gerçek’i tanıtan çıkartma ya da afişler çoktan asılmış bile.
Sanırsınız ki herkes yalan, bir tek Gökhan gerçek!
Diğer taraftan Saadet’in Ankara’daki baronları “Erbakan” ismini partiden kazımakla meşgul!
Kendisini Milli Görüş lideri ilan edenOğuzhan Asiltürk ve çevresindeki bazı eskiler Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ı neredeyse kapıdan içeri bile sokmuyor!
Kendisini kabul edip, sevgisini gösteren örgüt yöneticileri bir dakikada kapının önüne konuluyor.
Her şeyin günün birinde aslına rücu edeceğini çok iyi biliyorlar elbette ama “Erbakan” ismi moral motivasyon açısından çok önemli.
Bir ayağı çukurdaki eski yöneticiler hala koltuklarını kaptırmak istemiyorlar bir türlü.
İşin aslına bakarsanız korkmalarına gerek de yok çünkü, Fatih Erbakan lider özelliklerini taşıyan bir insan değil!
Fakat Bursalı Mehmet Altınöz’le evli olan “Elif” isminde bir kızı var ki Necmettin Erbakan’ın, kendisini çok iyi yetiştirmiş, lider vasıflarına da sahip zehir gibi bir insan!
Şu kadın-erkek saplantısı kırılmalı artık ve partinin başına asıl Elif Erbakan geçmeli bence!