Yazarlar

Şaka mı tüm bunlar?

post-img
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın ifadeye gitmeye hazır olduğunu belirten açıklamasına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede, “Ne güzel işte. Bir şey varsa, ifademize ihtiyaç varsa ifade vermeye hazırız demiş. Güzel bir şey” yanıtını vermiş dün. Başkanlığını yaptığı “cumhurun” bir ferdi olarak uzunca zamandır bu kadar dalga geçildiğimi, bu yanıtla bu kadar aşağılandığımı hiç hatırlamıyorum doğrusu! Öyle bir memleket düşünün ki… Meseleyi soruşturan savcılar parça pinçik edilip dört bir yana savruluyor. Polisler sürgün üstüne sürgün yiyip neye uğradığını şaşırıyor. Yüksek yargının üzerinden oyun üstüne oyun planlanarak hukuk ayaklar altına alınıyor. Ve bu ülkenin Cumhurbaşkanı da kalkıp diyor ki, “Ne güzel işte. Bir şey varsa, ifademize ihtiyaç varsa hazırız demiş”!.. Devlet’in kendisini soruşturduğu için işten el çektirilen savcısına değil de ardından hususi olarak görevlendirilen savcısına ifade vermeye artık hazırmış Bilal Erdoğan. Böyle bir ileri demokrasi gördünüz mü siz hiç? Polis ve savcılık Bilal oğlanı ararken Abdullah Gül neredeydi, ne yapıyordu acaba? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda “organize suçlara” bakan savcıların dosyalarına el konulurken neredeydi bu Abdullah Gül? Hepimizin ortak sözleşmesinin iyi kötü tezahürü olan ve ondan başka güvenecek dalımızın bulunmadığı “devletin” bu kadar hırpalanıp ayaklar altına alındığı, üstüne bir de vatandaşlarıyla da “dalga geçildiği” başka bir memleket daha gördünüz mü siz?! Adam Bilal oğlanın ve dahi ailesinin söz sahibi olduğu vakıfa İstanbul’un göbeğindeki 100 milyon dolarlık arsayı elleri titreye titreye sözde bağışlayacak, Cumhurbaşkanı da ardından kurulan tezgaha “Ne güzel işte” mantığıyla yaklaşacak öyle mi? Bodrum dolaylarında yanında bazı bürokratlar olduğu halde gizlice yatla dolaşan Başbakan için Urla’da 1’nci sınıf SİT arazisinde düzenlenen oyunlar çıktı ortaya. Basın tarafından görüntülenip, “Ne işi var oralarda” sorusunun da ortaya atılmasının ardından “Ege kıyılarını denetlediği” açıklanan Başbakan’ın, Urla’daki cennet misali bir koyda inşa ettirdiği villalara ilişkin ses kayıtları saçılıverdi etrafa. “Selamün aleykün, aleyküm selam, inşallah, maşallah, Allah’a emanet ol” gibi hitapların ardında yatan mal-mülk, para pul hırsı insanı dehşete düşürecek cinsten. Havuzla villaların üst katları arasına konulacak perdelerin ardına saklanan taassubun gizli fantezileri akıyor yayınlanan telefon konuşmalarının arasından. Ne zaman, nasıl bu hale geldi tüm bunlar? Mavi Marmara, Suriye ya da “Van münits”lerle uyutulan halkım daha ne kadar kanacak, ne kadar prim verecek bu kendini bilmezliğe? Yoksa şaka mı tüm bunlar? Kötü bir rüya mı? Sabah olup da uyandığımızda aydınlık günler göreceğimizi söylesin birileri? Adalet duygusu örselenmemiş, tutunacak dalı olan bir ülkeye uyanacağımızı söylesin? Tüm bu yaşananların “şaka” olduğunu anlatsın? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün aslında Cumhurbaşkanı olmadığını, gerçekte Kayseri’de kayısı tüccarlığı yapan bir esnaf olduğunu açıklasın. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, topçuluktan dolayı işçi olarak yerleştirildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden emekli olsun, hala o meşhur büfeyi işletip akbil doldursun. Bilal oğlan dede mesleği kayıkçılığı sürdürüp, İDO vapurlarında miçoluk yapsın. Sümeyye de villaların havuzuyla üst katların arasına çekilecek perdeleri konuşmak yerine, evinde oturup Filistin’li öksüz çocuklar yararına düzenlenecek kermes için mercimek köftesiyle, kısır hazırlasın. Artık siyatik ve romatizması iyice azan Emine Hanım’sa herkes gibi devlet hastanesinden haftalar önce aldığı randevuya yetişebilmek için otobüs beklesin Siirt’li diğer tüm kadınlar gibi. Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül mü? Onun da bir çocuk oyun parkında salıncakta sallanıyor olduğunu söylesin birileri?!. Tüm bu yaşananların şaka olduğunu anlatsın.

Diğer Haberler