Paramotor, festival geçişi.
Hamas, Ekim ayın 7.günü Cumayı Cumartesiye bağlayan gece, İsrail’e yeni yöntemler ile saldırı başlattı. Anlatılanlara göre 400 kadar para motor ve karadan motosikletler İsrail topraklarına geçti. Kazanamayacağını bildiği, bir anlamda kamikaze vari bir savaş başlattı.
Normal şartlarda bile bu kadar çok uçan cisim, iki dost ülkenin sınırlarında geçemez, kaldı ki İsrail ve bölünmüş Filistin’in Gazze gibi riski yüksek bir sınırından paramotorlar, festivali geçişi yapar gibi geçsin.
Bu durum tüm sınır bölgeleri için, hayatın normal akışına aykırı. Kara sınır muhafızları da tuzluk mu ayrıca.
İsrailliler daha doğrusu Yahudiler için;
Nil Nehri ile Fırat Nehri arası, Tevrat’ta da bahsedilen vaat edilmiş Yahudi toprakları.
Bu, İsrail’in temel kuruluş ideolojisi. Bunu inkâr etmek Tevrat’ın yok sayılması dahası çökmesi anlamına geliyor Yahudiler için.
İsrail Devletinin Kuruluşu 1948
1948 yılında İsrail Devletinin kuruluş toplantılarında, Filistin topraklarının Gazze ve Batı Şeria olarak ikiye bölünerek yapılandırılması dönemin Birleşmiş Milletler Temsilcisinin itirazına rağmen hayata geçirildi. Elbet burada amaç Filistin’in bütünlüğünü bozmak güç olmalarını engellemekti. O zamanlar Yahudi nüfusu 600 bin, Arap nüfus 1.200.000 civarında idi. Buna rağmen toprakların çoğu İsrail’e veridi, ayrıca Filistinlilere toprakları bölündü
İsrail geçen 75 yılda hem Gazze hem de Batı Şeria üzerinden baskıcı elini çekmedi.
2023 yılına geldiğimizde;
Batı Şeria FKÖ kökenli Mahmud Abbas tarafından yönetiliyor.
Buna karşın Gazze, radikal İslamcı Hamas yönetiminde. İsrail 75 yıldır Filistinlilere baskı ve zulme ara vermeden devam ediyor.
Hamas’ın Kuruluşu,
Hamas 1987 yılında kuruldu. Hamas, İslami kurallara daha doğrusu şeriata dayalı bir yönetim sistemi kurmak isteyen bir anlayışın ürünü. 1990 başlarında kurucularından Şeyh Ahmed Yasin’in Amerikan Savunma Komitesi Başkanı ile fotoğrafları yayınlandı.
Bunu nasıl okumak lazım.
Bilindiği üzere Filistin Kurtuluş Örgütü sola açık, laik bir siyasi çizgiye yakındı. Ama buna Amerika’nın tahammülü yoktu. Ona, Yeşil Kuşak Projesi (Sovyetler Birliğinin parçalanması)için kullanacağı aparat gerekliydi.
Bunu destekleyen bir anekdotta, anlatılan odur ki;
Arafat-Özal-Şaron
Yasser Arafat, Turgut Özal’a batıdan yollanan para yardımlarının İsrail Bankaları üzerinden geldiği için, çok gecikmeler yaşandığından dert yanıp;
İsrail Başbakanı Şaron ile görüşmesinde bu konun dile getirilmesini ister.
Turgut Özal, İsrail Başbakanı Ariel Şaron ile görüşmesinde bu konuyu aktardığında;
Şaron ‘Paranın bizim üzerimizden geldiğinden haberim yok(!) araştırayım, ama Filistinlilerin Gazze’de Hamas diye bir örgütleri daha var, batılıların dengeyi gözetmesi lazımyardım yaparken’
Diyerek bir anlamda Hamas’a destek ister.
Yeşil kuşak projesi, Sovyetlerin parçalanması ile başarı ile sonlanır.
Tabiî ki, dönemin gözde aparatları Hamas dahil olmak üzere artık gereksiz yüke dönüşür.
Ve sonra, Hamas 2000 yılında silahlı eylemlere başladı.
Bu dağınık gibi görünen resme uzaktan bakalım.
Biraz Amerika’nın yaşanmışlığına bakalım.
Usabin Ladini hatırlayalım;
Ailesi NATO Müteahhitti zengin bir Mısırlı.
Amerika tarafından, kendisine, İslami bir örgüt kurdurularak;
Afganistan da Ruslara karşı eylem yapması amaçlanıyor;
Ortaya El Kaide çıkıyor.
Sonrasında;
Tüm dünyadaki İstihbaratlar örgütleri tarafından kurdurulan illegal yapılarda olduğu gibi kontrolden çıkıyor.
Ama Amerika bu tip adamları her zaman sonuna kadar kullanmayı iyi bildiği için;
Arkasında CIA olduğu söylenen
Amerika’nın kara gün ilan ettiği, 11 Eylül ikiz kulelerinin saldırısında kullanıldığı;
CIA’nında bu olayda bir nevi teşvik edici, yol verici rol üstlendiği söylenir.
Şimdi bu bize kanlı ve insanlık dışı geliyor.
Ama dünyada ki tüm istihbarat örgütlerinin, benzer bir söylemi ve mantığı vardır;
“ülkenin bekası için bir kuşak feda edilebilir”
Sonrası bilindiği gibi, savaşın sonu Amerika açısından istediği gibi olmasa da Afganistan
Yaratıcı Kargaşa,
Yıl 2004, Arap baharı olarak adlandırılan olayların başlaması. Elbette tesadüf olarak bakılamaz. Dönemin Amerika Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’sın bu olayları değerlendirmesi “yaratıcı kargaşa”. Sonraki cümlesi daha net
“ bu dönem sonunda orta doğuda on ülkenin haritası değişecek”
Mossad, CIA’dan Rol mü Çaldı.
Şimdi bu şablona göre, 7 Ekim baskının parçalarını yerineoturtalım.
Bilindiği üzere MOSSAD dünyadaki en etkin istihbarat yapılarından sayılır.
Deyimi yerinde ise bir avuç Gazze’de planlanandan haberi olmayacak, duymayacak.
Buna kargalar güler.
Sonra, yüzlerce Paramotor gösteri uçuşu yapar gibi İsrail sınırlarını geçecek.
İsrail halkına ölüm kusacak.
Birde bu saldırı Filistinlilere ne toprak kazandıracak nede bir çıkış yolu açacak.
Gelin Netanyahu tarafından bakalım.
Ülke de, şimdiye kadar kurulmuş en radikal, en sağcı hükümetİsrail’de.
Bilindiği gibi Netanyahu Hükümeti, Partisi Likud ve onu destekleyen 4 radikal Yahudi, Siyonist partilerin desteği ile zorayakta duruyorken;
Netanyahu hükümetinin, iç politikada acil bir çıkışa ihtiyacı vardı.
Hükümetin reform diye adlandırdığı adalet ile ilgili düzenlemeler ile ilgili yüz binler haftalardır ayakta, sokaklarda.
Ülkedeki protestolar, kabineyi buna dayanamayacak duruma hızla yaklaştırıyordu.
Ayrıca, Netanyahu hükümetinin, dış dünyaya, Filistin halkı, bilhassa Gazze üzerinde sürdürdüğü bu radikal Siyonist politikaları savunacak, kuvvetli bir mesaja ihtiyacı vardı.
İsrail 75 yıldır Filistin halkı üzerinde sürdürdüğü baskı ve zulmün aklanması için Hamas’ın İsrail halkına yapacağı bir ölüm baskını, onu dış dünyaya Filistinlilerin, gaddar ve zalim olarak, tanıtmasına yetecekti.
İç politikası için, vaat edilmiş toprak söylemi bu işin her zaman İsrail halkı için önemini korurken;
Böyle bir saldırı olması/oldurulması büyük bir fırsat, bir çıkış yolu demekti.
Hem halkını ülkesinin koruyucusu, büyük İsrail Devleti kuruluşu için bir çentik daha atmış olacaktı.
Oldu da.
Şimdi resme uzaktan bir de bu pencereden, devletlerin uzun erimli planları ve istihbarat örgütlerinin mantığını göz ardı etmeden bakalım.
Aynı Amerikan 11 Eylüllünde olduğu gibi, yapacağı işgaller, açacağı savaşlar için, halkında desteğini alacak. Hatta intikam duygularını yeşertecek olaylar yaratmak gerekirdi ve CIA’nin en azından arkasını dönüp görmezden geldiği (birileri planın içinde de olduğunu söylüyor) ikiz kule baskınları bunun için paha biçilmez kaftandı görevini yaptı mı, yaptı.
Elbette küçük kardeş Mossad’da bundan arkasını dönmeyi öğrenmişti.
Hamas cephesine gelince;
İsrail Hükümeti, Mısır ve Türkiye başta olmak üzere bölgedeki güç dengelerini oluşturan devletlerle kol kola girmiş ileri adımlar atmaya hazırlanıyorken;
Birde buna Suudi Arabistan’ın eklenme çabaları ufukta belirince;
Elbet bu, Hamas’ın bakış açısıyla, bunu durdurmak ya da en azından geciktirmek gerekliydi. Daha doğrusu Hamas’ın, bu dönem ki en büyük destekçisi,
İran için kabul edilebilir bir durum değildi.
Orada tarihin cilvesine bakın, büyük düşman gördüğü Amerika’nın desteğiyle kurulmuş ve işi bitince kapı dışı bırakılmış, yani kullanıma elverişli, üstelik hazır bir Hamas vardı.
Hamas şimdi, iyi bir İran aparatı olarak ayrıca; İsrail’in göbeğindeydi.
Kullanmamak olur muydu, bu günler için lazım değil miydi?
7 Ekim Hamas saldırısı;
Netanyahu açısından;
Ülkedeki muhalefet baskısını yok etimi etti. Seçimler şimdilik uzun bir süre ortadan kalaktı mı kalktı. Vaat edilmiş topraklar ütopyası için, ülkede partisi Likud’a yüksek bir artı sağladı mı, sağladı.
Batı dünyasına kendilerinin, 75 yıldır Filistin halkına yapılan zulmün doğruluğu konusunda onlara, Filistinliler kanlı teröristtir söylemine inandırıcı(!) delilere sunma olanağı yaratı mı, yarattı.
İsrail içinde artık desteğini yitirmiş, artık düşmek üzere olan iktidarını güçlendirmiş midir, güçlendirmiştir.
Bu saldırı ona, Gazze’yi ikiye bölme imkânı yaratmış mıdır, yaratmıştır(bunu olayın sonunda daha net göreceğiz)
Bu başarı mıdır, Netanyahu açısından başarıdır.
Hamas açısından;
Daha doğrusu, İran açısından ortadoğuda filizlenmeye çalışan, İsrail’i legalleştiren barış çabaları sekte vuruldu mu, vuruldu.
Suudi-İsrail yakınlaşması şimdilikte olsa rafa kaldırıldı mı kaldırıldı.
Bu başarı mıdır?
Hamas-İran ikilisi adına başarı mıdır, başarıdır.
Siyasi Kaybeden Yok
İlginç olan alt alta topladığımızda siyasi açıdan kaybedeni olmayan bir savaş.
Kaybedeni yok mu;?
Elbette var. Masum insanlar. Hem Filistinli hem İsrailli…
Ha bir de, MC amca,
Mesajlar ile yırtınan MC amca var, hani o hamburgerci.
Görmüşsünüzdür, sosyal medyada dünya çapında işletmeleri olan MC amcanın,
İsrail işletmecisi, cephede İsrailli askerler kumanya dağıtıyor, kamyonlar dolusu.
Tabidir ki bu, ülkemizde tepki çekti.
Benim telefonum dâhil olmak üzere(nereden buldularsa) mesajlar yağmaya başladı.
Türkiye’deki işletmemiz Katar’lı Boheme Şirketine aittir. Gazze’ye bir milyon dolarda yardım yapacağız. İsrail de cephede hamburger dağıtan biz değiliz.
Vallah billâh, diye yırtınıyor.
Demek ki, bir milyon dolar kaybeden USA merkezli, Katar sermayeli Türk hamburgerci MC amca var. İsrail’de kumanya, Gazze’de para dağıtan.
Sözün Kısası;
Bu savaş kısa sürede biter.
ABD Başkanı yolunu yapmaya başladı bile. Çünkü alan alacağını aldı. Ölen öldüğüyle kaldı.
Ama bu savaşta, Dostoyevski’nin dediği gibi ‘ölmek kolay, yaşamak zor’
Şunu hiçbir zaman unutmayalım. ‘Ülkenin bekası için bir kuşak her an feda edilebilir’ Hemen hemen her ülke aynı söylem içinde. Yoksa savaşlar niye çıksın ki.
Şimdi, daha iyi anladık mı, şapkadan tavşan yerine;
GÖRÜNMEZ paramotorların nasıl ortaya çıkıp, İsrail sınırlarını aştığını/aşırıldığını.