Son dönem, yaşam/yaşananlar çok b.ktan…
‘Kaynağa ulaşmak için akıntının tersine yüzmek zorundasın’…
Bu, Hitler şerefsizinin cümlesi…
Bu faşist adamın dediği doğru, ama buna doğru demek bile b.ktan.
Gel gör ki, bu ülkede şu an, bu yaşanmalı.
Akıntının tersine yüzmek, yani günlük yaşananların/söylemlerin tersine gitmek gerek.
Nereye varılacaksa varılsın…
Durum o faşist adamın söylediğinden flu, söylemeye çalıştığından bile daha b.ktan...
Gerçekler perdenin arkasında, durum halk yani bizler için b.ktan mı b.ktan…
***
Ülke FETÖ üyesi avı peşinde. Peşinde de...
Tam bir cadı avı sendromu var…
Abi bu adamlar, özellikle dinci politikacılar olmadan, onlarca yıldır on binlerce örgütlenmeyi nasıl başardılar.
Yok, böyle bir şey...
Yok…
Buralara el ele, dudak dudağa gelmediler mi?
Bunu yaparken hiç mi hiç yalan söylemediler...
Alay ede ede, gözümüzün içine soka soka;
Dahası haykıra haykıra geldiler bugünlere…
Kimi, ‘kubbeleri miğfer, minareleri süngü’ yaptı...
Kimi, ‘üstte rütbe, içte cübbe’ cümlesini otuz yıl önce söyledi...
Kimi, bana ‘sağcıların terörist/katil olduğunu söyletemezsiniz’ dedi...
Kimi, ‘devlet adına kurşun sıkmanın, üstün bir davranış olduğu’ndan bahsetti…
***
Eeee,
Şimdi ne oldu…
Bu cenahta;
Öküz öldü mü de, ortaklık bozuldu...
Garip ama din öldü!
Ölen, ABD cenahında ILIMLI İSLAM...
Siyasi İslam, RTE’nin Vahabi anlayışa, yani Mısıra yakınlaşmasıyla Türkiye’de iktidara çöreklendi…
Ve ortaklık bozuldu…
Ortaklık bozulunca yerine;
İmalatı devam eden; yarım yamalak, tamamlanmamış,
Yahudilik-Hıristiyanlık-Müslümanlık karması “İbrani dinler aşuresi” alelacele monte edilmeye çalışıldı…
Üst akıl işte burada bir yerlerde yanıldı…
Bilinmeyen bir hesap hatası yüzünden “prematüre” doğum oldu…
Ve ILIMLI İSLAM sizlere ömür…
Ama şimdilik…
***
Sanırım bu üst akıl, ya da her neyse;
300-500 yıl sonraya taşımak istediği, imal ettirmeye çalıştığı yeni din/yeni itaat düzeninin yıkılmasına asla ve asla izin vermeyecektir…
Örnek aldığı üretim yöntemlerinden biri de;
Bana göre, Milattan sonra, 240’lı yıllarda ortaya çıkmış Mani dini.
İster buna ‘ayağı yere basmayan komplo teorisi’ deyin, ister ‘uçmuşsun’…
Hıristiyanlığın daha ilk dönemlerinde, yeni bir din ihtiyacının oluşması ne kadar saçma gelse de;
Mani dini, beş yüz bini aşkın kişi tarafından, bir-iki yüz yıl gibi bir süre, bir inanç anlayışı oluşturmuş.
***
Amin Maalouf, IŞIK BAHÇELERİ* Kitabında, bu din ile ilgili söylemleri/yaşananları anlatıyor...
Bu din, şimdiki İran, Güneydoğu Anadolu, Mezopotamya, Hindistan hatta Anadolu’nun bir kısmına hakim olan Sasanilerin, Zerdüştlük inancına karşı, daha doğrusu Hıristiyanlık ile Zerdüştlük karması bir anlayışı hayata geçirme çabası olarak yaşanmış, o dönemlerde.
‘… Mani, Ak-Giysililerin şekilsiz kalabalığına katılma vakti geldiğinde hep gönülsüzce ayrılırdı sığınağından… Mani ibadetlerini dışarıdan şüphe uyandırmayacak kadar sadakatle taklit ediyordu etmesine, ama bunun nedeni Sittay’ın en ufak hatada büyük küçük dinlemeden verdiği cezalardı.’ Işık Bahçeleri, syf 36.)
‘… Mani, Ak-Giysililerin hurmalığında geçen gençliğini sonradan şöyle anlatacaktı; ‘O adamların arasında huzuru bozmadan, haksızlık yapmadan, kimsenin canını yakmadan, yasalarına uymadan bilge ve kurnazlıkla yol aldım.’ (Age Syf 54.)
Şu daha ilginç…
‘Görevin kralların gözünü kamaştırmak, inançları sarsmak, dünyayı alt üst etmek, sense üç-beş Ak-Giysili’ye haddini bildirmeye uğraşıyorsun…’ (Age Syf 61.)
Sanki ülkemizin bugününe gönderme;
‘Evet, Mani, Babil’in oğlu, yalnızsın, hiçbir şeyin kalmadı, eşin dostun sırt çevirdi sana ve evreni fethetmeye gidiyorsun. Gerçek başlangıçlar böyle olur…’ (Age Syf 71.)
Bir açılım, Milattan Sonra 240’lardan;
‘Yeni bir çağ başladı. Bu çağa tek bir halka, tek bir ırka ya da öğretiye ait olmayan yeni bir din gerek…’ (Age Syf 134.)
***
Yıl MS 240…
Ortada daha, Amerika yok, İslamiyet yok…
Yok, ama din kavgası var, Hıristiyanlık ile Zerdüştlük karması kavgası var.
***
IŞIK BAHÇELERİ/IŞIK EVLERİ…
Ne kadar güzel tesadüf değil mi?...
Şunu unutmayın; üst akılda tesadüf yoktur...
1980-90 arası soğuk savaş dönemi ABD eski Dışişleri Bakanlarından birinin, “Din ile siyaset ayrılmaz bir ikili olmalıdır” tespiti, elbet yoldan geçen bir ABD vatandaşı söylemi gibi değerlendirilemez.
Bu söylem sonrası; fakir Hıristiyan ülkelerde, Vatikan tarafından misyonerlik faaliyetleri/yardımları ve okul yapım hareketinde düğmeye basıldığı görülüyor.
ABD tarafından, Müslüman dünyanın da siyaset-din ikileminden ayrı düşünülmeyeceği, soyutlanmayacağı bu söylemde çok net anlaşılıyor.
Sıra, Müslüman kesime geldiğinde, bu hareket; ABD’nin “yeşil kuşak hareketi” etiketiyle, Fetullah tarafından hayata geçirilmesi için, o zamanlar CIA tarafından görevlendirildiği ortaya çıkıyor…
Haaa,
Bu ara söyleyeyim, unuturum falan…
Papa’ya şimdiye dek, Türkiye’den üç mektup yazılmış…
Bu zatlar…
Said’i Nursi, Abdullah Öcalan, Fetullah Gülen…
Değerlendirme sizlere kalmış…
***
Fetullah, üst akıl tarafından yeni bir din kurmayla görevlendirilmiş anlaşılan...
İbrani dinler aşuresi, yapmak için. Müslümanlık çatısında, Tevrat ve İncil ile donatılmış
Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet karışımı yeni bir din...
Kuran, en son peygamberi ilan etmiş, yenisi gelemez... Mehdi İsa inemez, inerse kıyamet başlangıcı olur…
Kâinat İmamı, bir dönemi yani, 30-40 yılı idare etti.
Bu tanıma bakıldığında bizler ve çocuklarımız, hatta torunlarımıza kadar geçen/geçecek bir dönem için geçerli…
Ancak, Kâinat İmamı tanımını, iktidar kesiminden sadece RTE’nin dillendiriyor olması bana garip geliyor.
Kâinat İmamı…
Şu anki basit yandaşlarına “ey müritlerim, sizler için Türkiye önemli olmamalı, bizler 170 ülkenin yönetimine talibiz…” diyerek bir motivasyon pompalamaya, yüreklendirmeye çalışıyor.
FETÖ üyelerinin darmadağın olmuş psikolojilerini toparlama uğraşında…
Benim aklımın almadığı, bu konuların RTE’nin yandaş medyasında bir satır, bir cümle yer almaması…
Garip değil mi?
***
Eee,
O zaman, yeni tanım lazım.
Üst akılın kafasındaki yıllardır olan bu değil, kâinat imamı tanımı ile projesini sınırlamak istemiyor.
O, Türkiye için bu kadar zaman ayırmaz(!). Geçmiş 90 yıldaki pek çok örneği gibi bunu daha ucuz dolar maliyeti olan yollardan yapar, bunu yapacak piyon çoook.
"Kubdul Abdal"
Güneşlerin etrafında döndüğü GÜNEŞ;
Allah’ın, onun kalbine bakarak kâinata yön verdiği kutsanmış insan...
İşte yeni tanım bu…
Akıl sağlığı tartışılabilecek düzeyde, aşağılık kompleksleri ile özel olarak fark ettirilmeden donatılmış,
Çeşitli ilaçlar ile ego şişirilmiş,
Dünya medyasında “inançların barış elçisi” pozisyonuna atanmış,
Fetullah denen kişinin, son dönem incilerine gelince;
“Kuran Müslümanlarının oluşmasından rahatsızım…”
Elmalılı Hamdi Beyin Kuran tefsirinde bir ayeti kendince “bilmediğinizi İncil’e Tevrat’a bakın” yazdıracak/bastıracak kadar cüretkâr…
Hz Muhammed’i, Müslümanlığı Ortadoğu’ya sıkıştırmış başarısız bir peygamber olarak suçlayarak anlatan…
İran İslam devrimini, Humeyni’yi üçüncü sınıf bir devrim yapan kişi olarak niteleyecek kadar megaloman…
***
İşte böyle bir adam, ABD tarafından dünya milletleri için ayaklı bir kültür bombası olarak kullanılmaya hazır hale getirilmiş…
Yaratacağı/uyduracağı dinler aşuresi ile mazlum halkların inançlarını “kurgulayarak” daha rahat, daha efendisi ABD’ye itaatkâr bir dünya düzeni peşinde.
Sizlere bu ütopya ya da akıl ötesi gelebilir, ama derim ki, olayları bir daha mercek altına alın…
Afrika’da bilmem kaç bin dönüm arazi, gelecek yüzyıllara yılın yeni dinine ev sahipliği yapmak için hazırlanıyor. Bu yerleşim birimi için, bir milyar dolar (yazım hatası yok, bir milyar $) İstanbullu iş adamı Ali Katırcıoğlu tarafından harcanmış...
Külliye içinde, medreseler, hastane, yurtlar, yaşam alanları, mezarlık, hatta tanıdık mimari eşliğinde ibadet için Edirne Selimiye Caminin birebir kopyasıyla hizmete hazırlanmış…
Ha bizler farkında olmasak da;
Birileri, insan yaşamı süresi ile ilgisi olmayan, dünya hükümranlığı için gelecek bin yılı planlıyor galiba. Bizler de, yeni bir dinin doğuşuna şahitlik yapıyoruz(mu ne)…
***
Mani’nin ölümü sonrasına dönersek;
Müritleri onun ölümüne kafa tutmak için “Mani-Hayy” Yaşayan-Mani olarak anmaya ant içtiler. Bu iki söz hem yazdıklarında hem dualarında birbiriyle kaynaştı. Öyle ki Yunanlılar bunları tek kelime olarak duyup “Manikhaios” yazdılar… (Age syf 237)
… Bu dünyanın prensleri onu lanetledi onlar için “yalancı şeytandı” o, “kötülük küpü”… “pis bir sapıklıktı”… (Age Syf 238.)
Bu tanımlar, yüzlerce asır sonra günümüze, sapkınlık ve akıl dışılığın tanımı olarak “manyak” kelimesi karşılığı olarak geldi…
Şimdi ise karşımızda,
Faşist bir adamın tanımı ile gerçeği bulmak için akıntıya karşı yüzerken,
B.k’tan bir Manyaklık’la karşılaşmak gerçeği var…
Ne yazı ki…
*Işık Bahçeleri. Yapı Kredi Yayınları. Amin Maalouf. 16. Baskı