Yazarlar

Canların Canı, Cancağızım…

post-img
Gariban emekçiye oranla sonsuz olanakların gücüyle, yüzün hiç kızarmadan; meydanlarda emekçiye, sendikalara, “kaybedecek neyiniz var” diye sesleniyorsun?.. Ey canların canı, Kılıçdaroğlu… Hani kaybettiğin bir seçim öncesi (gerçi daha hiç kazanamadın) ‘tıpış tıpış sandığa marş’ emri de vermiştin ya, seni takmamıştı emekçi… Anladığım kadarıyla şimdi de sana destek olmadığı için fırça atıyorsun emekçiye. Bak şimdi, kaybedecekleri o ballı(!) maaşlardan olacakları için çok korktu emekçi. Bak cancağızım! Sokaktaki halkın kaybedecekleri, senin bilemediğin neleri var şimdi sıra sıra anlatacağım sana… *** Senin gibi, dokunulmazlık kalkanları olmadığından, adaletsiz bir ülkede emeği savunurken, birden terörist sayılarak özgürlüklerinden olmaya ya da ülkedeki diktatörlük tarzı yönetimin çıkarlarına karşı ‘düşünsel’ olarak kalemle savaştıkları için kodese tıkılmaktan korkmuyorlar da… Senin devşirmeye âşık politikalarına oy vermeyince korkak oluyorlar… Bir; Bu cümlelerden şunu anla; Senin politikan doğrultusunda, oy verince ‘onurlarını’ ayaklar altına aldırmaktan, aynanın karşısına geçmekten korkuyorlar… İki; Emeği, sloganlarında bile birinci öncelik yapamayan, üstüne üstlük “Sosyalist Enternasyonal” üyesi, sözüm ona halkçı olan ana muhalefet partisinin; Devşirmelerinle, iktidar olduğunda ‘kraldan çok kralcılarınla’; sermayenin yanında, mevcut düzen partilerinden daha fazla yer alacağından korkuyorlar. Bir de; Korku senin ve yakın çalışma gurubunun CHP’nin başında kalmanız. Halk söylemleri vardır, bilirsin; ‘Sokmaca akıl, akıl olmaz’ ya da ‘Kırk yıllık Kani, olmaz yani’ türünden… Bugüne kadar emek sözünden korkan sen ve avanelerine delegenin yine inanıp, “KURU SIKI” söylemlerine kanıp, ‘Ana muhalefet Partisi Genel Başkanlığı’ görevine getirmesi… Bu da en büyük korkumuz. Etti mi üç… *** Bursa’yı soracak olursan, Cancağızım… Geçinip gidiyorlar seninkiler… Bursa örgütünün belediye binası yapılmaması için geçmişte çok savaştığı yapıyı, ‘nazar boncuklu’ plaketle kutladılar. Suya sabuna dokunmadan… Aslında, buna şaşırmıyoruz, ön teker nereye gider ise arka teker oraya gider misali. Ya da kılavuz/karga ilişkisi… Sen hangini beğenirsen onu al. Hani, milletvekillikleri aday adaylığı nedeni ile boşalan, İl Başkanlığı ve Yönetim Kurulu atamalarında, demokrat ayaklarıyla yaptığınız atamalara, senin kılavuz kargalar bile gülüyor… Niye mi; Siyaseti belden aşağıya taşıma sevdalısı, yatakları atamalarda etkin hale getirmeye çalışanlarla, Emek sayfasında görünüp, sisteme muhalif ayaklarındaki müteahhitlerle, Toprağım cümlesi ile başlayıp pis mi pis etnik kökencilerle, Allah ile kul arasında olması gereken, inançları mezhepleri, atlama tahtası olarak görenlerle, Mezhep merkezli birleşip, tehlikeli bir yapılaşmaya girenlerle, Kapalı kapılar ardında yaptığın, Bu Bursa atamalarından dolayı, senin tekrar başta kalmandan korkuyoruz cancağızım.   *** Bursa’ya gelip, sadece işverenlerle lüks otellerde yemeklere katılan, işçilerle buluşmaktan çekinen, halkçı havası yaratmak için boşaltılan metro vagonunda konu mankenleriyle, Emekçi sofrasına misafir olurken, kargalarının hazırladığı mizansende belki o eve hiç girmemiş salam sosislerle sana poz verdirilirken, bunları hiç göremediğin, birilerinin konu mankeni olduğunu bilemediğin için, Bursa’ya geldiğinde, ‘Nohut oda bakla sofa’ il binasına yandaşlarını tıkıştıran zihniyetle aynı zihniyeti taşıdığın için… Korkuyoz canların canı, korkuyoz! *** Hani balık baştan kokar ya… Balığın baştan kokmasından korkuyoruz cancağızım… Sütten ağzımız yandı canların canı, yoğurdu üflüyoz artık… Bak, senin korktuğun da çok açık… Geçmişten, deneyimlediğin uzun süre oturulan koltuğun, erkenden (!) altından gitmesinden korkuyon… Genel Başkan olamazsan, protokoldeki yerini kaybetmekten korkuyon, Sana tahsis edilen kırmızı plakayı kaybetmekten korkuyon, Emeğin seni sonsuza kadar silmesinden korkuyon.   Korkunun eceli faydası yok derler. Anladın de mi?.. Canların canı, Cancağızım…

Diğer Haberler