Yazarlar

Selahattin Demirtaş koruma altına alınsın

post-img
HDP’nin eş Genel Başkanı Selocan uzun zamandır doğru ve samimi bir şey söyledi dün; “Ankara” dedi, “istihbaratın en güçlü olduğu yerdir. Burada kuş uçsa devletin haberi olur.” Doğru… Ülkenin başkenti Ankara sadece Türk istihbaratçılar için değil, aynı zamanda  yabancılar için de çok önemli bir bilgi toplama ve casusluk merkezidir. Bunun ne demek olduğunu anlatabilmek için politika kulislerinden bir örnek sunayım size: Bursalı ve AKP’li bir milletvekili… Partide ve Meclis’te çok önemli görevlerde bulunmuş biri. Kendisinin takip edildiğini, izlendiğini düşünüyor. Bir akşam Ankara’daki evinin perdelerini aralayıp da sokağa baktığı vakit, orada  daha önce hiç görmediği bir otomobilin bulunduğunu fark ediyor. Ve derhal başkentin emniyet müdürünü arayıp aracın plakasını veriyor, “şunu hemen bir araştırın bakalım” diyerek? İki dakika sonra bu kez milletvekilinin telefonu çalacak ve istihbarattan sorumlu İl emniyet müdür yardımcısı, milletvekilinin merakını giderecektir: “Efendim, söz konusu araca ait olan plaka şu an yanınızda bulunan hanım efendinin üzerine kayıtlı!..” Bıyıkları terlemeye başlar milletvekilinin: -Efendim?!. “Şu an diyorum, yanınızda bir hanım efendi var ya araç işte onun. Evinize taksiyle değil, kendi hususi aracıyla geldi ve otomobilini de oturduğunuz evin önüne park etti!..” Şaşkınlıktan teşekkür bile edemez Bursalı milletvekili. Alı al, moru mor vaziyette şaşkınlık içinde telefonu kapatır. Ankaralı o avukat hanım bu olayı daha sonra avukat bir hanım arkadaşına anlatacak, o arkadaşından da benim avukat arkadaşıma kadar ulaşacaktır o gece yaşananlar! Dünya aslında şu kadar küçük bir yerdir işte böyle! İki kişinin arasında geçen konuşma asla sır olarak kalmaz! Namuslu gazetecilerle yapılanlar hariç elbette! Ankara’daki patlama daha çok konuşulacak, çok da yazılıp çizilecek. Faillerinin izini bundan sonra yaşanacak olayların kimin, kimlerin işine yaradığını gözleyerek bulacağız. Suruç’taki patlama PKK’nın eli kanlı baronlarının ve onların tasmalarını tutanların işine yaramıştı bunu gördük. Bahaneyle eli kanlı terör örgütü PKK’nın iplerini salmışlar, kalleşçe yapılan saldırılar sonucu polis ve Mehmetçiklerimizi katlederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve toplum üzerinde baskı kurmaya çalışmışlardı. Derin yerlerden aldığım o bilgiyi yine bu sütunların okurlarıyla da paylaşmış ve “Suruç’taki patlamanın, Alman istihbaratının kontrolündeki PKK’nın bir kolu tarafından gerçekleştirildiğini” yazmıştım. Bu tür büyük patlamaların sonrası mutlaka büyük ve önemli olaylara gebedir. 11 Eylül saldırılarıyla oğlan Bush yönetimindeki dönemin Amerikan hükümeti   nasıl Orta Doğu’da yeni bir yapılanma ve sınırların değişmesi için hareket etmeye zorlandıysa… Londra Metrosu’nun, İstanbul İngiltere Başkonsolosluğunun ve İngiliz sermayeli İstanbul’daki HSBC Bank’ın bombalanmasıyla, bu işe ortak olmakta ayak direten zamanın İngiliz hükümeti nasıl ikna edildiyse… Ankara’daki patlamanın ardında da mutlaka ama mutlaka böylesi büyük planlar vardır. Oldum olası bu işlere kafası hiç basmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Hükümet’in Suriye’den terör getirmesi” filan değil bu olay. Derin Türk devleti tarafından gerçekleştirilmediyse eğer, emperyalistlerin Orta Doğu’ya dair yeni planlarının bir parçası sadece. Türk Hükümeti’nden ya bir şey yapması isteniyor ya da bir şeyi yapmaması! Ülkeyi yönetenler de bunu çok iyi biliyorlar zaten! Dediğim gibi, faillerin izini bulabilmek için bekleyip göreceğiz. Fakat bu cinayetlere, bu toplu katliama ortak olanlar da var. Selocan ve tayfası mesela. Bir de suç bastırırcasına çıkıp efelik taslıyor. Otuz yılı da geçti artık. Yaptıkları iş her seferinde hep aynı oldu; şu kadarcık bile bir değişim göstermedi. Ne zaman ki PKK’nın üzerine gidilir, operasyonlar düzenlenir, teröristler önemli ölçüde tepelenir, barınakları başlarına yıkılır, işte bu Selocan ve Selocan gibiler otomatik olarak bir yerlerden talimat almışçasına bağırmaya başlarlar “barış, barış” diye! Ula daha önce neredeydin? Aylardır her gün birkaç insanımız ölürken niye diklenmedin PKK’nın kandan beslenen baronlarına? Tam 33 sivil silahsız asker Bingöl, Elazığ yolunda otobüsten indirilip kurşuna dizildikten sonra niye “barış” isteyip efelenmedin Kandil’e? İnandırıcılık ve samimiyet sıfır, otur sana da sıfır Selocan! Şimdi PKK yancısı Kürtçü solcuların arasında da yakalamış bir popülarite, buram buram popülizm kokan hamaset dolu nutuklar atıyor. Hadi canım sen de! Memleketteki solcu takımsa tam bir akıl tutulması içinde. Tayyip Erdoğan ve AKP’ye karşı hissettikleri öfke ve çaresizlik duygusunu HDP’ye destek olarak gidermeye çalışıyorlar. Öyle bir algı var ki bizim solcular arasında, aydın olabilmenin ön koşulu “Kürt milliyetçilerini desteklemek” sanılıyor! Eğitim Sen, KESK ve bazı akademik odaların genel merkezlerini bu kafalar ele geçirmiş vaziyette. Ne zaman ki Selocangil ve tayfası, PKK’nın kuyruğu sıkışınca “barış, barış” diye bağırmaya başlar… Yıllardır işte bu yancı solcu takım da onların kuyruklarına takılır gider böylece! Hadi devlet yeterince güvenlik önlemi almadı, istihbarat çalışması da yeterince yapılmadı diyelim, şu kritik günlerde memleketin dört bir yanından çoluk çocuğu toplayıp “barış, barış” diye topluca Ankara’ya getiren ve bu sayede  karanlık eller için en uygun zemini hazırlayanların  şu kadarcık olsun hiç mi suçu yok be Selocan? Yapma öyle laf ebeliği… Tabi, senin çocuğun ölmüyor, Kürt’ün ve Türk’ün evlatları ölüyor! Bunlar üstüne bir de demokrasiden, demokratik seçimlerden filan bahsetmiyorlar mı, işte o zaman insanın kafası daha da atıyor! Yüzlerce kez dinlemişimdir o bölgede görev yapan Vali, Kaymakam, devlet memuru ya da öğretmenlerin kendi ağızlarından. Kent merkezlerinin haricindeki tüm yerleşim bölgelerinde ki, şimdilerde şehirlerde de mutlaka sandık bazlı takip ediliyorlardır… Sıkıysa seçmen başka partileri desteklesin, sıkıyorsa köy muhtarları öyle yapmasınlar… Oralarda yıllardan beri oy pusulaları muhtar ya da gönderilen özel görevliler tarafından doldurulup, usulen bir-iki oy da diğer partilere verilmek suretiyle paketlenerek, devletin gönderdiği sandık görevlisinin eline verilmez mi Selocan? Kullanılan oyların  hemen hemen tamamı mecburen, çaresiz ve koşulsuz şekilde  HDP ve ardıllarına verilmez mi? İşin enteresan yanı, bu durumdan demokrasi sevdalısı Selocan’ın haberi yok mudur? Olmaz mı hiç! Gelin görün ki ses çıkarmaz, çıkaramaz, çıkarttırmazlar. Ben bu saatten sonra aynen Uğur Mumcu’ya geçmişte yaptıkları gibi, ünlü bir Kürt’e de suikast yapılmasından endişe duyuyorum. Özellikle Güneydoğu’yu sokağa dökecek, ortalığı kan gölüne çevirecek bir girişim olur bu. Ve şu sıralar en popüler isim de Selahattin Demirtaş’tan başkası değil. Selocan sağa sola boş beleş efelenip duracağına bir an önce kendi güvenlik önlemlerini arttırsın. Devlet de onu derhal koruma altına alsın. Bu memlekette hele bu saatten sonra her şey beklenir.              

Diğer Haberler