Şevket Orhan’ı tanır mısınız?
Ben ta Bursa Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü döneminden beri tanırım.
Şeker şerbet gibi bir adamdır Şevket Orhan.
Halim selim, haza beyefendi, oturduğunu kalktığını bilen, hangi köşeye koyarsan koy oraya yakışan bir adamdır.
Ak Parti’nin Bursa’da kurucu il başkanlığını yaptı.
Sonra da 22’nci dönem Bursa milletvekili oldu.
Hadi Hayrettin Çakmak ve Zafer Hıdıroğlu gibi isimlerin neden tekrar konulmadığını az çok biliyoruz.
Aynen Niyazi Pakyürek gibi, Şevket beyi de niye ikinci kez listeye yazmadıklarını hep merak etmişimdir?
Üstelik de çalışkan, üretken bir insandır Şevket Orhan.
Sonra İnegöl Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü.
Ardından Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş hoop, aldı O’nu Kent Konseyi başkanlığına aday çıkardı; pek de iyi yaptı.
“Kent Konseyi nedir” derseniz, “hiçbir şey değildir” yanıtını veririm!
Bursa’da her dönem azıcık arızalı birkaç tip dolaşır ortalıkta.
Bunlar eskiden basın toplantılarını takip ederler, düzenleyen kişiye dakikalar boyunca sorular sorup, kendilerince açıklamalar yaparak insanı fıtık ederlerdi!
Bu muhteremler “gidip orada konuşsun, kendilerini rahatlatsın” diye kurgulanan bir “gaz alma” yeridir Bursa’da Kent Konseyi.
Tabii, akıl baliğ olanlar müstesna!
Hiçbir yaptırımı olmadığı gibi, ödenek ve bütçesi de belediye tarafından karşılanır zaten.
Orada çene yarıştıranlara “her ay bir 10 lira sökülün de kendimize yer tutup özerk olalım” deseniz, arkanızı döndüğünüzde bir tane adam bulamazsınız!
Geçen hafta 2020’nin ilk toplantısını yaptı Bursa Kent Konseyi.
Açılışı da her zamanki gibi bir “sevgi böceği” kıvamında Başkan Şevket Orhan gerçekleştirdi.
Merinosta düzenlenen yılın ilk “gaz alma” toplantısında “Bursa ve Kent Konseyi’yle ilgili fikri olanlar tek tek konuşacak” dedi.
“Bursa’yı çok sevdiğini, Bursa’ya aşık olduğunu, bu şehirde yaşamanın insanlara ayrı bir güzellik ve şeref getirdiğini” filan anlattı önce yine.
Eski “selamlaşma” ve “mahalle kültürünü” özlüyordu O da başkaları gibi.
Ticarette “sözün senet sayıldığı” günlere hasret duyuyordu mesela.
“Kültürel kodlarımızın bozulduğunu” düşünüyordu.
Her şey bir “sevgi yumağı” kıvamında devam ederken Dişçi Tahsin Bulut aldı mikrofonu eline.
Ve adeta salonda bulunan insanların beyinlerini oyarak “kanal tedavisi” yapmaya çalıştı!
Eski Yunan’dan başlayarak “demokrasiyi” anlatmaya girişti Tahsin Bulut.
Oysa o güne dek siyaseten bulunduğu bütün makamlara birilerinin gölgesinde ya da atanarak gelmişti Dişçi Tahsin!
Üstelik de kendisini Ortadoğu ve balkonların en çok kitap okuyan adamı sanıyordu.
O doğuştan bir filozof, tarihçi, kent bilimcisi, siyasetçi ve usturlap kullanıcısıydı.
Pergelle onun kadar iyi daire çizen bir Allah’ın kulu daha yoktu dünyada!
İlkokul 1’nci sınıfta bile “deftere yatay çizgi çekme” dalında birinci gelmiş, örtmeni çengelli iğneyle kırmızı kurdele takmıştı göğsüne.
Her yere aday olmak sadece O’nun hakkıydı.
Kendisi dururken nasıl olur da Ak Partililer başkalarını aday gösterirlerdi?!.
İşte herkese o gün, orada “demokrasi dersi” vermeliydi Tahsin Bulut.
Yarım saati aşkın bir süre milletin kafasını sıktı!
Öyle ki, Başkan Şevket Orhan daha sonra konuşma süresini 3 dakikayla sınırlamak zorunda kaldı.
Herkes bir şeyler söyledi.
Sonra, en arkadan bir adam kaptı mikrofonu.
Bu kişi “laf olsun, torba dolsun, dostlar alışverişte görsün” diye yapılan son genel kurulda Şevket Orhan’a karşı aday olup, 243 üyeden 17’sinin oyunu alma başarısını gösteren Yüksel Ceylan’dı!
“Zaten” dedi, “Bursa’yı” dedi, “Suriyelilerle doldurdunuz. Adamlar her yeri işgal ettiler. Bu kentte konuşulması gereken en önemli konu bu. Üstelik bu insanlar resmen fare gibi ürüyorlar!..”
“Hoyt!..”
İçeriden biri bağırdı:
“Sen bizim din kardeşlerimize fare diyemezsin!..”
Hoyt!
Şevket Orhan bu duruma daha fazla sessiz kalamazdı.
“Sözünü geri al” diye bağırdı Yüksel Ceylan’a!
-Almıyorum!
“Çık git o zaman buradan!”
-Almıyorum da gitmiyorum da!
Şevket Orhan:
“Derhal özür dile.”
-Sen beni buradan çıkartamazsın. Dilemiyorum özür de!
Şevket Orhan:
“Defooll!..”
Melek gibi sakin adam en sonunda çıldırmıştı işte!
Tahsin Bulut’la birlikte başlayan gerilim en sonunda yıldırım olup patlamış, Bursa Kent Konseyi’nin konuşmayı şehvetle seven üyeleri Şevket Orhan’a bile kısa devre yaptırmıştı!
Sonra ne mi oldu?
“Hiiç!..”
Hem bu güne kadar orada ne oldu ki zaten?
Hiç, koskocaman bir hiç…