"Binlerce dekar orman yanmış...
Ülkemiz ekonomide, çarşıda, pazarda, markette, her alanda yangın yerine dönmüş...
Tele 1'de bile "Cumhurbaşkanlığı gönüllü ordusu mu kuruluyor" diye tartışılıyor?
Biz Hes kodu olmadan otobüse bile binemezken, ülkemizin sınırlarını dinci, kafa kesici faşistler ellerini kollarını sallayarak geçiyor ve ta ülkenin öbür ucuna kadar gidebiliyorlar...
Bizim "tıpış tıpış Kemal" yanan ormanda yeşeren otun fotoğrafını çekiyor...
Yancısı, komplo kurma uzmanı "asansörcü" de "umudun fotoğrafı" diye bunu romantik bir şekilde paylaşıyor...
Tunceli Hozat yanıyor sayın Kılıçdaroğlu...
Memleketin yanarken, yeşeren bir otun fotoğrafını çekerek neyin romantizmini yaşıyorsun?
Tunceli belediye başkanını ve gönüllüleri yangın bölgesine sokmuyorlar, fotoğraf çekeceğine, sen de git de bir hortumun ucunu tutmaya yardım et.
Türkiye gerçeklerinden ne kadar uzak olduklarının, halâ romantizim yaşadıklarının ve bu kafanın hiçbir derde çare olamayacaklarının fotoğrafıdır bu...
Sanki Danimarka'da yaşıyoruz, her şey güllük gülistanlık.
Her taraf kafa kesici doldu ey Kılıçdaroğlu, titre kendine dön..."
Yukarıdaki satırlar 1980 sonrasında SHP döneminden beri "ortanın solunda olduğunu" iddia eden siyasi partilerde bulunan, Kemal Kılıçdaroğlu ve yancılarının CHP'yi bir mezhep partisi haline getirip, dönüştürmesiyle Memleket Hareketi'ne geçen Cengaver Yetim'e ait.
Geçmişte sırf Osmangazi Köprüsü'nün inşaat işini alabilmek için Barış Partisi'ni kuran Ali Haydar Veziroğlu'nun örgütlediği organizasyon bile bu kadar "Alevici" değildi!..
Genel merkezden tutun da illere, ilçelere varıncaya değin karar verici, uygulayıcı, önemli noktalarda hep Aleviler var artık Cumhuriyet Halk Partisi'nde...
Sırf bu görüntü bile CHP'nin "kucaklayıcı" etkisini tümden yok ediyor...
"Eğer sınır namussa", sözünü ettiğim çizgi de siyasette namusun dik alası!
Girdiği ilk kurultayda Deniz Gezmiş'ten, Mahir Çayan'dan filan bahsetti Çakma Gandi Tıpış Tıpış Kemal...
Sonra, "Haramilerin saltanatını yıkaceyiz" filan gibi boyundan büyük laflar etti!..
Evet, CHP bir sınıf partisi değil kuşkusuz...
Hiçbir zaman da bunu iddia etmedi zaten...
30 Mart 1972 senesinde Tokat'ın, Niksar İlçesi'ne bağlı Kızıldere Köyü'nde dokuz arkadaşıyla birlikte öldürülen Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesinin kurucusu, Türk Marksist-Leninist politik eylemci Mahir Çayan der ki:
"Emperyalizmle mücadele milliyetçi duygularla yapılsa bile özünde devrimci bir nitelik taşır."
Bu açıdan bakıldığında en azından başlangıçta eser miktarda "devrimci" bir yanı olduğu söylenebilir CHP'nin aslında?
Hoş gerçi, hemen sonra bu partiyi yönetenler memleketi yine emperyalizmin kucağına oturttular ama siz şimdilerde Çakma Gandi ve yardakçılarının bu meseleye dair tek laf ettiklerini duyabiliyor musunuz?
Beğenmediğiniz Doğu Perinçek bile fikir üretiyor, farklı politikalar sunuyor topluma...
Peki bu Kemal ve adamları ne yapıyor?
Cengaver Yetim'in "asansörcü" dediği, parti meclisine giremeyince de Kılıçdaroğlu'nun "medyadan sorumlu danışman" yaptığı Tuncay Özkan mesela?
Haramilerin saltanatını mı yıkıyor?
Ne yıkması, iddialara göre geçen yılın rakamıyla 500 milyon liranın üzerindeki bir rant kapısının yolunu yapıyor yolunu!
Alıyor Grup Başkan Vekili Engin Özkoç'u da yanına, İzmir başta olmak üzere CHP'den aday gösterilip de kazanan ilçe belediye başkanlarının makamlarında alıyor soluğu...
Eğer "sınır namussa", siyaset ahlakının sınırı da "adam kayırma" çizgisinden çekilir...
Tuncay Özkan ve Engin Özkoç'un yanında AND Uluslararası Danışmanlık isimli şirketin Genel Müdürü, CHP İstanbul İl Eski Başkanı Bahri Şahin de vardır...
Ne gariptir ki, o dönemde İzmir'de sadece Bayraklı'da iş yapan firma daha sonra birden bire Buca, Çiğli, Narlıdere, Balçova ve Bornova'da da asansör muayene işlerini alır!..
"Asansör muayene işi" deyince, sadece belediye binalarındaki asansörlerin bakımını filan sanmayın sakın!
O İl ve ilçelerdeki vatandaşlara ait tüm asansörlerin periyodik kontrol işini alıyor bu şirket!
Ve bunu belediyeler marifetiyle kotarıyorlar!
Neydi?
Sınır namustu!
Ve aşılan bir sınır daha size:
Bu AND firmasının sektördeki 'taban fiyatla iş yapma' temayülünün aksine Çiğli, Buca ve Bornova ilçelerinde vatandaştan 'tavan fiyat' üzerinden para aldığı ortaya çıkıyor daha sonra!
Neydi?
"İzmir'in dağlarında çiçekler açardı..."
Neydi?
"Altın güneş orada sırmalar saçardı!.."
Medyaya yansıyanlara göre Özkan ve Özkoç, sadece İzmir'le de sınırlı kalmıyorlar, Balıkesir ve Manisa'daki CHP'li ilçe belediye başkanlarını da telefonla arayarak, "Genel başkanın talimatı. Denetim işini AND firmasına vereceksiniz. Görüşmeye şirketin yöneticisi Bahri Şahin gelecek" şeklinde tebliğler de yapıyorlardı!
Biri hala danışman, öbürü hala grup başkan vekili!..
Neydi?
"Sınır namustu!.."
Bülent Arınç'ın, "Ankara'yı parsel parsel sattın" dediği Melih Gökçek hiç, binmeyeceği eşeğin önüne ot koyar mı?
O zaman her biri 20 milyon liraya mal olan başkentin giriş kapılarını dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl ve kardeşlerinin ortak iş yaptıkları firmaya verdi!..
Bitlisli Tekin Bingöl'ü örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcısı yapan da Kemal Kılıçdaroğlu'ydu!..
Daha sonra da hep Ankara'dan CHP milletvekili oldu Tekin Bingöl artık neyinde boncuk varsa?..
Bunlar hep kendine Müslüman sevgili okur!
Bunların "devrimleri" hep kendi refah ve mutlulukları için!
Geçmişte beni de "kekledikleri" gibi seni de yok "Atatürk, İzmir'in dağları, İnebolu'nun yolları" diye senelerdir kandırıyor, "Ankara'nın yolları, kaldır Ayşem kolları" politikasıyla seçimlerde oyunu alıp, habire malı götürüyorlar!
Sene 2014...
Bu gün Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Oğuz Kağan Salıcı o gün İstanbul İl Başkanı...
O günün Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı'ysa Adnan Keskin.
Mustafa Sarıgül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmak istiyor...
Yok öyle dava, kolay değil bu işler...
İster milletvekilliği, ister belediye başkanlığı olsun, birilerini görüp, öpmen gerek CHP'de!..
Olabildiğince çok "öpücük" atacaksın ki ortaya, millet mutlu olsun, sırf duygusal sebeplerle senin adaylığını destekleyip, onay versin!..
Öpmekle dudaklar aşınmaz canım!..
Mustafa Sarıgül o gün Adnan Keskin ve Oğuz Kağan Salıcıyı çok değil, bir gecede 10'ar milyon kez öpüyor ve bunun üzerine İstanbul'a başkan adayı yapılıyor!..
Sarıgül de seçimi kazanamıyoorr!
Üstüne üstlük ardından bir de parti kurup CHP'ye ihanet ediyor!..
Peki, bu işin siyasi sorumlusu kim?
Yani, aday olması için bastıran, hatta genel merkezin önünde yatan kişinin hiç mi suçu yok?
Ne gezer?!.
Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu artık kılları ağaran Adnan Keskin'in yerine Oğuz Kağan Salıcıyı Örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı yapıyor, nesinde boncuk varsa?!.
Ve bu adam da orada bu gün hala "öpme" ve "öptürme" fonksiyonlarını icra etmeye devam ediyor gördüğünüz gibi!
Sınır namustur!..
"Öpmek ve öptürmek" sadece o aşamada kalındıktan sonra mubahtır bunlara göre!
Nasıl filmde Ayşen Gruda'nın annesi O'na "Kızım, göster ama verme" diyorsa, bunlar için on yüz milyon öpücükten hiç bi şey olmaz!..
Sınır namustur, öyle değil mi?!.
Bunlar arada bir hani "saray" maray filan deyip, halkı yine kandırmaya çalışıyorlar ya?
Asıl saraylar ve saltanat içinde yaşayanlar bunlar be ya!
Bu millet yasaya göre yapılan en son genel seçimlerde yüzde 10 barajını aşan her siyasi partiye bütçe gelirlerinin 5 binde 2'sini, aldıkları oy oranlarına göre dağıtır.
Hatta, yüzde 10'un altında kalsalar bile, yüzde 3'ün üzerinde oy alırlarsa şayet, en düşük yardımı alan partinin oyuyla orantılanarak yine yardım yapılır.
Dikkat edin, bu paralar seçimden seçime değil, her yıl ödenir!..
Ve CHP 2021 senesi için 111 milyon 369 bin lira yani, eski parayla 111 trilyon 369 milyar lira parayı kasaya indirdi yıl başında!..
Biter mi bu para be?!.
Önümüzdeki sene katlanarak yenisi de gelecek üstelik!
Ne yapmak gerek?
Harcamak gerek!
Harcansın ki, herkes kısmetini alsın!
Yani bakkalı, çakkalı, esnafı filan diyorum yani!
Şöyle 50 milyonluk bi hangar bayrak, Atatürk posteri, Atatürklü havlu, Atatürklü fincan filan bastırsan, yüzde 20 de iskonto yaptırsan, kafadan 10 milyon yapar, iyi para be!
Lakin bu meblağlar bayrakla mayrakla bitmez, şöyle bi 10 milyon bastırılıp Kemal Kılıçdaroğlu'na yine son model bir Audi de alınabilir mesela...
Keza genel başkan yardımcılarının başı kel mi?
Ailesinin bir kanadından Kemal Kılıçdaroğlu'yla mezhepdaş olan Lale Karabık'ın altına da son model lüks bir araç, şoförüyle birlikte pek yaraşır doğrusu...
Yemekler, çaylar, lokumlar, seyahatler, konaklamalar, aklınıza ne gelirse tüm masraflar şirketten, pardon, yani partiden!..
İhaleler, asansörler, Angara'nın gapılarıysa belediyelerden!..
"İktidara gelirsek eğer, uçakları satıcam" diyor Çakma Gandi...
Sen önce garajdaki onlarca lüks arabayı sat Tıpış Tıpış Kemal!
Anladınız mı şimdi meseleyi?
Bunların onca saltanatı bırakıp da neden gitmediklerini?
Ne demiştik?
"Sınır namustur!.."
Var mı sizce bunların bir sınırı?!.