Şu “benim başörtülü bacım” edebiyatına gıcık oluyorum iyice artık!
Koskoca bir toplumu ve insanlarını ahmak yerine koymakla, hala koyup durmakla eş anlamlıdır bu deyiş benim için.
Ve sahtekarlıkla riyakarlığın daniskasıdır.
Tarih 29 Aralık 2005…
Yer Bursa.
Gece saat 02.00 suları.
Bir tekstil fabrikasında çıkan yangında ana kapı üzerlerine kilitli olduğu için beş işçi kadın yanarak hayatını kaybediyor.
Aralarından Ayşe Denizdalan 15, Safiye Düdüş 16 yaşındaydı.
Otuz iki yaşındaki Sevgi Sesli üç aylık hamileydi.
Günde 16 saat çalışıyorlardı üstelik de hiç birinin sigortası yoktu.
Türkiye’de tekstil sektöründe en az 3 milyon insan kullanılıyor ve bunların yarısı kadın.
Sendikasız, sigortasız, kölelik koşullarında çalıştırılan 18 yaşın altındaki 1 milyon çocuk da bu durumun tuzu biberi.
Gerek Bursa’daki yangında yaşamlarını kaybeden, gerekse ülkenin çeşitli bölgelerinde aynı koşullarda çalışan kadınların büyük bölümü başörtülü.
Siz hiç bu kadınlar için göz yaşı döken, ağlayan ve uğraş veren bir Recep Tayip Erdoğan gördünüz mü?
Peki ya “benim başörtülü işçi bacımın sorunları” deyip kendini yerden yere atan bir Bülent Arınç?
Bu memlekette birilerinin işleri güçleri “baş örtülü bacım” edebiyatı üzerinden ayakkabı kutularının içlerini parayla doldurmaktır, hepsi o kadar!
Kutu kutu pense, bu millet artık bunu yerse!
……………..
Üniversitelerde türbanın yolu açılsınmış.
Peki açılmış da ne olmuş?
Bunların derdi kızımız kızanımız okusun, okuyup büyük insan olsun, çalışıp bu millete bu memlekete faydalı bireyler olarak yetişsin değil ki!
Bu kafaların tek derdi kızlarını mümkünse okul bitmeden, değilse biter bitmez evlendirip evlere tıkmaktır!
Alın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kızı Kübra’yı…
Bilkent Üniversitesi’ni bitirdi.
Bitirir bitirmez de evlendirildi.
Peki ya çalışacak mı? Hayır.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın kızı Esra. ABD’de İndiana Üniversitesi’nde okudu. Çalışıyor mu? Hayır.
Başbakan’ın öteki kızı Sümeyye.
Çalışıyor mu? Hayır.
Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan’ın kızları Elif Bilkent, Zeynep’se ODTÜ’lü; çalışıyorlar mı?
Hayır. Evlendiler çocuk yaptılar.
Eski Enerji Bakanı Hilmi Güler’in kızı Ayşe Şeyma, Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü bitirir bitirmez hop, Bakan Osman Pepe’nin oğlan İsmail’le elendirildi!
Cemil Çiçek, Bilkent’i bitiren kızı İclal’i hemen evlendirdi.
Şimdi İzmir’den aday yapılan eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın kızı Büşrah, keza o da öyle.
Liste böylece uzayıp gidiyor.
Çoğumuzun “İyi ki var” dediği insanların arasında yer alan Soner Yalçın, “Çok merak ediyorsanız, daha yaşları küçük olan Büşra Şahin, Zişan Güler, Büşra Çelik’i de medyadan takip edebilirsiniz. Onlar da ablaları gibi üniversiteyi çok iyi derecelerle bitirecekler ve hemen sonra da evlendirilecekler” demiş, 2008 yılında ilk baskısı yapılan “Siz Kimi Kandırıyorsunuz” isimli kitabının 14’ncü sayfasında.
Ve aynen dediği gibi de oldu, sözünü ettiği diğer AKP’li politikacıların kızları da okulları biter bitmez kocaya verildiler!..
………………
Son kullanım tarihi çoktan geçmiş “Başörtülü bacım” riyakarlığının yeniden tedavüle sokulmak istenmesiyle birlikte elim hemen önceki hafta İstanbul’da ziyaret ettiğim kitap kurdu bir dostumun kütüphanesinde duran Soner Yalçın’ın “Siz Kimi Kanırıyorsunuz” adlı kitabına ilişti.
Daha sonra Çiçek Pasajı’nın hemen yanı başındaki sahaflarda Reşat Ekrem Koçu’nun eski baskı kitaplarından toplayıp, üleştik aramızda.
Ancak elime yapışıp kalan Soner Yalçın’ın kitabını dönüşte de aradan geçen yılların ardından bir kez daha bırakamadım bir türlü.
Devam edelim:
Peki bu pırıl pırıl kızlar niye hemen evlere hapsediliyor?
Niye kimsenin sesi soluğu çıkmıyor bu durum karşısında?
Özgürlük, demokrasi, insan hakları nerede kalıyor?
Yanıtı basit! Bu kızların anneleri de benzer durumları yaşadı da ondan!
………………
Hayrunissa Gül: Çemberlitaş Ortaokulunu yeni bitirmişti, 14 yaşındaydı. Seneye liseye başlayacaktı. Tam 29 yaşındaki Abdullah Gül’e verildi. Medeni Kanun’a göre yaşı tutmadığı için 1 yıl beklendi ve nikahlandı. Ve o güne dek başı açık olan Hayrünissa evlendikten sonra tesettüre girdi.
Emine Erdoğan: Emine Gülbaran, ağabeyi kendisine artık örtünmesi gerektiğini söylediği vakit 15 yaşındaydı ve intihar etmeyi düşündü. Sonra örtündü ve okuldan ayrıldı.
Münevver Arınç: Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Giyim Bölümü’nün en başarılı öğrencisiydi. Manisa MSP İl Başkanı Avukat Bülent Arınç, okulu bitirdikten sonra öğretmenliğe başlayan Münevver hanımı babasından istedi. Evliliği düşünmeyen başı açık genç kız babasının ısrarları sonucu kabul etmek zorunda kaldı. Evlendi, tesettüre girdi ve mesleğini bıraktı.
Ahsen Unakıtan: Mandolin ve piyano çalmayı küçük yaşta öğrendi. Bitirdiği İstanbul Hukuk Fakültesi’nin ardından avukatlık yapmaya başladı. Kemal Unakıtan’la evlenince mesleğini bırakıp, ev hanımı oldu ve başını kapattı.
Mehtap Güler: CHP’li Muğla Milletvekili Hasan Fehmi İlter’in kızıydı. Annesi Sevilay İlter ressamdı. Hilmi Güler’le evlendikten sonra çalışmayı bıraktı, ev hanımı oldu ve örtündü.
Gülten Çiçek: Öğretmendi. Ancak bu sadece 5 yıl sürdü. Cemil Çiçek’le evlenince örtündü ev hanımı oldu.
Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım, Recep Akdağ’ın eşi Şeyda Akdağ, Mehmet Ali Şahin’in eşi Saniye Şahin, Nazım Erken’in eşi Meserret Erken, Ali Babacan’ın eşi Zeynep Babacan, Hayati Yazıcı’nın eşi Selma, Hüseyin Çelik’in eşi Şahsenem, Mehdi Eker’in eşi Yasemin ve Faruk Çelik’in eşi Beyhan hanım, liste böyle uzayıp gidiyor…
Hepsinin sonu aynı.
Channel, Hermes, Prada, Gucci, Christian Dior markalı çanta taşıyıp, Christian Louboutin, Sergio Rossi’den ayakkabı giyen başörtülü bu hanımların hiç biri çalışmıyor.
Ama bunların kullandığı dünya markalarını kötü koşullarda kan ter içinde üreten “öteki başörtülü kadınlarımızsa” çalışırlarken cayır cayır yanarak ölüyorlar.
Üstelik bu insanlar için ne birileri kalem oynatıyor ne de Meclis’te birileri harekete geçiyor!
Onların adı bile yok ortalıkta.
Siz hala bu yalanlara inananlardan mısınız yoksa?