Yazarlar

Vali abi

post-img
Aslında bu “Vali abi” lafının mucidi bizim Muharrem’dir. (Karabulut)   Bundan uzun yıllar önce bir basın toplantısı sırasında dönemin Bursa Valisi Zekai Gümüşdiş’in soyadını “acaba altın mıydı yoksa gümüş mü” diye bir türlü hatırlayamayan Muharrem işi samimiyete vurduruyor ve orada, kentimizde görev yapan en büyük mülki idare amirine “Vali abi” diyerek hitap ediyordu.   Dönemin “Vali abisi” Karabulut’a “buyur gülüm, bi tanem, nar tanem, nur tanem” diye mi yanıt verdi, işin orası bilinmez ama ben de bu gün lafa şimdiki Bursa Valisi İzzettin Küçük’e hitaben “Vali abi” diye seslenerek başlamak istiyorum.   Kendisine “Vali abi” diyorum çünkü, bu samimiyete istinaden belki beni de kardeşi olarak görür ve dile getireceğim konu ve kişilerin üzerine giderek dertliye derman, suçluya ferman bulur.   Vali abim, canım abim, şeker abim…   Hürmet eder, yanaklarından hassaten şap şap öperim güzel abim.   Bu Fethullahçılar hakikaten hem çok can yaktılar, hem de nahak yere pek çok insanın büyük zararlara uğramasına neden oldular Vali abim.   İşte bunlardan sadece ikisi, uzun yıllardan bu yana kentimizde  eğitim işiyle uğraşmakta olan Selim Altın ve Elif Altın çifti.    Önce 2001 yılında bir limitet şirket kurarak başlıyorlar işe; daha sonra da 2008’de isimlerini değiştirerek “Ekol Dershaneleri’ni” açıyorlar.   Ben bu “Ekol” adını duyardım her yerde.   Sonra “dershanelerin kapatılacağı” ilan edilince de bir yatırımcı bularak Heykel’in arka tarafındaki Tan Okulu’nun eski binasını satın aldırıp “temel lise” olarak faaliyete sokuyorlar.   O da ne!   Tam kayıtları açmaya hazırlandıkları sırada, 23 Temmuz’da bir ekip gelerek Olağanüstü Hal yönetimine ilişkin kanun hükmünde kararname uyarınca “Fetöcülükten” kapatıldıklarını bildiriyor onlara.   Oysa ailenin Fetö’yle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur!   Tam tersi, uzun yıllardan beri seçimlerde CHP’den sandık görevlisi olarak çalışmaktadırlar.   Okulun müdürü dahi CHP üyesidir hatta kardeşi geçmişte “Balyoz Davasından” dolayı Fetöcüler tarafından haksız yere mağdur edilenler arasındadır!   Hemen dava açarlar ama olağanüstü hal nedeniyle “yürütmeyi durdurma” kararı alamazlar mahkemeden bir türlü.   Öte yandan yeni eğitim öğretim yılı gelip dayanmıştır kapıya.   Meselenin kaynağını da bu arada öğrenmişlerdir.   Bursa’da tüm sanayi camiasını “bunlar Fetöcüdür” diye ihbar eden Selim Yedikardeş’ten şüphelenirler önce!   Selim bu konuda henüz eğitim camiasına girmemiş ancak, sanayicilerden sonra Kapalıçarşı’nın alt katında bulunan esnafın kurduğu Yaymacılar Odasına çoktan dalmıştır jurnallemek için!   Meğerse gerçekte, çalışanlarından biri sırf düşmanlık için haksız yere ihbar etmiş bunları.   CHP’den milletvekilleri Lale hoca (Karabıyık) ve Erkan (Aydın) çok yardımcı olurlar Altın çiftine.   Yetkililer de her seferinde “üstünüze atılı ispatlı bir suç yok, yakında listeden çıkarılacaksınız” deseler de şimdiye dek bir türlü olumlu sonuç alınamaz Vali abi.   Ancak Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki “sallamasyonun” nedeni kısa süre içinde anlaşılacak ve döndürülen dolaplar bir bir ortaya çıkacaktır.   Şu anki Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Veli Sarıkaya, Tan’ın binasını onların adına yine okul olarak kullanmaları için satın alan kişiye habire dışarıdan müşteri göndermekte, bu arada o yapının başkalarına devredilmesi için elinden gelen tüm gayreti göstermektedir!   Üstelik de şehir merkezinde, bahçesiyle birlikte özel okul yapılmaya  uygun öylesi başka bir bina daha yoktur çünkü!   Yer çok kıymetlenmiştir.   Çok ayıp; üstelik de çok günah!   Fetöcülerden ne farkı kaldı şimdi bunların?   Gitti Fetö, geldi Töto!   Hiç aslı astarı olmadığı halde “Fetöcü” diye insancıkların hayatlarını karartıp, emeklerini çalacaksın öyle mi?   Vali abi, bak kardeşlik hakkı için senden çok rica ediyorum, şu İl Milli Eğitim Müdürünün kulağını şöyle sıkıca bir çek, hatta azıcık da bur ki canı yansın biraz!   Engel olmasın suçsuz, masum insanların işine.   Bu dünyanın öte tarafı da var biliyorsun!   N’aparlar orda adamı, vallahi söylemeye bile hiç gerek yok!   Vali abim…   Dert de bir değil, derman da.   Geçenlerde bayramdan önce yazmıştım buradan, “Bursa’da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a edilen küfrün üzerini kimler örttü” başlığıyla Vali abi?   Bursa Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nde umuma açık bir alanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı’na küfrediliyor, tutanak da tutulup, şahitler tarafından imzalanmışken suçlunun cezalandırılması yerine şimdiki Müdür Yunus Kaldırım’la, Adalet ve Kalkınma Partisi İl Başkanı Cemalettin Torun’un yardımcısı Muharrem Durmuş tarafından olayın üstü örtülmeye çalışılıyordu!   Görgü tanıkları İbrahim Kuru ve Tuncay Küçükkaya’ya kendi amirleri tarafından baskı yapılıyordu, düşünebiliyor musunuz şikayetlerinden vazgeçsinler diye Vali abim?!.   Yazımın yayınlanmasının ardından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçmiş, polis bu iki kişinin ifadesini almış geçen hafta.   Ah ah ah!   Fakat sonra ne olmuş biliyor musun Vali abi?   Bu nedir, nasıl bir zulümdür Bursa’da yapılan Allah aşkına Vali abi!   Küfür olayına şahit olan ve tüm baskılara rağmen bildiğinden şaşmayıp, geri adım atmayan Tuncay Küçükkaya aslında bir görme engelli memur Vali abim.   Daha doğrusu gözleri neredeyse hiç göremeyecek kadar ileri derecede bozuk.   Müdür Yunus Kaldırım  şahitlikten vazgeçmediği için nasıl cezalandırmış onu biliyor musunuz?   Yeni İl binasına “gece bekçisi” yaparak!   Yahu adam neredeyse kör!   Gece neyi görüp, nereyi bekleyecek orada?!   Mesela Selim Yedikardeş yeni ihbarlar için gece binaya gelse bile tanımaz, tanıyamaz adam!   Hele hele Olay’da yayınlanan İsmail abinin (Öztat) son yazısından sonra zaten artık yolda karşılaştıkları vakit neredeyse herkes Selim’i tanımazdan geliyor Bursa’da!   İşittiğime göre evde eşi bile akşamları kapıyı açmıyormuş, “git bu gün kimi ihbar ettiysen orada yat” diyormuş sütre gerisinden yenge hanım.   Fiyonklu kurdeleyi de fırlatıp atmış balkondan kafasına.   Geceleri, top yapıp kendine yeni arkadaş edindiği fiyonklu kurdeleye  sarılarak Kent Meydanı’ndaki Yedikardeş Oteli’nde yatıyormuş artık sarı Selim.   Bir sabah kurdeleye dolanmış halde bulmuşlar da açamamışlar bir türlü kat görevlileri Selim’i, bükümcü, devereci ustalar çağırmışlar daha sonra.   Akşamları hava karardıktan sonra otelin çatısında çizgili pijamalı, elindeki teleskopuyla etrafı gözetleyen dom dom yanaklı tombalakça bir adam görürseniz sakın şaşırmayın; kendine ihbar edecek yeni insanlar arayan Selim’den başkası değildir o!   Babası almıştı sünnetinde teleskopu oyalanması için, işte o gün bu gündür cihazı elinden düşürmüyor Selim.   İşittim, sünnetçiyi de Jurnallemiş geçen gün, “Fetöcülerin çocuklarını  hep bu adam  kesiyodu” diye!   Kaldırım Müdür tarafından sürgün edilen görme engelli Tuncay Küçükkaya yeni evli ve geceleri onun eşi de artık yalnız kalıyor evlerinde biliyor musunuz hiç kabahati suçu yokken, üstelik de çok korkuyormuş tek başına olmaktan?   Tek suçu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a edilen küfrü duyup şahitlik yapmak bu insancığın!   Öte yandan gelişmelerin her ayrıntısından müsteşar dahil Bakanlıktaki üst düzey görevlilerin tümünün haberi var ve ne acı ki hiç müdahil olmuyorlar!   Vali abi…   “Abilik” zor zanaat.   Şu “Kaldırım Müdürü” de iki kulağından tutarak önce havaya bir kaldırın!   Sonra…   “Ula sen ne piçum uşaksun beyle, millete habire eziyet ediyip duruyisin şeyle” diyerek indirin, kaldırın, indirin, kaldırın, indirin, kaldırım!   Ne kadar ayıp bir şey ya!   Elin mazlum garibanı üzerinden ego tatmini yapıyor bu insanlar resmen!   Devlet böyle mi idare edilir Vali abi?   Hiç alakası bile olmadığı halde insancıkların okulunu asılsız bir ihbarla “şak” diye kapatacaksın, bu ülkenin Cumhurbaşkanına laf söyletmeyen elin garibanını da alıp "tak" diye sürgüne göndereceksin!   Vali abim benim… Daha ne diyeyim?   Kestane kebap, acele cevap?                  

Diğer Haberler