Yazarlar

Ve artık AKP Bursa İl Başkanı Cemallettin Torun yolcu

post-img
Sene 1996… Üç gazeteci, Bursa’dan bazı işadamları ve Uludağ Üniversitesi’den hocalarla birlikte yola çıktık. Buradan Özbekistan’a gideceğiz ve orada Taşkent, Semerkant ve Buhara’yı gezip, oralardaki Gülen Cemaatine ait Türk okullarını görerek bilgi edineceğiz. İyi ki de gitmişim. Yaşamımda beni o kadar çok zenginleştirip anı biriktirmemi sağlayan başka bir yurt dışı gezim daha olmamıştı o güne dek. Cemaat mensupları şeker gibi adamlardı. Hala da görüşür o gezide tanıdığım tüm insanları çok severim. Her şeyini emanet et, yirmi yıl sonra gel aynı şekilde teslim alırsın. Herkes gibi ziyaret ettiğimiz okullardan ben de fazlasıyla etkilendim. Elin gavuru, Alman’ı, Fransız’ı, Amerikalısı gelip kendi kültürlerini yaymak üzere senin memleketinde hem de yıllar öncesinden okullar açarak propagandalarını yapacaklar, senin elin armut dokuyacaktı öyle mi? Dini bir temele dayansa da ki, aksi takdirde bu işler başka türlü kolay kolay yürümüyor; bakın Bursa’daki Çağdaş Eğitim Kooperatifine, şimdiye dek her ilde en az bir okul açıp büyümesi beklenirken kımıl zararlısı gibi yerinde sayarak neredeyse bir arpa boyu bile yol gidemedi… Gülen Cemaati bizim dilimizi, bizim kültürümüzü yayacak bir eğitim hareketi başlatmıştı ve hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde faaliyet gösteren bu yapı, olağanüstü bir performans sergiliyordu. Üstelik de o sahip oldukları eğitim kalitesiyle o kadar çok rağbet görüyordu ki o okullar, açıldıkları ülkelerdeki bakanlar, milletvekilleri çocuklarını oralarda okutabilmek için araya resmen torpil koymaktaydı! Müthiş bir gurur tablosuydu şahit olduğumuz şey. Ayda sadece 500 dolara aynen bir misyoner gibi inançla görev yapan genç öğretmenlerin eğitim verdiği o kurumlarda öğrencilerle Türkçe konuşmuş, onlardan Türkçe şiirler, şarkılar dinleyip mest olmuştuk. Dönüşte de o sıra görev yaptığım Olay Gazetesi’nde samimi bir şekilde izlenimlerimi yazmış hatta, bazı dangalak solcu geçinen insanların da eleştirilerine maruz kalmıştım. Ve o gün üzerime kayıtlı bir arsa olsaydı, eğer okul yapılabilecek bir araziyse ben de derhal cemaate bağışlayıp, “çorbada benim de tuzum olsun” diyebilirdim, biliyor muydunuz?!. Sadece Bursa’da değil, tüm ülkede binlerce fabrikatör ya da iş adamı sırf bu ruh haliyle yardım etti Gülen cemaatine. Masum, temiz ve yobazlık ölçüsünde asla değil ama dinine diyanetine bağlı on binlerce muhafazakar insan gönülden akıttı elinde avucunda  ne varsa. Ecevit’inden, Demirel’ine, Çiller’inden, Özal’ına, Mesut Yılmaz’ına dek bu ülkeyi yönetmiş ne kadar insan varsa sahip çıktı, yardımcı olunması için yabancı devlet başkanlarına mektuplar bile yazıldı bu ülkede. Ve dahi Recep Tayyip Erdoğan, “ne istiyorlarsa verdi”, cemaatin okulları bulunan Afrika’daki adı sanı duyulmamış ülkelere bile sırf bu yüzden Türk Hava Yolları uçak seferleri koydu geçmişte. Tüm bunlar yapılırken yıllar sonra Fethullah Gülen’in aynı zamanda kimin değirmenine su taşıdığı çıktı ortaya çıkmasına ama… Sözünü ettiğim süreçte dilini, kültürünü, diyanetini seven masum ve iyi niyetli, hayırsever insanları suçlayıp acımasızca yargılamaya kalkarsak eğer, çok büyük büyük bir vicdansızlık yapmış oluruz; onu da söyleyeyim! Bunlardan biri de Demirtaş Organize Bölgesi Başkanı Feridun Kahraman’dır. Kahraman, babası Rafet Kahraman sağken cemaate onun adını taşıyan Nilüfer’de iki okul, bir yurt binası bağışlamış, başkaca elinden gelen ne varsa Gülen’in foyası ortaya dökülene dek her türlü yardımda bulunmuştur. Dediğim gibi… Ne zaman durum ortaya çıktı, işte o vakit Kahraman da cemaatten elini eteğini geri çekti. Şimdi işinden gücünden, fabrikasında üretmekten başka hiçbir meşguliyeti bulunmayan bu adam birileri tarafından hedefe konulmuş durumda. O kadar samimiyetsiz ve duyarsız ki bu ülkeyi yönetenler, “paralel” yaftasıyla hakkında bir yandan yurt dışına çıkış yasağı var Kahraman’ın, bir taraftan da devlet adama Kestel’e 15 milyon lira harcatıp okul yaptırıyor! Hiç kimse de sakil durumu fark edip bu ayıbı gidermiyor memlekette. Antalya’ya atanan Bursa Eski Valisi Münir Karaloğlu’nun makam aracı  AKP İl Başkanı Cemalettin Torun ve ortağı Zekeriya Birkan’ın ortak avukatlık bürosunun önünden hiç eksik olmazdı. Şayet arabasından kendisini dışarı atmak isteyenler varsa bunu bir an önce yapsınlar diye söylüyorum… Bu arada, Cemalettin Torun’un lastiği patladı ve artık yokuş aşağı 120 kilometre süratle uçuruma doğru hızla ilerliyor haberiniz olsun!.. Geçen Pazar günü partide üyelere mesajla “İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da katılacağı” duyurulan ve 3 ayda bir yapılan “İl danışma toplantısı” vardı. Bırakın Efkan Ala’yı, bölge sorumlusu Harun Karaca ya da Bursa’dan sorumlu milletvekili Osman Boyraz bile gelmedi o toplantıya! Bunun üzerine Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’den rica edilip helikopter istendi ve Ankara’dan eski sağlık bakanı Mehmet Müezzinoğlu getirildi vaziyeti kurtarabilmek için! Sonra bir mesaj daha yollattı Cemalettin Torun üyelere, “goyun geldi, guzu geldi, Seyid Ahmet’in gızı geldi, Angara’dan da abim geldi, hadi gari sen de gel” diyerek milleti toplamaya çalıştı. Laf lafı açıyor… Eski bakan Mehmet Müezzinoğlu gitti, geriye “pohu” kaldı Bursa’ya yadigar! Bülent Arınç filan geldiğinde Polis Evi’nde kalıyordu. Büyükşehir Belediyesi Buski’nin Dobruca’daki tesislerine iki katlı bir konuk evi yapmış. Yeşillikler içerisindeki o binayı gören dönemin Sağlık Bakanı’ysa “ben burada kalacağım” deyip, ikinci kattaki bir odaya  yerleşmiş. Fakat gelin görün ki, üst katta başkalarının da kullandığı “tek tuvalet” olduğunu gören Bakan, “ağanın pohunun üzerine poh koydurmam” deyip, kendi odasına hususi bir hela yapılmasını istemiş! Ee gider yok, ne olacak şimdi? Ağa’nın kaldığı odanın duvarı delinerek binanın dışından onun için boru döşenip yepyeni bir tuvalet inşa edilmiş orada. İşte onun için diyorum, “Mehmet Müezzinoğlu gitti, pohu kaldı geride Bursa’ya yadigar” diye!.. Tekrar AKP Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’a dönersek… Bursa’ya yeni atanan Vali, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, Erzurum-Tortum’dan hemşerisi ve dahi sınıf arkadaşı yani, buradakini Antalya’ya, onu da Bursa’ya gönderen bizzat Ala’nın kendisi! Peki Cemo ne yapıyor İçişleri Bakanı’nın bu tasarrufuna karşı? Birlik Vakfı Başkanı Mustafa Bayraktar’ı da yine kullanarak bazı sivil toplum örgütü yöneticilerinden imzalar toplatıp “Münir Karaloğlu Bursa’dan gitmesin” diye Ankara, Beştepe civarında gizliden kampanya yürütüyor! Ee Efkan Ala’nın bundan haberi olmaz mı hiç? İşte o yüzden gelmediği konuşuluyor Bursa’ya! Bursa’dan tek bakan, Efkan Ala kaldı ve Cumhurbaşkanı’nın yanındaki itibarı da herkesin malumu. Böyle bir yaklaşım karşısında ne yapar Torun’u? “Yir, onu yir, hem de bir sahur vakti çıtır çıtır yir!..” Hasılı Cemalettin Torun’u zor günler bekliyor artık, hem de pek çok! Hani geçenlerde kat karşılığı bağış-mağış aldıklarını, antin kuntin bazı işlerini  yazmıştım ya kimi AKP’lilerin? Kısa adıyla nam-ı diğer Cemo, yönetiminde akçeli işlerden sorumlu kıldığı has adamı Asım Amil’e hakkımda suç duyurunda bulundurtmuş. Dua etsin de Cumhuriyet savcısı dava açmasın! Yoksa tanıklarıyla, şahitleriyle öyle tarihi bir yargılama çıkacak ki ortaya, Bursa siyaseti için asrın davası olacak! Bu arada, AKP Nilüfer İlçe Başkanı Celil Çolak da oruç başına vurduğundan olsa gerek son yönetim kurulu toplantısında üyelere diyesiymiş ki, “bana da birileri tarafından Reis’e yapılan 17-25 Aralık operasyonunun aynısından yapılıyor!..” De bi git Allah aşkına Celil bey yaw, kim ne yapsın seni?!. Kadrajıma girdin hepsi o kadar! Yeniden Feridun Kahraman’a dönersek… Eski valinin, Cemo’dan fırsat bulduğu zamanlarda ahbaplık kurduğu BTSO Başkanı İbrahim Burkay’dan sonra ikinci isimdi Feridun Kahraman. Vali Bursa’dan tayin edildikten hemen sonra cemaat üniversitesine kayyım atanması, kayyımın mütevelli heyetini değiştirmesi, “acaba yeni bir paralel operasyonu mu başlıyor” sorusunun kulislerde paylaşılmasına yol açtı yine! Çiğ yemedi ki karnı ağrısın ama aylardan beri bu konudaki haksız baskıdan dolayı artık sinirleri iyice gerilen Feridun Kahraman muhtemelen bu nedenle bir açıklama yazıp, parasıyla gazetelerde yayınlatarak “geçmişte sadece iyi niyetle yardım ve bağışlar yaptığını, gerçekte ne olduğunu anladıktan sonra bu örgütle artık arasında hiçbir diyaloğunun kalmadığını” duyurdu geçen gün. Son günlerde pek çok şeye çok gülüyorum; hem nasıl gülmezsin, komedi içinden komedi çıkıyor arkadaş ya! Geçen gün bizim Aysın (Komitgan) atladı Kahraman’ın yaptığı açıklamaya; “düğün değil, bayram değil, Kahraman şimdi bu açıklamayı neden yaptı” diye sordu yazısında? Olabilir, sorabilir. Ancak daha sonra hızını alamadı Aysın ve kaleme aldığı ikinci yazıda  “gazetelere yayınlanması için gönderdiği metnin altına neden “DOSAB Başkanı Feridun Kahraman” ifadesini yazdığını, böylesi kişisel bir olaya neden temsil ettiği kurumun adını karıştırdığını, oradaki sanayicilerin neden bu duruma tepki göstermediklerini” filan da sordu? Ve bizim Aysın boşluğa basmıştı! Çünkü Kahraman’ın gönderdiği metnin altında asla “DOSAB Başkanı Feridun Kahraman” diye yazmıyordu! Sadece ismini yazmıştı Kahraman. Gelin görün ki o ifade bir tek “Kutlucangillerin şeysi Len İbrahim’in” işgüzarlık yapması sonucu sonradan eklenerek sadece Yeni Dönem Gazetesi’nde öyle çıkmış, diğer gazetelerin hiç birinde “DOSAB Başkanı” ibaresi yer almamıştı! Aysın bozulacak bu işe belki ama sadece Yeni Dönem Gazetesi gibi kendilerine üstelik de astronomik bedellerle ihale vermediği için bazı belediye başkanlarının “lokum faturalarını” manşetten  yayınlayarak insanlara haksız yere kara çalmaya çalışanların çıkardığı itibarsız bir yayın organını okuyarak bu hatayı yapan da  kendisi, neden böyle bir yanlış  yaptı ki acaba? Ne diyorduk? “Feridun Kahraman’ı yıllarca aynen sütlü bir montofon ineği gibi yıllarca sağdılar ve asla kendi içlerine sokmadılar zaten” diyorduk! “Her kim olsa bu kadar haksız baskı karşısında o açıklamayı yapar” diyorduk. “Kahraman keşke o duyuruyu bu kadar geciktirmeden geçen yıl yayınlatsaydı” diyorduk. Gerçi o da benim gibi sırma saçlı biri ama… “Yar saçların lüle lüle, Cemo artık sana yavaş yavaş güle güle” diyorduk!      

Diğer Haberler