Şu eski Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, “PKK kamplarını BBG (Biri Bizi Gözetliyor) evleri gibi izliyoruz” dediğini hatırlar mısınız?
Amerika’nın sağladığı uydu takip sistemini kastetmişti Büyükanıt.
Gerçekten de atmosfer dışından yapılan izlemelerle yeryüzündeki bir insanın kirpiklerini bile sayabiliyordu Amerikalılar!
Bu açıklamadan çok değil, sadece 4 yıl sonra Kürt kökenli 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere faciasını yaşadı Türkiye.
Türk Genelkurmayı bırakın sınıra yakın yürüyen insanların kirpiklerini, önünü bile görememiş ve kaçakçılık yapan vatandaşları PKK’lı sanarak uçaklardan bomba yağdırmıştı üzerlerine.
“İstihbarat” kavramının bittiği, tükendiği noktaydı işte o nokta!
Sadece Genelkurmay’ın değil, devletin çöktüğü noktaydı.
Yine Büyükanıt’ın Türk ordusunun başında bulunduğu 2007 yılına geri dönelim.
Silahlı kuvvetler bahardan beri hummalı bir şekilde kuzey Irak’taki PKK kamplarına yönelik geniş çaplı bir harekata hazırlanıyordu ancak, operasyonun başlama tarihini en tepedekiler hariç hiç kimse bilmiyordu.
Ordu bünyesinde adına GES yani, Genelkurmay Elektronik Sistemler Dairesi denilen ve o sıra ne Emniyet’te, ne MİT’te ne de Jandarmada eşi benzeri bulunmayan cihazlarla Kafkaslardan, Ortadoğu ülkelerine hatta, Balkanlara dek dinleyip, izleyemeyeceği bir metrekare alan bulunmayan bir yapılanma mevcuttu.
Bu birimin başındaki isimse Tuğgeneral Münir Erten’di.
Kuzey Irak operasyonundan 48 saat önce bir ses kaydı konuldu Youtube’a.
“Cnksari” rumuzlu bir kullanıcı “Tuğgeneral Münir Erten’den şok açıklamalar” başlığıyla üstelik de Tuğgeralin kendi sesinden harekata ilişkin bilgiler veriyor, başlangıç tarihi açıklanıyordu.
Sesler Genelkurmay’ın kalbinden, kalın kurşun plakalarla kaplı en girilmez odaların içinden çekilip alınmıştı ve operasyon PKK’ya önceden haber verebilmek için de deşifre edilmişti üstelik de alay edilircesine GES Daire Başkanı’nın kendi ağzından!
Tuğgeneral Erten istifa etti.
Bu gün hala güvenlik seviyesi en yüksek dozlu ve kriptolu bilgilerin derlendiği Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın nasıl dinlendiği sorusuna yanıt bulunabilmiş değil?
GES daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle, tüm ekipmanlarıyla birlikte MİT’e devredildi.
Sistem artık sadece Başbakan’a çalışacak, yalnızca ondan emir alacaktı.
Devlet’in kriptolu telefonunu kullanan Bilal oğlanın “Alo babacım nerdesin” sorusu üzerine Erdoğan’ın “Malum yerde yani, tuvalette” yanıtı verdiği dinleme kaydı bu kez de işin bokunu çıkarmıştı.
Yabancı istihbarat örgütleri bazı liderlerin def-i hacet ettiği klozetlere bile elektronik sistemler yerleştirip, sonrasında idrar tahlili yaparak sağlık durumları hakkında bilgi almaya çalışıyorlardı, bu yıllardan beri bilinen bir şeydi ama gaz yerine “haram para kokusunun” tuvaletten yayıldığına ilk kez şahit oluyordu bu millet!
Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarı bir kere daha ama bu kez abdesthane kuburlarında kaybolup gidiyordu böylece.
Devlet’in ve Devlet’i yönettiğini sanan bî çarelerin çöktüğü andı bu an.
Sonrasında Amerika’nın başta Afganistan olmak üzere dünyanın her yerinde yıllardır kullandığı bu kez de Suriye’de tedavüle sokulan El Kaide militanlarının geçerlerken ülkemizde polis ve asker öldürdüklerini görecektik yüreğimiz sızlayarak.
Ve dün…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Müsteşar Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2’nci Başkanı Yaşar Güler’e ait olduğu ifade edilen çok gizli bir görüşmenin ses kaydı yayınlandı bu kez de.
Konuşmaların en çarpıcı olanları şöyleydi:
Ahmet Davutoğlu: “Başbakan bu Süleyman Şah Türbesi bir imkan gibi değerlendirilmeli bu konjoktürde dedi.”
MİT Müsteşarı Hakan Fidan: “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim, Türkiye’ye sekiz füze attırıp, savaş gerekçesi üretirim. Süleyman Şah Türbesi’ne de saldırtırız!..”
Orgeneral Yaşar Güler: “Direkt savaş sebebi yani yapacağımız iş, direkt savaş sebebi!..”
Evet, bunlar değil miydi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli yurtsever evlatlarını “Camileri bombalayacaklardı” diyerek yıllarca zindanlarda tutan?
Şimdi gerçekten ülkesini seven, yürekli bir-iki savcı aranıyor bu memlekette; yaşanan onca rezalete rağmen azıcık utanıp da çekip gitmeyen musallatları adaletin eliyle kulaklarından tuttukları gibi bu milletin üzerinden söküp atacak?