Bursa Tabipler Odası 3 ayda bir Hekimce Bakış adında bir dergi çıkarıyor. Geçen ay çıkan son sayısını, sağ olsunlar göndermişler de böylece birçok konuda aydınlandım. Örneğin Bursa’da bebek ölüm hızının gelişmiş ülkeler düzeyine inmiş olduğunu öğrendim. Bu bilgi beni onurlandırdı doğrusu. Çünkü yaşadığım kentin sağlık konusunda ne kadar ileri düzeyde olduğunu gösterir bu bilgi. Öyleyse Bursa sağlık turizmi konusunda da, yeterince tanıtamadığımız termal yeteneği yanında yetenekli sağlık kadroları ile öne çıkmış demektir.
Sağlık konularında yatırım, mali risk yönetimi / beyin gelişimi ve uyaranlar gibi daha birçok
konularda bilimsel düzeyi yüksek makalelere yer verilmesi yanında Bursa Sağlık Müdürlüğünde Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarını haberleştirirken, bir sorun çözme tekniği olarak Kalite Çemberleri üzerine de kısaca bilgi verilmiş olması derginin hak ettiği ilgiyi ortaya çıkarıyor bence. Ne yazık ki, Toplu Yönetim Kalitesi açısından önemli bir konu olan Kalite Çemberleri hakkında çok kısa söz edilmiş.
Derginin bize göre en önemli eksiği, tıp alanları dışında olan konularda sayfalarını o konuların uzmanlarına açmamış olması ve sadece üyeleri olan doktorların yazılarıyla yetinmesi. Zaman fukarası olan doktorların konuk yazarlarca içeriği daha zenginleşmiş kendi dergilerine ilgilerinin artacağından ve bu arada dergilerinin de Bursa’da daha geniş çevrelerde ses getiren bir yayın organı olabileceğinden söz etmek, yanlış olmaz sanırım.
Ancak dergiye farklı bir lezzet kazandıran, diğer sayfalarında doktorlarımızın özgün edebi çalışmalarının olması yanında Camialarında farklı alanlarda önem kazanmış ve üne kavuşmuş olanlar ile yapılan söyleşilere de yer verilmiş olması.
Mayıs/2006 sayısında müzisyen Dr. Alâeddin Yavaşça ile yapılan bir söyleşiye yer verilmiş. Gerçekten çok güzel bir söyleşi. Üstadın şu sözleri özgün insan olabilmenin mühendisliği için
bir anahtar gibi: İnsan ruhunu yüceleştiren bir sanatın hiçbir zaman esas mesleğine zarar vereceği kanaatinde değilim, tersine yalnız insan konusunda, meşgul olan bir kişinin ruh yapısını yücelten bir sanatla beraberliğinin çok daha güzel günler yaşatacağını gördüm
Üstadın bir anısına yer verilmiş söyleşide, sevecek fakat hüzünleneceksiniz sanırım:
Şişli Hastanesinde Doğum Klinik şef yardımcısıydım. Bir gün Faruk Nafiz Çamlıbel hanımıyla bana geldi. Hanımının göğsündeki bir kitleden endişeliydiler. Genel cerrah Hazım Bumin, devrin cerrah olarak birinci eliydi, nisaiyede konsültant olarak benimle temas kurardı. Faruk Nafiz; acaba Hazım Bey’den bir randevu alabilir miyiz Yavaşça? Telefon actım ve durumu anlattım, görür müsünüz, dedim? Hemen getir, dedi. Gittik. Muayene etti. Alaeddin, dedi, maalesef ameliyat dönemi geçmiş. Koltuk altına çok yayılmış, bu durumda başka metastaslar da olabilir. Ameliyat düşünmüyorum, fuzuli olur! Tabi lisanımünasiple üzmeden Faruk Nafiz’e bunu anlatmaya çalıştım ama Faruk Nafiz yıkıldı. Bir hafta, on gün sonra bana bir mektup geldi, baktım Faruk Nafiz’den, içinde Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok… Bu bir uzun şiirimdendir, fakat bir mısra da ben değiştirerek koydum, ilâve ettim buna, içine düştüğüm ahvali gördün, ne kadar üzüntü içindeyim. Bu benim hissiyatımı ifade ediyor, diyordu, bestelersen çok memnun olurum. “Artık bu solan bahçe” yi Hicaz yaptım. Hemen tutuldu, hâlâ yaşıyor.
Biri ozan, diğeri hekim/müzisyen iki güzel insanın ortak hüznünden ortaya çıkan o güzelim eser, kimin dilinde değil ki!
Gerçek o ki, sanatın özünde yaşanmışlık yatar; yaşamadan ne şiir olur, ne beste. O yaşanmışlık halinin kristalize biçimini bize, ancak duygu denizinin derinlerinden ses verme yeteneğine sahip sanatçılar sunar.
Doğrusu, Hekimce Bakış dergisi güzel bir dergi, Bursa’ya renk katıyor.