Yazarlar

Ramazan, oruç, memurlar vs.

post-img
Bu gün kutsal Ramazan’ın ilk günü, ilk oruçlu gün. Kuranı Kerim’in yeryüzüne inmeye başladığı ay. Ay anlamına gelen şehr (Şahr) deyimi nedeniyle şehr-i ramazan biçiminde kullanılır. Arapça olup, Arap takviminin dokuzuncu ayıdır. İslâmiyet’te mekruhluk diye bir kavram vardır, tiksindirici, iğrenç anlamındadır. Yani şeriatın haram etmediği ama çok zorda kalınmayınca yapılmasına izin vermediği şeyler olarak bilinir. Ramazan ayında tutulan orucu bozmamakla beraber bir oruçlunun yapmaması gereken davranışlar da bu kavram içindedir. Yani orucun mekruhları, orucu bozmaz ama kirletir, kerih kılar. Örneğin yutmamak koşuluyla bir şey tatmak, sakız çiğnemek. Nasrettin Hoca’ya birisi gereksiz bir soru sorar; —Hocam apteshanede sakız çiğnemek haram mıdır? Hoca yanıtlar; —Değildir de, sen sen ol, gene de çiğneme! Soran üsteler; —Neden Hocam? —Neden olacak! diyen Hoca’nın tepesi atmış, senin sakız çiğnediğini bilmezler, ..k yediğini sanırlar da ondan, deyivermiş. Yani mekruhu nasıl anlatsın Hoca! Mekruh olmasına karşın olumsuzluğu ortadan kaldıran durumlar da vardır. Örneğin bir kadının kocası yemeğin tuzu konusunda huysuzluk ediyorsa, kadın yemeğin tadına bakabilir; yani yutabilir! Bu durum şeriatça tecviz edilmiştir, yani caiz kılınmıştır. İşte bu durumda işler biraz karışıyor sevgili okuyucularım. Çünkü benim gibi yemeğini kendi yapan dul kişi olup yaptığı yemeğin tuzu (lezzeti!) konusunda huysuzluk edebilecek kişi, ben kendime bile huysuzumdur hani, ne yapacak? Erkeğine mutî-mutîa (münkad’dan türeme = İtaat eden, boyun eğen) bir cariye evde olmadığı için çaresiz bir kişilik ayrışması durumu ile baş başayım demektir. Bu durumda, bir tarafım boyun eğen bir cariye olarak yemeğin tadına bakacak, evin efendisi durumundaki diğer tarafım olan erkeğe; “Tamam bey! Yemeğin tuzu yerinde!” diyecek zahir, ne bileyim! Ama oruç bozulmayacak? Karışık bir durum. Her neyse, benim kişisel durumum sizleri ilgilendirmediğine göre, zaten nadir durumlardandır Başka bir konuda ilerleme kaydedebiliriz. Örneğin Ebu Hurey’reden naklen gelen hâdiste; “Peygamberimiz iftarsız sahursuz orucu oruca eklemeyi yasak etmişti” Buna İslâmiyet’te Visâl orucu denir. Yani hiç iftar etmeden birkaç gün ard arda tutulan oruç. Arapçası savm-ı visâl’dir. Türkçeye çevirirsek bitişik oruç diyebiliriz. Peki, Peygamberimiz efendimiz bu orucu neden yasaklamıştı? Ashâbından biri: “Ey Allah’ın elçisi, siz tutuyorsunuz da neden bizi alıkoyuyorsunuz?” diye sordu. Peygamber efendimizin yanıtı çok açıktı: “Bu, bana özgüdür. Hanginiz benim gibisiniz? Beni Rabbim, yedirir içirir!” Bazı mezhep ileri gelenleri sonradan “tutabilen tutsun!” gibi şeyler söylediler. Günümüze gelirsek eğer, memur ve işçinin durumu tam da iş bu visâl orucu gibidir. Neden mi? Çok açık, Hükümet memurlara %4 ya da 5 gibi zamda ısrarlı ve dört kişilik bir ailenin yaşama koşulları açısından aile bireylerinin sadece Ramazan değil ama sırayla ve yıl boyunca visâl orucu tutmasıyla ancak işin içinden çıkabilecekleri günlere geldik. Yani bu insanlardan Peygamber sabrı değil, Peygamber direnci isteniyor ki, Yüce Rabbin kimi doğrudan besleyip yedirdiğini Peygamber Efendimizden daha iyi bilecek kimse yok her halde! Söylüyor zaten: “Hanginiz benim gibisiniz? Beni Rabbim yedirir, içirir!” Ya Memurla işçiyi? Ancak sevgili Hükümetimize haksızlık etmemek gerekir. Çünkü bir de Savm-ı Dâvûd yani Hz. Dâvud’un tuttuğu oruç vardır; bir gün tutulup, bir gün tutulmama yöntemiyle sürekli olarak tutulur. Peygamberimiz Efendimizin sürekli oruç tutmak isteyenlere bu yolu önerdiği Abdullah İbn Amr’ın naklettiği hadîsten anlaşılmaktadır: “Peygamberimiz bir gün bana: Sen her gün oruç tutarmışsın, her gece de sabaha kadar namaz kılar, uyumazmışsın. Kimi gün oruç tutmalı, kimi gün iftar etmelisin, gecenin bir bölümünde uyumalı ve öbür bölümünde namaz kılmalısın, çünkü üstünde nefsinin ve ailenin de hakkı vardır, dedi. Ben de: Ey Allah’ın elçisi, her gün oruç tutmaya ve her gün namaz kılmaya gücüm yetiyor, dedim. Öyleyse Hz. Dâvud’un orucunu tut, buyurdu. Hz. Dâvud bir gün oruç tutar, bir gün yerdi, sen de öyle yap, Sürekli yıl orucu tutanın orucu yoktur.” Hükümetimiz ve Başbakanımız bal gibi de herkesi İslâmiyet’in kurallarına göre yaşayıp, sevap ve ahiretini kazanması için çalışıyor! Bütün bir yıl aç kalmanızı istemiyor ama “Hz. Dâvud oruçu tutun “ diyor; “bir gün aç, bir gün tok!” Ey Memur ve işçiler, iyi Müslüman olun; yani yarı aç ve yarı tok!

Diğer Haberler