Ankara Libya caddesinde yürüyorum. Kaldırımda yürüdükçe yerde bir şeyler dikkatimi çekmeye başlıyor, etrafa düzensiz atılmış bakanın şehvet duygularına açıkça hitap eden tamamen çıplak kalçalı ve çıplak giysili dilber fotoğrafları bunlar. Belli ki ararsanız edindiği mesleki hünerlerini sizinle paylaşacak, artık bedeli her ne ise. Üstelik iyice bakınca, resimde neden özenle kalçaların abartılı olarak vurgulandığını anlıyorsunuz, erkekten dönme dilberler bunlar.
***
İstanbul’da bir iş adamıyla tanışmıştım fabrikalar yapıp fabrika ihraç eden. Biraz samimi olunca gözyaşları içinde hayatında neler çektiğini anlatmıştı.
19 yaşındayken gelmişlerdi Anadolu’nun ufak bir sahil kentinden. Babası okumasına oldukça karşıydı. Kalabalık bir nüfus, babanın kazancı nasıl yetsin ne okuması vermiş eline malayı “eve
Para getir!” demiş. Oysa O’nun içinde bir okuma aşkı var. 19 yaşında gizlice ortaokulu gece bölümüne yazılmış. O iş senin, bu iş senin derken torna tesviye işinde karar kılmış. Liseye kaydını yaptıracak, askerlikle ilişiksizlik belgesi alacak, Askerlik Daire Başkanı Albay ;”Askerden kaçmanın sonu yok evlat!” demiş, reddetmiş. Nasıl kaydını yaptırsın! Tanıdığı “Şair” dediği mahalleden bir büyüğü aracı olmuş, ”Başkanı tanırım! Demiş te kaydını yaptırmış. Liseden sonra böylece üniversiteyi bitirmiş.
Şimdilerde makine mühendisi olarak fabrikalar yapıyor, ciddi miktarda genci okutuyor.
***
Elimde fotoğraf parçaları eve dönüyorum. “Tercihler” diyorum, “insanı belirleyen tercihleridir.”
Koltuğa oturup telefonun kumandasından bir haber kanalı açıyorum. Gazeteciler, rektörler, polis şefleri, avukatlar, emekli, muvazzaf generaller, hatta genelkurmay başkanı… Uzun tutukluluk kararları…
“Bu kararlar kimin tercihleri?” “Ey Tanrım,” diyorum, “bu kararlar kimin tercihleri!” “Bu yüksek düzeyde eğitim almış, ülkeye bunca yıl hizmet vermiş bu insanlara verilen cezalar kimin tercihleri”
***
Libya caddesinde yerlere atılmış dönme kızların fotoğraflarını elime alıp bakıyorum, “acaba diyorum, en uçta yer alma konusunda karar alabilmiş şunlara mı sorsam?”
“Ne diyorsunuz, siz anlıyor muşuz şu olanları?