[Yıllardan 1514, aylardan Şubat, Edirne’de Fil Çayırı’nda Padişah Yavuz Sultan Selim yöneticilerine; Her yörede Kızılbaş taifesinden kim varsa ve nerede bulunuyorsa, üç atasına dek Kur’an hükmü gereğince köklerinin kazınması…1]
200 bin kişilik Osmanlı ordusu karşısında Şah İsmail Yavuz Selim’e yenilir ve oğulları Kanuni Süleyman ile Şah Tahmasb savaşa devam ederler ve ettirirler. Yani Çaldıranda başlayıp Tebriz önlerinde devam eden yaklaşık yüz yıl süren bir mücadele yaşandı. Böylece XVI. yüz yılın hemen başlarında başlayan bu mücadele Aleviler için tam bir katliam yüzyılı olur. Sanıldığı gibi olan bir din ya da mezhep savaşı değildi. Asıl amaç bölgeye hâkim olmak ve ipek yolunu denetim altına alarak İslâm dünyasının lideri olmakvtı… Temel neden buydu.
[ İdris-i Bitlisi, Selim Şah-namesinde O’nu şöyle anlatır; Din perverlerin sultanı şöyle dedi: Bütün ordu ve askerlerimle birlikte benim niyetim, inatçı ve uğursuz Kızılbaş ilhadını (dinsizlik) ortadan kaldırmaktı. Çünkü: İran mülkünde küfür ve sapıklık yüzünden ne din, ne ilim ve ne de iyi hal kaldı. ]2Günümüzde de durum aynıdır.
Günümüzde dinsizlik sözcüğü ya ateizm ya da heterodox, zındık ile karşılanmakta (Yunanca heteros=yanlış, sapık- doxsa= yol demek olup, “sapık yol, yanlış yol” anlamına gelmektedir. Elbette Alevi vatandaşlarımız bu sözcüğün ne anlama geldiğini bilmedikleri için yüzlerine açıkça ifade edilen ve akademik hale getirilen bu sözcüğe bir itirazda bulunmuyorlar. Sünni İslam için “ortodox” sözcüğü ile “doğru yol” denilmekte olduğunu bilmedikleri gibi. Elbette Zerdüştlük dininin kitabı Zendek olup, bu dine inanlara da Zendeke denilmekteydi. Bu terime bir gönderme olarak Sünni Müslümanlar din dışı kabul ettikleri İran kökenli bu inanç biçimini benimsemiş olanlara zındık demekteler. (Başbakan da bu sözcüğe göndermede bulunarak sanırım Kürt Aleviler için “onlar Zerdüşt dinindendir” diyerek derin! dini bilgilerinden toplumu yararlandırmıştı.)
İdris-i Bitlisi Yavuz Selim’in akıl hocasıdır. Sonra da bu akıl hocalığı Kanuni ile devam etmiş ve Alevi düşmanlığı da uzun yıllar sürmüş olup Cumhuriyet dönemine dahi bir miras olarak tevarüs etmiştir. 3
Öyle bir kin ve nefret ki, Şeyh-ül İslam Ebussuud Efendi ile birlikte İdris-i Bitlisi Sünni İslam’ı ve Şafii mezhebini 500 yıl önce Anadlu’nun neredeyse resmi dini haline getirmişlerdir.
Şafilere göre (genelde Kürt nüfus) bir Alevi öldürmek cennete gitmek için yeterliydi. Sünniler ise Alevi’nin kestiği kurbanı yemezlerdi. Neyse ki Cumhuriyet bu düşmanlıkların saçmalığını ortaya çıkardığı için günümüzde o denli keskin değil ve ne var ki, yok ta değil.
İşte o kin ve nefret, Sivas katliamının besleyici kökü olmuştur. Bu gün Alevilerin kanayan yarasının anma günüdür.
Ağlamayın sevgili Alevi kardeşlerim, ağlamayın. Seni seven Sünni kardeşlerin de var…
1- İdris-i Bitlisi, Necdet Saraç, Cem Yayınları, Nisan 2013
2- Hicabi Kırlangıç, İdris-i Bitlisi, T.C. Kültür bakanlığı
3- Çetin Yetkin, Anadolu İsyanları 1977, Milliyet Yayınları