GEZİ PARKI ve GİZLİ GÜNDEM
11 Nisan Anıtı
Bu anıt 1919’da İstanbul’da tehcir suçlularının yargılanmaları ve mahkemelerinden sonra katledilen ve sürülenlerin anısına Divan otelinin olduğu yere dikildi. (O tarihlerde Gezi Parkı alanı içindeydi.) 1922’ye kadar orada kaldı. Sonrası meçhul…24 Nisan 1915 tarihinde yüzlerce Ermeni aydının gece yarısı operasyonuyla evlerinden alınarak Çankırı ve Ayaş'a gönderilmesiyle başlayan Ermeni Tehciri tarihimize kara bir sayfa olarak geçti. Yıllarca o dönemde yaşananların üzeri örtülse de, yapılan katliamlar nedeniyle bir süre sonra yetersiz de olsa, Osmanlı yönetiminde bile davalar açılmış, çok sayıda kişi yargılanmış, idam ve çeşitli hapis cezaları verilmişti. (Kaynak / Demokrat Haber – Tarih) Not: Tehcir olayı Enver Paşa (İttihat ve Terakki) Hükümetince alınmış ve uygulanmış bir karardır.
Günümüz Ermeni Devleti ile AKP iktidarının yaptığı anlaşmalara bağlı olarak 11 Nisan anıtını ihya ederek, varsa eğer tarihi kullanarak düşmanlıkları bitirmek merakı, kendi ilan ettiği siyasaya hizmet edecek olabileceğini yazmıştım, Elbette samimi iseler. Yok, farklı bir gündeme sahip iseler, şu Topçu Kışlası bunu açığa mı çıkarıyor?
Yaptığımız alıntılarla bunu araştırmaya çalıştık.
Bir gezi Parkı direnişi ve Başbakanın tarih merakı nereleri inceleyip nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda hepimize uyarıcı olmakta ve iktidarın sahip olduğu niyeti okuma konusunda dikkatli olunması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
“Tarih 12-13 Nisan 1909 “31 MART VAKASI”
II. Meşrutiyet ilan edilmiş, Meclis-i Mebusan tekrar açılmış, II. Abdülhamid'in 33 yıl süren kanlı istibdat yıllarının sonuna gelinmiş. Osmanlı İmparatorluğu, yeni toplum, Batıdan gelen her türlü bilgiye aç, modernite ile tanışma fırsatını yakalamıştı. Osmanlı İmparatorluğunda II. Meşrutiyet'in ilk yıllarında iktidar ikili hatta üçlü bir yapıya sahipti. Meclis-i Mebusan ve Kabine; İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Yıldız. Yıldız Sarayında oturan II. Abdülhamit iktidar gücünü tamamen bırakmak istemiyor. Tekrar mutlakiyet rejimine dönmek için İngiliz çevreleri dahil bir yığın politik manevrayı sürdürüyordu.
İşte tarihe 31 Mart Vakası diye geçen “Din elden gidiyor” sloganları ile gericiler Derviş Vahdeti adlı bir meczubun önderliğinde II.Meşrutiyet Rejimine karşı ayaklandılar. Derviş Vahdeti'nin yayınladığı İngilizler tarafından himaye gören Volkan Gazetesi İttihad-ı Muhammedi Cemiyetinin merkezi yayın organı görevini üstlenmesinin yanı sıra Osmanlı Ordusu içerisindeki “alaylı subaylar”arasında etkili oluyordu.
Alaylı subaylar, mektepli subaylara düşman oluyorlar onların rütbe kıdem gibi yöntemlerle önlerinde olmalarına tepki duyuyorlardı. Din elden gidiyor sloganları ile Taksim Topçu Kışlasının önünde biriken gericiler, 12 Nisan'ı 13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler. Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti. İsyancıların kurduğu yeni hükümet İngilizler tarafından desteklendi. Tarihe 31 Mart Gerici Ayaklanması şeklinde Taksim Topçu Kışlasında başlayan isyan ancak Selanik'te konuşlanmış bulunan Mahmut Şevket Paşa komutasında ki “Harekât Ordusunun” yıldırım hızı ile İstanbul'a gelerek isyanı bastırmasına kadar Osmanlı'da ikili iktidar havası devam etti.
1940 yılına gelindiğinde Alman Şehir Planlamacısının önerisi ile Taksim Topçu Kışlası yıkıldı ve sosyal donatı alanı olarak Gezi Parkının inşasına yönelindi.
İşte iktidarın tekrar inşa edebilmek için kıyametleri kopardığı Kışla bu Kışla.
2011 yılından bu yana İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve yargı arasında adeta git/gel oyununa dönüşen Kışla bu Kışla.
Bu içi, dışı çirkin anılarla dolu olan Kışlayı ısrarla Taksim'e tekrar inşa ettirip içini de AVM ve Şehir Müzesi haline dönüştürmek isteyen AKP İktidarının üzerinde kıyamet kopardığı Kışla bu Kışla.
Askeri Vesayete karşı olduğunu her fırsatta iddia eden AKP'nin konu Şeriat İsterük diye ayaklanan asker olunca değişen tavrının en somut göstergesi olan Kışla işte bu Kışla…” (Süha Alpaslan – Bolu Gündem gazetesi)