Yazarlar

İlim Kendin Bilmektir…

post-img
Son günlerde, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) üzerinden yazılan yazılar ile iyi bir çevre hareketi doğdu. İyi de oldu. Yalnız burada ‘bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olarak yapılan ve hurafelere dayalı açıklamalar’ yanlış. Kamuoyu tam bir bilgi kirliliğinde boğuluyor! Sanki Demirtaş’ta yüzlerce fabrika yok, buraları bağlık bahçelik. Sanırsınız ki, bölgede doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlar tüketilmiyor… Bu konuda yazdığım birkaç yazıya, tepkiler geldi. Bunlardan ciddi olduğuna inandığım birkaçına cevap vererek, konunun biraz daha şeffaflaşmasına olanak sağlamak istedim. ZİYA GÜNEY VE YEŞİL ÇEVRE ARITMA Eski belediye başkanlarımızdan Sn.Ziya Güney, gerek benim facebooktaki yazımın altına, gerekse Ekohaber Gazetesi’ndeki köşesinde “projelerde hesaplanan değerler, gerçek hayatta hiçbir zaman tutmaz, kapasiteler doğru hesaplanamaz” anlamı içeren cümleler kullanmış. Kendisinin sağlam temelli bir mühendislik eğitimi aldığını bilmeyen yok; bu yüzden söylemi bir kat daha önem kazanıyor… Bu cümleleri okuduğumda inanılmaz derecede şaşırdım. Böyle bir genelleme “mühendisliğin var oluşuna” aykırı. Biraz düşününce bu kaygının (ancak böyle ifade edebiliyorum) bir yaşanmışlıktan kaynaklanmış olabileceğini fark ettim. Sn. Güney, hatırlanacağı üzere Yeşil Çevre Arıtma Tesisi’nin birkaç yıl genel müdürlüğünü yapmış, 2009 yılı Kasım ayında da bu görevden ayrılmıştı. Bu arıtma tesisi kamuoyunda bilindiği gibi Bursa’daki en sorunlu çevre yatırımlarından birisi. Kapasite ve yağmur suyu gibi aşırı problem barındıran bir yapı... YEŞİM TEKSTİL ‘MECBUR’ KALDI Bu yapıya problemli dememize en iyi örneklerden birisi; ülke tekstilinde önemli yeri olan Yeşim Tekstil’in, bu arıtma tesisinin deşarj değerlerinin uygun olmaması nedeni ile yurtdışı alıcılar tarafından yapılan baskı sonucu ‘kendi atık su arıtma tesisini kurmak zorunda bırakılması.’ Sanırım Sn. Güney’in çevre projelerine bakışta yaşadığı travma burası kaynaklı. Ancak proje aşamasında yaşananları bilmediğini düşünüyorum. O yıllarda bölgedeki bir fabrikada çalıştığımdan dolayı, bu arıtmanın ilk proje yıllarında şirketim adına yönetimde bulundum. Orada gördüklerim bilim yerine dost-ahbap ilişkileri, kapasite yerine maliyetleri düşürmek için en alt değerler üzerine yapılan kurgular falandı… Ben bu tablo içinden, daha en başta yanlış yapıldığını söyleyerek ayrıldım. Gürsu-Kestel (O zaman Barakfakih yoktu ) bölgesinde; ucuza mal edip, yasaların çevresinden dolaşmayı öngören bir tüccar anlayışıdır orada yaşananlar. Ancak her çevre projesine aynı pencereden bakmak ne kadar doğrudur. Bunu sorgulamak gerekir. ALİ ULUŞAHİN VE BACA GAZI ISISI TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Eski Şube Başkanı (Sonrasında KMO Genel Başkanlığına da aday oldu) Sn. Ali Uluşahin kardeşimden bir iki eleştiri aldım. Bu eleştirilerin mühendisliği ilgilendiren kısımlarına açıklık getireceğim. Bunun dışındaki cümleleri dikkate almıyorum, maalesef bilginin tükendiği yerlerde böyle yazılıp çiziliyor. Ali kardeşim, baca gazı ısınının, 180 derecelerde soğutulmadan verilir ise asit yağmurları olacağını yazmış; bu kısım doğru. Doğru da devamında soğutulamayacağı anlamı yüklemeye çalıştığı kelimeler kullanmış. Ali kardeşim, ‘soğutulamaz’ cümlesi yanlış, ben iş yerimde yaptığım uygulamalar ile 60 dereceye kadar düşürebiliyorum. Ayrıca bu soruyu bana değil DOSAB yetkililerine sorman gerekmez mi? Son cümle; ‘bu mühendislik olarak mümkün’ bunu dikkate alarak sorunu sor. HÜSEYİN SERDAR VE KÖMÜR Her ne kadar benim yazılarıma eleştiri olmasa da, Dr. Hüseyin Serdar’ın, ‘Kömüre kömür’ deriz başlıklı bir ‘mühendislik’ yazısı dikkatimi çekti. Evet, biz de kömüre kömür der, mühendisler olarak ‘fosil yakıtlar’ sülalesinden geldiğini biliriz. Bu sülalenin; benzin, mazot, doğalgaz gibi diğer bireylerinin olduğunu da biliriz. Yazıda doğalgaz için ‘sütten çıkmış ak kaşık’ havası var. Ama bacadan çıkan NOx’ler ne olacak? Termik santral, çevrim santrali gibi kavramlar yakıtlar ile özleştirilmiş; bu tanımların tamamı yanlış. Her yakıtla termik santral de olur, çevrim santrali de… Bunları bir mühendis arkadaşınızdan öğrenin. Yoksa sizin yazınız, mide rahatsızlığı olan bir hastayı bir jinekologa göndermeye benziyor. GAZETECİ DOSTLARA BİR SORU Gelelim çevreci ve de öyle kalmalarını gönülden istediğim gazeteci dostlara. Şimdiye kadar isimle yazdım, öyle devam edeyim. Sn. İhsan Aydın ve Sn. Mustafa Özdal’a ortak bir sorum olacak; Sizlerin çalışma odalarınıza birkaç yüz metre uzaklıkta, günde en az 100.000 kg kömür yandığını, buradan da ortalama 54.000 kg ocak külü çıktığını biliyor musunuz? Sanırım bilmiyorsunuz. Araştırırken baca külü ve baca emisyon kayıtlarının 1,5 yıl geriye dönük, eksiksiz 7/24 olup-olmadığını da bir öğreniverseniz; bizler de, kamuoyu da aydınlansak… Burada tek firmaya da haksızlık etmeyelim. DOSAB’da, Kestel’de, Gürsu’da, Kumlukalan’da kömür yakan tesis dolu… Tüm bunları da beraber araştıralım. TÜM ÇEVRECİLERE SESLENİYORUM Bu noktada bir kez daha tüm çevrecilere sesleniyorum. Bakın DOSAB diyor ki, ‘Kuracağım tesis ile bölgenin havası daha da iyileşecek. Tüm emisyon değerleri AB standartlarının da altına düşecek.’ Bunu ilk olarak Bursa Kent Konseyi’nde bir üniversite ön raporu olarak savundu. Raporu, eksiksiz ve detaylı olarak ÇED dosyasına koyacağını, kamuoyuyla paylaşacağını açıkladı. Gelin siz de bu raporları irdeleyin. Gerekirse AB ülkeleri uzmanlarından yardım alın. Maliyet konusunda gidin DOSAB’a, ‘Biz sizle uluslar arası araştırma yaptırmak istiyoruz, ödeme size ait’ deyin. Kolaycılık yaparak ‘ret’çi olmakla olmaz. Eğer bu süreçte ortaya çıkacak DOSAB raporları doğru ve bilimsel olarak kanıtlanır ise karşı çıkarak, çevreye ve Bursa’ya en büyük kötülüğü sizler yapıyor olacaksınız. Bu noktada Yunus Emre’nin ünlü şiirinden bir dörtlüğünü anımsatarak bitireyim; İlim, İlim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendin bilmezsin Ya nice okumaktır…

Diğer Haberler