Yazarlar

Batı Uygarlığının İnşası

post-img
SONUÇ İlk üç yazıda Batı’nın inançsal oluşumunun kökenlerini anlatırken bilimsel gelişimin de öncülerinin adından söz etmiştik. Şimdi onlardan kısaca söz edeceğiz. Sonuç bölümünde Stephen Hawking’in “Büyük Tasarım” Doğan Kitap 2012’den yararlandık. Okurlarıma da iş bu kitabı muhakkak kitaplıklarında bulundurmalarını ve okumalarını öneririm. Günümüz insan türü Homo sapiens, MÖ 200 bin yılları civarında Büyük Sahra Çölünün alt kısımlarında ortaya çıktı. Tahıl üretimi etrafında örgütlenen toplumlar MÖ. 7000 yıllarında yazıyı kullanmaya başladılar. Ancak günümüz Batı uygarlığının da temeli kabul edilen İyon (Yunan) klasik dönemi ise MÖ 500 yılları civarına tarihlenir. Miletoslu (Ege-Anadolu) Thales’in evi entelektüel merkezlerden biriydi ve yarattığı etki Anadolu’dan taşıp Batı’ya, İtalya’ya kadar ulaşmıştı. Thales MÖ 585 yılında gerçekleşen güneş tutulmasını büyük bir doğrulukla öngörmüştü. Bir başka Egeli Aristoteles’e (MÖ 384-322) göre; “çevremizdeki karmaşık olayların (dünyada olan) basit ilkelere indirgenebileceği, bunların mitlere veya teolojik yorumlara gerek kalmadan açıklanabileceği düşüncesi ilk kez Thales tarafından bu dönemde öngörülmüştür.” Doğal fenomenlerin temel yasalarını açıklamak olan Ion bilimi insanın düşünce tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. “Yaklaşımları akılcıdır ve bu yaklaşım onları birçok konuda bizim günümüzde kullandığımız gelişmiş yöntemlerle elde ettiklerimize şaşırtıcı derecede benzer sonuçlara ulaşmıştır.” Iyonlu Pythagoras (MÖ 580-490) bir dik üçgende hipotenüsün (üçgenin en uzun kenarı) karesi, diğer iki kenarının karelerinin toplamına eşittir kuramı bir tabiat yasasıdır. Müzik aletlerinde kullanılan tellerin uzunluğu ile sesin armonik birleşimleri arasındaki rakamsal ilişkiyi de Ptyhagoras bulmuştur. Yani sabit bir gerilim altında titreşen bir telin frekansı –saniyedeki titreşim sayısı- telin uzunluğu ile ters orantılıdır. Bu kuram günümüz kuramsal fiziğin ilk örneğidir. Thales’in bir arkadaşı (öğrencisi?) Anaksimendros (MÖ 610-546) yeni doğan bebeklerin ne kadar çaresiz olduklarına bakarak, ilk insanın yeryüzünde bir bebek olarak ortaya çıkması durumunda hayatta kalamayacağını savundu. İnsanlığın ilk evrim halkasının ne olabileceğini düşünen Anaksimendros, insanların bebekleri daha güçlü olan diğer hayvanlardan evrimleştiği iddiasını ileri sürdü. Galapagos adalarını görmemişti. Darvin yaklaşık 1300 yıl sonra “Türlerin Evrimi” teorini ortaya atacaktı. Aynı günlerde gene Ion kolonisinden Demokritos (MÖ 460-370) bir nesneyi kırarak veya keserek parçalara ayırdığınızda neler olduğuna kafa yoruyordu. Bu işlemi sonsuza kadar yapamayacağımızı savunuyordu. Canlı varlıklar da dahil olmak üzere her nesnenin kırılamaz kesilemez parçacıklardan oluştuğunu öne sürüyordu. Bu en küçük parçacığa Yunanca bir sıfat olan ve kesilemez anlamına gelen “atom” adını verdi. Demokritos her maddi fenomenin atomların çarpışması sonucunda meydana geldiğine inanıyordu. O’nun görüşüne göre bütün atomlar uzayda devinim halindedir. Engellenmedikleri sürece devinimlerini sonsuza dek sürdürürler. Günümüzde bu düşünceye eylemsizlik deniyor. Gene Iyonlu Aristarkhos (MÖ 310-230) “Bizim evrenin merkezinde yaşayan özel varlıklar değil, yalnızca sıradan varlıklar olduğumuza” dair devrimci düşüncenin sahibi oldu. Dünyanın güneşin etrafında dönen diğer gezegenlerinden biri olduğunu, geceleri de gökyüzünde gördüğümüz yıldızların da aslımda uzak güneşlerden başka bir şey olmadıklarına inandı. Anlatmaya çalıştığımız, günümüz Batı uygarlığının temeli işte bu bilimsel düşünceler üzerine oturtuldu ve de öylece de gidiyor. Yani Iyonya kuramlarının özgür iradesi, dünyanın işlerine karışmayı amaçlayan tanrılar kavramına yer vermiyordu. Bu tanrıları ihmal edilmesi o zamanın çoğu Yunan düşünürü için son derece ürkütücüydü. “Tıpkı günümüzde birçok insan için olduğu gibi!” diyor Stephen Hawking. Gerçekten şöyle bir baktığımızda o büyük inisiyelerin (Tanrı yolundaki ilkeler bütünü) mürşidleri (aydınlatıcıları) tarafından söylenen kural ya da kuramların doğayı anlamamızda ve yaşamı daha ileri düzeylere taşıyarak hayatı anlamlı hale getirecek ne getirmişlerdir engel olmaktan başka? Öyleyse Yunanlı Epikuros ( MÖ 341-270 ) haklıydı; “Doğacı filozofların yazgılarına köle olmaktansa, tanrılar hakkındaki mitleri izlemenin daha iyi” olduğunu söylüyordu. Böylece atomcu görüş red edilmiş oldu.

Diğer Haberler