Eski rejimlerin yıkıldığı Libya ve Mısır gibi ülkelerde hala devrim süreci sonuçlanmış gibi görünmemektedir. Buna karşılık sivil demokratikleşme talepleri ile başlayan Suriye’deki olaylar tam bir iç savaş halini aldı. Ürdün ve Kuveyt gibi ülkeler istikrarı koruyabilmelerine rağmen hala kırılgan bir yapıdalar. Lübnan, Suriye’deki olayların da etkisiyle her an 1970’li yıllara geri dönebileceğinin sinyallerini veriyor. Irak ise 2009’dan beri ilk kez 2012 sonlarında yeniden bölgenin gündeminde üst sıralara taşındı. İran ve İsrail ise iç politikalarından ziyade dış politikadaki hamleleriyle öne çıkıyorlar.
2012’nin Ortadoğu’da barış, refah ve istikrar getirdiği söylenemez. Aslında 2012 büyük ölçüde yeni bir dinamizmin başladığı bir yıl olmaktan ziyade önceki yıllarda başlayan gelişmelerin devam ettiği bir yıl olarak tarihte hatırlanacaktır. Bu bağlamda 2013’ün de bir önceki yıldan büyük bir farklılık arz etmesi beklenmemektedir. Ancak bölgenin en önemli 4 ülkesinde birden seçim yapılacağı dikkate alınacak olursa seçim öncesi ve sonrası gelişmelerin bu ülkelerin iç politikaları ve dış ilişkilerini etkileyeceği söylenebilir.
İsrail: Ortadoğu’da yılın ilk seçimi İsrail’de gerçekleşecektir. 22 Ocak 2013 tarihinde gerçekleşecek olan parlamento seçiminin son 20 yılda gerçekleşen seçimlerden çok farklı bir sonuç üretmesi beklenmemektedir. İsrail’deki seçim sisteminin sonucu olarak en az 3 partili bir koalisyon hükümeti kurulması kaçınılmaz görünmektedir. Ülkenin en büyük iki sağ partisi olan Likud ve Evimiz İsrail’in geçen yılsonlarında birleşmesiyle oluşan yeni seçim ittifakının seçimden birinci çıkma olasılığı çok yüksek olmasına rağmen Başbakan Netanyahu yeni hükümeti kurma sürecinde yine çetin pazarlıklara girişecektir. Yılın ilk aylarına seçim ve yeni hükümetin kurulması süreciyle girecek olan İsrail ile ilgili olarak yılın geri kalan kısmında dört temel gelişmenin yaşanması beklenebilir.
İsrail’deki mevcut irade barış sürecini canlandırmaya yönelik olmadığından İsrail’den Ortadoğu Barış Süreci’nde olumlu bir adım atması beklenmemelidir. Ancak, Filistin Devleti’nin İsrail ile BM çerçevesinde diplomatik alanda kozlarını paylaşması İsrail Filistin mücadelesinde önceki yıllara göre yeni olayların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Yıllardır olduğu gibi 2013’te de tartışılacak konulardan birisi İsrail ile İran arasındaki savaş ihtimalidir. Yaklaşık bir yıldır 2013 baharının İsrail’in İran’a saldıracağı tarih olacağı ileri sürülmektedir. Büyük bir olasılıkla İsrail’in uluslararası alandaki propaganda faaliyetlerinin bir sonucu olan bu söylemin gerçekliği tartışılır, ancak şu noktanın altı mutlaka çizilmelidir: Eğer İsrail İran’a saldırırsa bu Ortadoğu’da bilinen dengelerin sonu olacaktır.
İsrail’le ilgili meydana gelebilecek üçüncü önemli konu Suriye’deki gelişmelerin İsrail’e yansımasıdır. İsrail, önceki yıllarda olduğu Suriye konusuna doğrudan müdahale etmekten kaçınacaktır. Fakat Suriye’de rejim değişikliğinin olması halinde İsrail’de tehlike çanları çalacaktır.
Dördüncü konu İsrail Mısır ilişkileri çerçevesinde gelişebilir. Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra en çok merak edilen konulardan birisi de İsrail-Mısır ilişkilerinin geleceği olmuştur. Devrim sonrası henüz büyük bir değişiklik olmamasına rağmen her iki ülkedeki seçim sonuçları İsrail Mısır ilişkilerinin son 30 yılın en kötü seviyesine gelmesine neden olabilir.
Son olarak altı çizilmesi gereken konu ise bir olasılıktır. Hatırlanacağı gibi 2006 yılında İsrail ile önce Hamas sonra Hizbullah arasında bir çatışma patlak vermiş ve 1 ay kadar süren İsrail Hizbullah Savaşı çok sayıda insanın yaşamına mâl olmuştu. 2006 yılında çatışmanın çıkmasının temel nedeni Irak’ın işgali sonrasında bölgedeki güç dengesinin ve siyasal denklemin değişmesindeki tırmanmaydı. O tarihte İran, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye arasındaki güç mücadelesi Lübnan’da bir çatışmaya dönüşmüştü. Şimdilerde ise Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler Lübnan’da yeni bir istikrarsızlığa neden olmaktadır. Suriye’deki iç savaşın daha kötüleşmesi ve Esad Yönetimi’nin devrilmeye daha yakınlaşması halinde 2013 yılında İsrail ile Hizbullah arasında yeni bir çatışmanın yaşanması ve Lübnan’da yeni bir bölgesel vekâleten savaş yaşanması olasılığı hayli güçlüdür.
İran: Ortadoğu’nun en önemli bölgesel güçlerinden birisi olan İran 2013 yılında iki seçime sahne olacaktır. Birkaç yıldır iç istikrarsızlığı engellemek amacıyla kendisi için bile sıra dışı bir baskı mekanizması uygulayan İran’da 14 Haziran 2013’te cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleşmesi beklenmektedir. 2009 yılındaki son seçimden sonra büyük iç karışıklıklara sahne olan İran’da rejimin bu seçimin öncesinde çok daha tedbirli davranacağı söylenebilir. Dini lider Ali Hamaney’in işaret edeceği adayın seçimi bir şekilde galip tamamlayacağı söylenebilir. Fakat bu sefer yarışta sadece reformcuların değil, geçmişte dini lider ile ittifak yapan bazı muhafazakârların da bulunacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Mevcut cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad’ın görev süresinin tamamlaması nedeniyle bir kez daha yarışamayacağı seçimin hem öncesinde hem de sonrasında ülkede ciddi bir siyasal istikrarsızlık olasılığı bulunmaktadır.
2013 yılında İran’ın etkileyecek en önemli konu muhtemelen Suriye’deki gelişmeler olacaktır. Bugün açık bir biçimde Suriye’deki iç savaşın bir tarafı haline gelmiş olan İran’ın Esad Yönetimi’nin devrilmemesi için hem bu rejime doğrudan yardımını sürdürmesi hem de uluslararası alanda çeşitli diplomatik manevralar ya da krizler yaratarak Suriye konusunda sonuna kadar direnmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Bunun için Lübnan’da Hizbullah’tan Irak’taki İran yanlısı milis teşkilatlarına kadar aracılarını kullanacak olan İran’ın Esad Yönetimi’nin sona ermesi halinde büyük bir açmaza düşeceği söylenebilir. Bu nedenle İran için Irak her geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Bu bağlamda İrak’daki Şiiler üzerindeki etkinliğini korumak isteyecek olan İran’ın, Bahreyn ve Suudi Arabistan’daki Şii Arapları da daha fazla siyasal hak talepleriyle meydanlara dökme çabasının sürmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
2013 yılında İran bağlamında gündeme gelebilecek en kritik gelişme ise nükleer alanda yaşanabilir. Temelde bugüne kadar süregelen müzakerelerin ve bir yere ulaşmayan yaptırımların İran’ı nükleer programından caydırması mümkün görünmemektedir. Fakat bunun da ötesinde İran’ın 2013 yılında barışçı nükleer programında barışçı olmayan amaçlarla kullanılabilecek maddelerin yapımına ulaşması yani İran’ın nükleer silah üretmenin teknik şartlarını gerçekleştirdiğini ilan etmesi (doğrudan nükleer silah yaptığını söyleyerek değil gerekli uranyum zenginleştirmesini yapabildiğini ilan ederek) Ortadoğu’daki güç dengesini ve gündemi baştan aşağı etkileyebilecektir. Bu tür bir gelişmenin yaşanmasının en muhtemel olduğu zaman dilimi ya seçimden kısa bir süre önce ya da seçimden sonra ülkede gündemi değiştirmek için olabilir.
*Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üni. Uluslar. İliş