Yazarlar

Fazla Söze Ne Hacet!

post-img
Prf Dr. Ali Özçelebi, Bursa Eğitim Fakültesi eski dekanlarından,  geçtiğimiz yıllar içinde kaybettik o değerli insanı; yattığı yer nur içinde olsun, sağlığında göç ettiği Fransa’dan yazışırdık. 2005 yılı son günlerinde gönderdiği bir mektuptan alıntı yapıyorum;   (Hukukçu Turgut İNAL, 12 Kasım 2005 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, “Avrupa Parlamentosu kararlarında ve Avrupa Komisyonu İlerleme, Tavsiye ve Etki Raporları'nda ülkemiz hakkında kabul edilemez değerlendirmeler ve suçlamalar bulunmaktadır,” dedikten sonra belge ve kararlardan bazılarını sıralıyor: 1- Türkiye Kıbrıs'ta işgalcidir. Türk Ordusu Kıbrıs'tan çıkarılacaktır. Avrupa Birliği'ne alınan Rum Yönetimi bütün Kıbrıs'ı temsil edecektir. 2- Ege meselesi Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan'ın taleplerine uygun olarak çözülecektir. 3- Türkiye'nin güneydoğusu ''özerklik, federasyon vs.'' adı altında Kürdistan yapılacak ve Türkiye'den ayrılacaktır. 4- İstanbul'daki Fener Patrikhanesi ''Ekümenik'' olacak, Dünya Ortodoksluğunun merkezi haline getirilecektir. 5- Türkiye, 1915-1923 yılları arasında Ermeni soykırımı yaptığını ve böylece Ulusal Kurtuluş Savaşımızın aslında bir soykırım olduğunu, bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin soykırımla kurulduğunu kabul edecektir. 6- Lozan Antlaşması geçersizdir. 7- Türkiye'nin Müslüman olmayan azınlıklarının dışında, Kürt ve Alevi gibi çeşitli etnik azınlıklar ve dinsel cemaatler olduğu kabul edilecektir. 8- Azınlıklar ve cemaatler etnik ve dinsel kimlikleriyle parlamentoda temsil edilecektir. 9- Türkiye'de azınlıklar kendi derneklerini, kendi partilerini, kendi okullarını kurabilecektir. 10- Fırat ve Dicle suları uluslararası denetime teslim edilecektir.     Başkalarını bilmem ama, bu tür haberler, abartılmış varsayımlar olsa bile, benim uykularımı kaçırıyor. Fransa’da yaşıyorum, çifte vatandaşlığım, eh burada değilse bile Türkiye’de bana yetecek denli emekli maaşım var, yine de kaygılanıyorum anayurdum için. Oysa başta Türkiye’yi yönetenler, bazı yazılı ve görsel basın kuruluşları olmak üzere kimilerinin pek üzerine alındığı yok. Hattâ yönetenler bu isteklerde bulunanların işlerini kolaylaştırıcı davranışlar sergileyip, işler yapabiliyorlar, sözünü ettiğim basın da onlara alkış tutuyor. Örneğin 301 Madde’nin uluorta işletilmesi, sergi basılması, Trabzon’da bir rahibin öldürülmesi, vb. gibi. Yukarda anılmayan bir şey var AB’nin yarı yarıya kabul ettirdiği:  Milli Güvenlik Konseyi’nde, ülkenin iç ve dış siyasetinde TSK’nın etkisinin azaltılması.) Yukarıdaki maddelerin hangilerinin gerçekleştiğini ya da gerçekleşmek üzere olduğunu TSK hükmü dâhil araştırmayı size bırakıyorum. Bu arada lütfen Fazıl Say hakkında verilen mahkeme kararını da ekleyin ve Lozan Antlaşması’nın ABD tarafından günümüze kadar halen kabul görmediğini de dikkate alın. Bilmem fazla söze gerek var mı?  

Diğer Haberler