Hıristiyan inanışlarında Hz. İsa’nın tekrar gelip yeryüzünde mutlak adaleti sağlayabilmesi için üçüncü milenyum başlarında “Armegedon” denilen nihai savaşın çıkması gerekmektedir. Bu savaş Kudüs yakınlarındaki “Magedon” tepesi etrafında kâfir ordularının (günümüzde İslâm ordularının) İsrail oğullarına saldırmasıyla çıkacak bir savaştır. Matrix filmini seyretti iseniz eğer, bu konuyu işlemektedir. Elbette bir bilim(!) kurgu olarak, (mı dersiniz?)
ABD Başkanı Bush ile etrafındakiler bunlara inanıyordu ve öyleyse İsrail, Araplarla olan savaşında bu nedenlerle desteklenmeliydi. Bush başkanlığı sırasında yaptığı açıklamalarıyla, İsrail’in Filistin’i işgaline bu nedenlerle destek vermekteydi. Çünkü İncil’e göre, Hz. İsa “Zion (Zeytin) dağından kükrediğinde (Arslan) cennet ve Jerusalem sallanmıştı...” Yani Hz. İsa İsrail Arslanı olarak dünyaya gelmişti. O nedenle de “Ahdi Atik=Tevrat – İncil’in” ilk kitabı olarak kabul edilir. Ziyon tepesinden İsa’nın iş bu kükremesi; Yahudiliğin “Sion – Siyonizminin” de dayanak noktası olarak İsrail oğullarının belleğine işlemiştir. Günümüz Amerika’sının dünya üzerindeki hegemonyası işte bu Protestan/Anglo sakson/Siyonist histerisinin arenası haline gelmiş olup, ellerindeki çok büyük mali ve tekno – silah gücü sayesinde, insan kanının hiçe sayıldığı bir “Armegedon” günlerini; kendi tanım ve anlayışlarına göre yaşamakta, yaşamayı da kabul etmek istemeyen toplumlara dayatmaktadırlar, Irak’ta olduğu gibi. O günler ABD’yi ziyaret eden İngiltere Başbakanı Blair’in “Neye mal olursa olsun Irak’ta başarıdan” söz etmesi boşuna değildi. Çünkü O zaten Anglo Sakson bir Protestan’dı.
Uluslararası sermaye, küreselleşme tanımlaması ile önündeki ulus devlet engelini aşabilmek için arkasına saklandığı bu ağır silah gücünü kullanarak ya da yaygın medya ve sinema yoluyla kendi değerlerini dünya halklarına bir erdem gibi dayatmakta. Böylece o halkların “vatan” kavramı ağır bir erozyona uğramakta. “Vatan” artık karnın doyduğu, fakat “ruhun olmadığı” yerdir. Yeni bir “Pentogonizm” var karşımızda.
— 24 Ağustos 1990 “Amerika’nın ekonomik çıkarlarına ideolojik kılıf ve stratejik gerekçe bulan savaş teorisine “Pentogonizm” adı veriliyor. Türkiye büyük bir hızla, Amerika’nın Ortadoğu’daki petrol bekçiliğine itiliyor. Bu yeni Ortadoğu dengelerinde Türkiye’ye yeni roller verilecek, Türkiye’nin siyasal rejimi ve geleceği de verilecek bu rollerle biçimlenecek.”
— 16 Ağustos 1990 “Talabani bu günlerde Washington’da Pentagon yetkilileriyle pazarlık yapıyor. Ortadoğu’da taşlardan biri yerinden oynarsa, bundan sonra neler olabileceğini kestirmek çok güçtür. Bakarsınız Saddam’ı deviren ABD bölgede kendine bağlı bir Kürt devleti de kurdurur.” (Baba Bush değil ama oğul Buşh bunu başardı günümüzde.)
— 24 Ocak 1991 Baba Bush’un Bağdat’ı bombalaması sürecinde: “Elektronik savaş er geç bitecek, savaştan sonra yeni bir süreç başlayacak. Bu süreç terör sürecidir. Dünyayı kanlı sürprizler bekliyor. Evet, savaşın bitmesinden sonra terörün hemen başlayacağını bilmek, önlemleri ona göre almak gerekecektir. Mısır kökenli terör örgütü ‘Müslüman Kardeşler’, İran destekli ‘Hizbullah’ gibi örgütler, Türkiye’de terör eylemlerine baş vurabilirler. Bunlar, ayrımcı Kürt örgütleri ile de işbirliği yapabilirler. Nereden bakarsanız bakın, Ortadoğu bir bataktır. Ne yazık ve ne acı ki, Beyaz Saray ve Pentagon eliyle bu batağa saplanmış bulunuyoruz.” (Bu gözlem Türkiye’de gerçekleştiği gibi, dünya da nasibini aldı.)
Tarih vererek aktardıklarım, rahmetli Uğur Mumcu’nun kaleminden olan gözlemler. Dürüst, namuslu, ülkesini ve komşu ezilen halklarıyla birlikte kendi halkını seven bir aydının öngörüleriydi bunlar. Öyleyse neden yok ettiler onu ve kimler?
13 Nisan 2004 NTV. Defne Sarısoy’un Prf. Dr. Hüseyin Hatemi ile söyleşisinden. Hatemi;
“ Bir ihtimal Kürtler ayrı bir devlet haline getirilirler ama Kürtler, o zaman Irak’tan ayrılarak hem İran, hem Türkiye’yi, hem Irak’ı tehdit eden bir ülke konumuna gelir. Ortak düşman olur. Bölgede İsrail ve ABD müttefiki bir Kürt devleti kurulabilir. Açıkça söylenmese de, bunu istedikleri kesin. Rahmetli Uğur Mumcu zaten bu durumu daha şehit edilmeden hemen önce dile getirmişti. Kanımca bunu dile getirdiği için ortadan kaldırıldı. CIA ve Mossad’dan aylık alan, sözüm ona Kürt milliyetçi liderlerini (Talabani gibi) açıkça yazdı. “Mossad’ın bizim Güney sınırlarımızda işi ne?” şeklinde yazılar yazdı. Bu yazıyı yazdığı gün ben, hayrete düşmüştüm. Bu kadar cesur bir yazıyı yazdığına göre belki de güvendiği, dayandığı vardır diye ummuştum, ama yokmuş demek ki.”
Kıbrıs, 20. yy.da Hilalin, Haçı yendiği tek yerdir. Armagedon’a aykırıydı. Ortadoğu’da “Türkiye’ye verilecek yeni rol nedeniyle rejiminin yeniden tespit edileceğini” de yazmıştı Mumcu. Elbette Kıbrıs engelini(!) aşabilecek “ılımlı İslâm” iktidara gelmeliydi. O da oldu.
İnsan sormadan edemiyor 21. Yy. başlarında “Sırada ne var?” diye.
Önce gerçekleşenlere bakalım.
- Rahmetli Mumcu'nun öngörüleri aynen çıktı. İslami terör önce desteklendi ve Afganistan, Irak bu bahanelerle işgal edildi. Uzun süreli doğrudan işgal yoluyla asker bulundurmanın maliyeti yüksek olunca bölgesel ölçekli devletlere taşeron görevler verilmeliydi. Obama’nın İsrail gezisi meyvelerini vermeye başladı.
- Ortadoğu’da en güçlü aday elbette Türkiye’dir. Kemikleşmiş sorunları çözülürse işe yarayabilecektir. KÜRT TERÖRÜ bu nedenle gündemden düşürülüyor. Ancak Kürtlerin önü 10 yıl içinde bağımsız devletlerini kurabilecek şekilde açılıyor. Erdoğan’ın elindeki piyango biletine sadece büyük ödül olarak “Kürt terörünün bitirilmesi” değil, İsrail’den kaç yıldır beklenen tavizlerin ve tazminat isteklerimizin kabul edildiğinin haberleri manşetlere taşınıyor 23 Mart günüyle.
- Ortadoğu’nun uslanmaz jandarması ve ABD’nin sonsuza kadar beraber olacağını açıkladığı İsrail’in de Türkiye ile olan sorunları kalıcı olarak çözülmeliydi.
- Eğer Sayın Erdoğan zafer sarhoşu olmazsa, yakında Kürtlere ve ABD’ye ne gibi katkılarda bulunacağımızın ipuçlarını yakında görürüz.
- Suriye konusunda AKP “Müslüman Kardeşler” kartını oynuyor. Geçenlerde ülkemizi ziyaret eden Ürdün Kralı Abdullah bu konuyu açıklıkla ifade etmişti.
- Sayın Erdoğan’ın artık Ürdün de bile ayan olup açıkça ifade edilen kendi ajandasına göre ineceği istasyona geldiğinde “demokrasi treninden” inecek mi Anayasa oyunlarıyla?
- Sanki mevcut sorunların hızla çözülmesi, elbette ABD desteğiyle, Türkiye’nin elini Suriye’ye fiziki müdahale konusunda rahatlatıyor gibi.
Bakalım yakın günler neler getirir!