Birkaç gün önce çok sevdiğim kapı komşumu kaybettim. Annem sağken birbirine gider, kendilerince kadın kadına dertleşir, sohbet edelerdi. Dar omuzlu, kısa boyuyla tıknaz, kilolu olması nedeniyle de çeşitli sağlık sorunları vardı. İyi insandı. Renkli bir yaşamı yoktu ama hayata getirdiği çocukları, torunları ile mutluydu. Fazla kilolar ve yorgun bir kalp ne kadar dayanabilirse dayandı. Sonra da arada bir yemlediği kuşlar gibi uçtu gitti sevgili komşum.
*************************
Kuşlar uçmaları nedeniyle, cennetle dünya arasındaki bağlantıyı kuran varlıkları simgeler. Yunan’da cennetten mesaj getirerek önceden uyaranlardır. Tao öğretisinde aynı anlamı taşıması yanında yerkürenin ağırlığından kurtularak hafiflemenin biçimi olarak kuşlar ölümsüzlüğü simgeler. Göğe doğru uçan kuşlar motifi Brahmanizmde özverinin önerilmesi veya ritüelik dansçıların simgesidir. Aynı bakış açısına göre de bedenden kaçan ruhlardır veya bir alt derecede aklın anlayışını hızlandıran kanatlı yaratıklardır.
Kuşların cennet simgesi olması Şeytanın da karşıtı olmasını getirir. Bu nedenle de ruha özgü dünyayı simgelerken, melekleri ve daha yüksek var oluşları da işaret eder. Hint Upanişad’larında (MÖ.700/300) yılları arasında ruhbanlar tarafından yazılan Brahmanist metinler, Musevi/İsevi/İslâmi mistizmini önemli düzeyde etkilemiştir. Dünya ağacının dallarında iki kuş vardır; biri ağacın meyvelerini yerken, diğeri yemeden bakmaktadır. Birincisi bireysel hareket eden ruhu (atman) diğeri ise evrensel ruhu (Brahman) ki; saf bilgiyi simgelemektedir. Gerçekte bu kuşlar bir diğerinden ayrı değildirler ve bu nedenle iki başlı tek bedenli olarak resmedilirler. Bu simge Selçuk, Bizans gibi devletlerde neden bayraklarında kartalın çift başlı olduğunu da açıklar.
İslâmiyet’te kuşlar melekleri simgeler. Kuşların dili, melek/ruhlar dünyasının dili olarak bilinir. Hz. Süleyman kuşların dilini bilirdi. Böylece vahşi kuşları denetim altında tutabiliyordu. Kuşların dilini bilmek aynı zamanda cennetin de dilini anlamak yetisiydi. Kuşlar Tanrının insana gönderdiği dostları olarak, Simurg, Anka söylemlerinde olduğu gibi ölümsüzlük (soma) suyunu insanlığa getirenlerdir. Ruh bedenden bedene göç ederek yetkin (kâmil) hale geldiğine göre, ruhu simgeleyen kuş, kara bulutların arasından aniden çıkan beyaz büyük bir kuş olmalıdır ki; buna uygun göçebe kuş, kaz kuşudur. O nedenle kaz kuşu kutsal kabul edilirdi. Hz. Ali’nin eteklerini tutan kazlar arasında resmedilmesi Alevi dünyasında haberci oluşları nedeniyle önemlidir. Kazlar Ali’nin namaz anında öldürüleceğini bilmektedirler.
Kuşların yuvalarının ortadan kalkması, bozulması, zarar gelmesi gibi eylemler; obaya, ülkeye bir zarar ya da hastalık, karışıklık geleceği işaretinin simgesiydi. Bu nedenle Osmanlı’da tantanalı av partileri düzenlenmezdi. Çünkü halk arasında hoşnutsuzlukla karşılanırdı. Avcı Mehmet’in avda attan düşüp ölmesi pek hayra yorumlanmamıştır.