Yazarlar

Suriye'de Olanlar...

post-img
Siyasal muhalefet daha çok Türkiye’de olmak üzere Suriye dışında örgütlenmeye çalışmış ve muhalefetin önemli bir bölümü uzun yıllardır Suriye dışında yaşayan kişi ya da gruplardan oluşmuştur. Askeri muhalefet ise teknolojik yetersizlik, maddi imkânsızlık ve rejim baskısı nedeniyle örgütlü bir yapı oluşturmayı başaramamıştır. Yaklaşık olarak 50 ile 2000 kişi arasında değişen sayıda askerin oluşturduğu birlikler bulundukları bölgedeki mücadele ve etkinlik ile sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla halen çok parçalı niteliğini koruyan bir askeri muhalif yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu yapı herhangi bir liderlik tarafından yönetilmemekte ve gruplar arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmamaktadır. Bir bölgeyi, semti kontrol eden çok fazla sayıdaki “tugaylar” birbirinden bağımsız hareket etmektedir. Silahlı direniş boyutuna geçilmesi ile beraber rejim değişimini savunan dış aktörler, Suriye dışında örgütlenen çeşitli Suriyeli sivil toplum kuruluşları, siyasal parti ve bazı önde gelen kişiler üzerinden Suriye’de rejime karşı mücadele yürüten gruplara para, insani yardım, iletişim araçları, teknolojik imkanlar ve silah aktarmaya başlamıştır. Oluşan bu sistem Suriye’deki parçalı ve dağınık muhalefeti daha da parçalamıştır. Çünkü Suriye muhalefetine yapılan yardımlar merkezi denetim olmadığı nedeniyle Suriye’deki çok parçalı muhalifli bir yapının oluşmasıyla sonuçlandı. Çünkü her bir ülke, her bir örgüt ve hatta güçlü kişiler Suriye içinde kendine yakın gördüğü, iletişim kurabildiği grupları desteklemeye başlamıştı. Bu da sadakati sadece finansal destek aldığı yere olan ve bunun dışında hiçbir üst otoriteyi tanımayan silahlı grupların ortaya çıkmasına neden olmuştu. Dolayısıyla Suriye’deki muhalefetin tek çatı altında toplanabilmesi için öncelikle Suriye’ye aktarılan yardımların merkezileşmesi zorunludur. - Farklı gruplar arasındaki liderlik mücadelesi nedeniyle kendi aralarında bir türlü bütünlük sağlayamamaları, - Müslüman Kardeşler örgütünün Suriye Ulusal Konseyi’ni çok fazla kontrol ediyor olması, - Suriye’deki Nusayri, Hıristiyanlar ve Kürtler gibi azınlık gruplara güven telkin etmemesi ve bu grupları temsil etmemesi gibi nedenler Suriye muhalefetinin günümüze kadar olan başarısızlığın temel nedenleridir. Suriye siyasal ve askeri muhalefetinin durumuna karşılık Suriye rejimi beklenenin aksine büyük ölçüde bütünlüğünü korumayı başarmıştır. Bunun nedenlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz; Siyasi yapı ve ekonomik yapı arasındaki çıkar birlikteliği, Azınlık grupların Sünni iktidarından çekinmeleri nedeniyle rejime yakın olmasalar da ayaklanma hareketine katılmamaları, Ayaklanma hareketinin belli bir kısmının radikalleşmesi ve El Kaide gibi terör örgütlerini de içermeye başlaması, Ayaklanmanın radikalleşmesinin Suriye halkının bir kısmı ve bazı dış aktörleri kaygılandırması ve son olaraksa, Rusya-Çin-İran’ın Esad yönetimine verdiği siyasal, diplomatik, ekonomik, askeri ve lojistik destek. Bu faktörler neticesinde Esad yönetimi beklentinin ve bölgedeki diğer örneklerin aksine günümüze kadar iktidarını korumayı başarmıştır. Bütün bunlara karşın Suriye’deki mevcut güç dengesine yeni bir faktör girişi olmadığı takdirde silahlı muhalefetin mevcut haliyle düzenli orduyu yenebilmesi mümkün gözükmemektedir. Mevcut denkleme eklenerek muhalifleri rejimi yıkmaya taşıyabilecek unsurlar ise şunlar olabilir: - Suriye güvenlik birimlerinin çözülmesi - Suriye dışından bir aktörün (ya da aktörlerin) askeri müdahalesi ya da bazı askeri zorlama tedbirleri alması -Suriye silahlı muhalefetine, düzenli ordu ile savaşabileceği çapta her türlü lojistik desteğin sağlanması ve askeri muhalefetin düzenli ordu yapısına kavuş(turul)ması, İlk iki unsur açısından bakıldığında gerçekleşme olasılıklarının son derece düşük olduğu görülmektedir. Suriye güvenlik birimleri iki yıla yakın süredir büyük ölçüde bütünlüğünü korumuştur ve kısa dönemde bunun aksini mümkün kılacak bir ortam bulunmamaktadır. İkinci unsur açısından bakıldığında da, bölgesel ve bölge dışı güçlerin pozisyonları incelendiğinde bu olasılık neredeyse imkansız gibidir. Böyle bir operasyonun öncülüğünü yapması beklenen ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkeler iç kamuoyu baskısı, Suriye’deki şartların askeri müdahaleyi mümkün kılmaması ve ekonomik gerekçelerle askeri müdahaleye uzak olduklarını göstermektedir. “Bu şartlar altında siyasal ve askeri muhalefet üzerinden Suriye’de değişimi sağlamak en uygun politika seçeneği olarak öne çıkmaktadır. Bunun için siyasal ve askeri muhalefetin ilk başta sıralanan zayıflıklarını ortadan kaldırarak daha etkin bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Bu çabaların önderliğini yakın zamana kadar Türkiye üstlenmiştir. Bundan sonra da Türkiye’nin bu süreçte kritik rol oynayacağı kesindir. Ancak ABD, özellikle Başkanlık seçiminin ardından, Suriye siyasal ve askeri muhalefetini örgütleme sürecine doğrudan müdahil olmaya başlamıştır. Bu çerçevede ilk adım olarak Katar’ın başkenti Doha’da toplanan Suriyeli muhalifler, geniş katılımlı yeni bir çatı örgütü kurmuştur. Suriye Muhalefeti ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu adı altında kurulan yeni çatı örgüt ilk aşamada uluslararası tanınma, sürgünde Suriye hükümetinin kurulması, askeri desteğin arttırılması ve muhaliflerin kontrolündeki bazı alanlarda uçuşa yasak bölge ilanı konularında çaba sarf edecektir. Suriye Ulusal Konseyi’ndeki Müslüman Kardeşler ağırlığının aksine yeni yapıda uzun yıllardır Suriye’de rejime karşı muhalefet sergileyen Muaz El Hatip, Riyad Seyif ve Süheyr Atasi gibi isimler sırasıyla Başkan ve Başkan Yardımcılıklarına getirilmiştir. Bunun yanı sıra Suriye içindeki liberal-seküler muhalefet, azınlık grupları da daha fazla temsil imkanına kavuşmuştur. Suriye Ulusal Konseyi ise 63 kişilik yeni Meclis’te 22 sandalye elde edebilmiştir. Etkinlik daha çok sahada mücadele yürüten kişilere geçmiştir. Her vilayetten “Yerel Konsey” temsilcileri yer almıştır. Suriye Ulusal Konseyi’nde temsilcisi olmayan Suriyeli Türkmenler üç sandalye ile temsil edilmiştir. Bunun yanı sıra Arap aşiretler, Suriye Yazarlar Birliği, Suriye İş Forumu, Suriye Alimler Birliği gibi sivil toplum kuruluşları, Dürzi lider Sultan Paşa Atraş’ın kızı Muntaha Atraş’ı temsilen Ziyad Abu Hamdan, Suriye içinde uzun yıllardır muhalif hareket içinde yer alan Mişel Kilo gibi seküler-liberal isimler yeni Meclis’te yer almıştır. 16 farklı Suriyeli Kürt partisinin çatı örgütü Kürt Ulusal Konsey’inin de Suriye Ulusal Koalisyonuna katılımı konusundaki görüşmelerin sonuçlandığı belirtilmektedir. Buna göre Kürt Ulusal Konseyi lideri Faysal Yusuf’un Koalisyona girmeyi kabul ettiği bildirilmiştir. Eğer bu gerçekleşirse Başkan yardımcılıklarından birinin Kürtlerden olması ve Meclis’te Kürtlere %15 temsil imkanı verilmesi ve iktidar değişimi sonrasında yeni kurulacak devletin adının “Suriye Cumhuriyeti” şeklinde değiştirilmesi konusunda uzlaşılmıştır. Ayrıca gelecekte Kürt bölgelerinde seçime gidilerek Kürtlerin kendilerini temsil edecek kadroları seçmesi ve Kürt halkının haklarının anayasal güvence altına alınmasının da uzlaşılan konular arasında olduğu belirtilmiştir. Buna paralel olarak bir diğer önemli gelişme Antalya’da gerçekleştirilen toplantı ile dağınık yapıya sahip askeri muhalefeti tek çatı altında toplama girişimidir. ABD, Türkiye, Katar, Fransa, Suudi Arabistan gibi ülkelerin temsilcilerinin de katıldığı toplantıya Suriye’de farklı bölgelerde rejime karşı silahlı mücadele yürüten 550 sayıda subay ve tugay komutanları katılmıştır. Toplantı neticesinde 20’si sivil 10’u da subaylardan oluşan Yüksek Askeri Konsey oluşturulmuştur. Ayrıca beş askeri bölgenin kurulması kararlaştırılmıştır. En önemli unsur her bir askeri birimin başına askeri yetkililerin yanı sıra sivillerin de getirilmesi olmuştur. Böylece askeri birimler üzerinde sivil denetimi oluşturulmaya çalışılmıştır. Yüksek Askeri Konsey’in başına Suriye ordusundan Temmuz ayında ayrılan, Humus doğumlu Tuğgeneral Salim İdris oyların çoğunluğunu alarak genelkurmay başkanı seçilmiştir. Bu yapı, aralarında Özgür Suriye Ordusu’nun de olduğu sahadaki farklı askeri konseyler ile güçleri bir araya getirmeye çalışacaktır. Bu yeni yapıya El Nusre Cephesi, Ahrar Şam gibi El Kaide bağlantılı radikal gruplar dahil edilmemiştir. Toplantı ile Özgür Suriye Ordusu’nun yapısı, uyacağı ilkeler ve çalışma düzeni gibi konularda da uzlaşma sağlanmıştır. Şimdiye kadar Özgür Suriye Ordusu’nun lideri olarak bilinen ancak Suriye’de mücadele vermedikleri için eleştirilen Albay Riyad Esad ve Mustafa el Şeyh gibi isimler karar alıcı pozisyona getirilmemiş, sembolik rütbeler verilmiştir. En önemlisi askeri muhalefete destek sadece bu yapı üzerinden gerçekleşecektir. Böylece Suriye askeri muhalefetinin de merkezi ve bütünlüğü olan bir yapıya kavuşması beklenmektedir.” Ortadoğu uzmanı, Oytun Orhan A.İ.B.Ü Doktora 14/12/02 Umulan, siyasal istikrarsızlık ve hatta bölünme gibi riskleri beraberinde getirdiği su götürmez bu durumun Lübnan, Ürdün, İsrail gibi ülkeleri istikrarsızlığa sürüklemesi yanında bu risklerden doğrudan ve en fazla etkilenecek ülke Türkiye olacağı güçlü olasılığı karşısında Suriye adına en uygun seçenek olarak Suriye liderliğinin iktidardan çekilmesi ancak devlet otoritesinin tamamen ortadan kaldırılmadığı bir yolun bulunmasıdır. Bu da ABD ve Rusya’nın önderlik ettiği iki karşıt kamp arasında gerçekleşecek bir büyük pazarlık neticesinde mümkün olacaktır. Görünen o ki, Rusya Esad’ın gidiciliğini şimdiden kabul etmiş görünüyor. Anlatmaya çalıştığımız olasılıklar nedeniyle İran’ın “üçünü dünya savaşından” söz etmesi savaşın çıkması için el ovuşturarak pay arayışından başka bir şey değil. Çünkü “scud” füzesi şahane, “petriotlar” bahane, “Obama” şahane…

Diğer Haberler