Yazarlar

Cumhur, Evrensel Ölçütlerde Birleşir (mi)?

post-img
Erdoğan, 24 Mayıs Cumartesi günü neden Almanya'daydı, tüm halk protestolarının, resmi açıklamalarda protokol kurallarını zorlayan gelme işaretleri ve de Alman medyasında sürmanşet bu ziyaret karşıtlığına rağmen.   Aslında bunun tek bir cevabı var, kanımca Erdoğan 11 Ağustos sabahını garantilemek için orada. Hedef birinci tur, hesabını muhalefet partilerinin uzlaşamayıp çok aday ile seçime girecekleri ve de o ağustos sıcağında ehli keyif olduğu bilinen, sosyal demokratlarda ciddi bir seçime katılmaya lütfetmeyecekleri üzerine kurmuş gibi görünüyor. Bunun içinde %5 civarı gurbetçi oylarına talip. Bu kaynağın başında Almanya geliyor bilindiği üzere…   Hal böyle olunca Erdoğan, ne olursa olsun 17 Aralık sürecinden yıpranak çıktığını, yerel seçimin genel seçim projeksiyonu yapıldığında TBMM'de çoğunluğu yitirdiğini ve de Soma faciası ile bir ağır darbe aldığını gördüğü için, birinci tura muhtaç. Düşünsenize 17 Aralık sürecinde dört bakan istifa etmiş/ettirilmiş, facia sürecinde iki bakanı daha gidebilir... Yani yıpranma diz boyu. Acemi hırsız ev sahibini şaşırtır misali, yandaşlarına umut aşılamak, paydaş medyasına umut aşılatmak ve de bunları kulaklara fısıldatarak yaymak için, içi boş slogan vari cümleler ile süslemeye çalıştığı konuşmalar yapıyor.   Çok adaylı birinci tur ve seçime katılma oranın düşük olabileceği tahminleri; Erdoğan ve ekibinin seçilme için, ihtiyacı olabilecek  %1-2 hatta bindeli orandaki oy artışların önemli olduğu savı ile çalışmalarına yön verdiği/ bu oyların peşine düştüğü izlenimini uyandırıyor.   Ülkemizin siyasal yapısına bakıldığında, seçimin çok adaylı olabileceği uzlaşma kültürü eksikliği ve de buna eklenecek bencillikler ile çok adaylılık kaçınılmaz gibi. Toplumsal yapıya bakıldığında tatil dönemlerinde yapılan seçimlerde, katılım oranları ehlikeyif bir seçmen yapımızı ortaya koyuyor...   Bu saptamalardan hareket ile Erdoğan ne yapıyor, canını dişine takmış çalışıyor. İster beğenin ister beğenmeyin. Muhalefet kayıkçı kavgasında. CHP, aday eğilim belirleme seçimi yapıyor milletvekilleri arasında, ama sonucu sadece Kılıçdaroğlu bilecek (ne demokratik değil mi !). MHP'de Bahçeli, tabiri caizse bahçe bahçe dolaşıp görüş alış verişi yapıyor (görüş aldığı doğru olabilirde görüş veriyor mu merak konusu !). HDP kürk kökenli aday peşinde, ayrıca Baydemir basında yazdığına göre, ikinci turda Kürtler oy vermek zorunda değil diyor... DSP yirmi imza bulursa Türker'i aday göstermek peşinde (meclis dış kulvarından koşup, sanki Erdoğan'ın değirmenine sutaşıma çabasında gibi. Yirmi imza bulunur ise, o imzalara bakmak lazım!)   Bu tablodan ortaya çıktığı gibi, muhalefette ortak adayı hayal gibi. Bu noktada anahtar kelime HDP'nin adayının mutlaka olması gerektiği. HDP'nin ülke genelinde en az %5 oranında oyu olduğu ortada; Bu oyların Erdoğan’a birinci turda gitmemesi, Erdoğan’ı 24 ağustosa taşır ya da başka bir değimle öteler mi acaba.   Erdoğan’ın adaylığı ve HDP adayının da bulunması durumunda (eğer aday çıkarmazlar ise bu Erdoğan’ın hanesine artı yazar), CHP ve MHP'nin çağdaş ve evrensel değerlere saygılı bir aday ismi üzerinde anlaşamaması durumunda, çok adaylı bir seçimde, Cumhurbaşkanımız seçimden önce, adaylar kesinleştiğinde bellidir demek yanlış olmaz.   Peki, hangi ilkelerde hangi ölçütlerde birleşebilir muhalefet. Gerçi ülkede, muhalefet partileri dışında çok insan kafa patlatıyor, emek harcıyor. Bursa'da, siyasetin çeşitli kesimlerinden oluşmuş “Bursa Cumhur Hareketi” bunlardan sadece biri. Bir başkası TÜSES bu konuda demokrasi açısından bakarak bir çalışma yürütüyor. Bunlar ve benzeri çalışmalar Ankara tepelerinde karşılık bulur mu, bundan çok ama çok şüphem var.   Peki, muhalefet, uzlaşmaya ne ölçütlerden bakarsa sonuca ulaşılabilir. Benim naçizane cevabım/önerim; "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"ni odak olarak alarak; Neye inanıyorsa, kutsal değerleri her ne ise onun için, o değerler üzerine yemin edecek, yasal şartları taşıyan siyasetçi ve/veya bilim insanı üzerinde uzlaşılabilme olanaklarının yaratılması ile sonuca ulaşılabilinir.   Bence, ülkemizdeki AKP dışındaki tüm siyasi partileri, içinde toparlayabilecek ve vücut bulmasını sağlayacak tek nokta kaldı bu günlerde. O da evrensel değerler, eğer konu insan ve yaşam ise bu konudaki tek ama tek nokta “İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ”dir.   Şimdiye kadar okumayanlar, lütfen birkaç dakika ayırıp okuyu versin.  

Diğer Haberler