Genel ve CHP Özelinden, Ekmeleddin İhsanoğlu
CHP ve MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak Sn. İhsanoğlu’nun açıklanması, geniş yankı buldu. Genel hatları ile baktığımız, entelektüel, iyi eğitimli bir beyefendi. Yani sorun beyefendinin kişisel yapısında değil, taşıdığı misyonda. Bu misyonun öne çıkmasının nedeni, ABD’nin “selefi İslamın” önünü kesmek için kurdurduğu İslam Konferansı Örgütünün (İslam İşbirliği Teşkilatı olarak değişti) başı olması (genel sekreteri).
Kamuoyunda bir tanım kargaşası var, hem AKP hem de CHP-MHP adayını aynı kefe konuyor. Dış görünüşe göre bunda yanlış yok. Gelin görün ki, detaya inildiğinde bu iki aday arasında siyahla beyaz kadar fark var. AKP’nin adayı Başbakan veya parti içinden aynı görüşte bir aday olur ise bu “selefi islamın” temsilcisi olacak, Sn İhsanoğlu ise “tasavvufi” (ılımlı) islamın adayı.
Bu konu aslında, her şeyin özeti, ABD’nin radikal İslamcılığın önünü kesmek, “tasavvufi İslam” yani yaygın kullanımı ile ılımlı islamın genişlemesini sağlama çabasında saklı. ABD, RTE ile ilk başlarda bunu hayata geçirebileceğini düşünerek tüm gücü ile AKP’yi iktidar yapmak için çalıştı; Başardı da, ama yıllar geçtikçe gördü ki, seçtiği/atadığı adamı, tekrar Suudi’lerin çizgisine giriverdi, “vahabiliye” yöneldi. İşte bu an Sn. Erdoğan’ın Amerika’dan çizgiyi yediği an oldu.
Amerika pes etmedi, zaten de pes etmesi beklenemezdi. Birinci denemesinde başarısız olduğu kuramadığı/kurduğunu düşündüğü yapıyı tekrar hayata geçirmek için düğmeye bastı.
Şimdi, Sn. İhsanoğlu ile yeniden deniyor, senaryo aynı senaryo, esas oğlan değişik, olayın doğası gereği, figüranları da değiştirdi, sosyal demokrat, milliyetçilerden oluşan yeni bir ekip kurdu/kurdurttu, kanımca en genel tablo bu…
Tablonun/senaryonun arka planına bakmayı, sonraya bırakarak;
Gelelim CHP’ye…
Asıl vahim tablo burada. CHP aslında, üzerinde şu an en büyük operasyon yapılan parti. Birileri, aldıkları dış etkileşimler ile CHP’nin anti Amerikancı kadrolarını, soldan yana, emekten yana kadrolarını temizlemeye girişti. Yerel seçimlerde, ithal, devşirme kadrolarla seçime gidildi, meğerse bu birinci adımmış. Ciddi bir başarısızlık söz konusu, Genel Başkan hemen beş kişilik üst kadrosuna faturayı kesti, kendisini bu başarısızlığın dışına alma gayretine girişti, ikinci adım da buymuş.
Şimdiii gelelim, üçüncü altın vuruş adımına… Cumhurbaşkanı seçimi sonrası yapılacak tüzük kurultayı, son altın vuruşun başlangıç noktası.
Kulis bilgilerine göre; Her şey, tüzüğün, 44. örgütleri görevden alma maddesinin b ve c fıkralarında yapılacak değişiklik ile başlayıp/ bitecek. Nedir bu şimdiki hali, il görevden alındığında 45 gün, ilçeler görevden alındığında 30 gün içinde olağanüstü kongreye gitme zorunluluğu var. Peki, tüzük kurultayında Genel Merkez birtakım belediye başkanlarının akıl hocalığında ne yapacak deniyor kulislerde, bu süreyi bir yıla çıkaracak. Genel merkez tarafından görevden alınan örgütler, bir yıl atama ile yönetilebilecek…
Gerekçe, ölçek belli, hangi örgüt devşirmelere, eklemeye karşı sesini yükseltti, hangi il veya ilçede kendi adamlarına göre, seçimin önünde takoz oldu. Al görevden gitsin. Koy yerine adamlarını, dikensiz gül bahçesi… Görevden almalar başladığında, hani ülke ölçeğinde Bursa dördüncü il ya, bu görevden almada da sırasını kimseye kaptırmaz, kimse üzülmesin… Emeği derin dondurucuya koymaya, Bursa’ dan bile başlayabilirler, bu da sürpriz olmaz.
Devamında, bu atadığınız kadrolar sizi genel seçime taşısın, ardından kurultay delegelerini de atasın (özür seçtirsin). Ve karşınız da bir madde iki fıkra ile yeni yepyeni, ılımlımı ılımlı CeHePe…
İstediğiniz kafa yapısında örgütler, milletvekilleri, kemiksiz Parti Meclisi, sorunsuz Merkez Yürütme Kurulu, bundan sonra biat mertebesine ermiş bir halk partisi.
Bu her iki seçimde, devşirme, ithal, ekleme aday belirlemelerde izlenen yol, ılımlı CHP projesinin uygulamaya konması gibi sanki…
Bazı dostların, bu uygulamaları halka açılmak olarak görmesi, gösterme çabası çok büyük talihsizlik;
Evet, CHP bir şeyi açıyor, açılıyor da açmasına;
Açtığı emek, sosyal demokrasi, özgür yaşam isteyen kitle ile arasındaki mesafe….
İşte CHP örgütlerinin öncelikle bu konuda, kafa yorması gerekiyor. Ha bu iki aday arasındaki Cumhurbaşkanlığı yarışın kimin kazanacağı sorusu, en çoook ABD’yi ilgilendiriyor, kaybeden bizler bak o belli. Şimdi bütün mesele CHP’yi, bu projenin bir parçası olmaktan kurtarmak. Onun için, bütün dikkatlerini bu tüzük değişikliği yapılmak istenen maddelere yoğunlaştırsınlar.
Yoksa CHP’yi adrese teslim kargo ile kargolamış olurlar…
29 Mayıs’taki CHP Ankara Olağanüstü İl Kongresi de, turnusol kâğıdı işlevi görecek bana göre.