Yazarlar

Babacan

post-img
Ömrünü haksızlığa karşı durmakla geçirdi. Geçirdi dediğime bakmayın, Allah uzun ömür versin, hala aramızda ve babalar gibi yaşamaya da devam ediyor.   Flash TV’de sabahın erken saatlerinde Babacan filmi oynuyor. Cüneyt Arkın karakterli, namuslu ve haksızlığa her yerde karşı çıkan bir polis.  Hiçbir başarı cezasız kalmaz mantığı ile bedelini de ödetiyorlar tabii kendisine bu özelliklerinin. Karısı terk ediyor, oğluna vakit ayıramıyor ve çokça düşman da işin bonus kısmını oluşturuyor.   Seveni de var tabii Babacan’ın. Doğuya tayini çıkartıldığında da hapishanedeki mahkumlar ve genelev kadınları Babacan’ı göndermeyin diye imza topluyorlar.   Mahkumların ve oruspuların imzası ile kahraman polisin doğu tayini durduruluyor ve üstüne üstlük kendisine İstanbul’da uyuşturucu baronlarını yakalama görevi veriliyor.   Zor iş tabii, sokak satıcısından başlayarak aracıları teker teker aşıp büyük şeflere ulaşmak.  Babacan bu yollarda epeyce hırpalanıyor.   Toros araba  ile  İstanbul’un bütün merdivenlerinde BMW motorsikletleri kovalamak, üstüne gelen onlarca tipsiz adamı tek elle yerlere sermek her yiğidin harcı değil.   Düşük kalite görüntüler ekranda akarken, aklıma Yeşilçam bu filmleri neden yapıyordu sorusu geliyor. Filmde rol almış genç Müjde Ar cevap verir gibi oluyor. Kendisi sonraki yıllarda Yeşilçam’ı tiye almak için Şener Şen ile Arabesk filmini yapmıştı.   Körlerin birden bire görmeye başlaması, tekerlekli arabada oturanın koşması, sevgililerin bir türlü kavuşamaması, bir kahramanın yüzlerce rakibini yerlere sermesi gibi davranışlar arabesk anlayışı olarak algılanıyordu.   Peki bunun adı arabesk mi?   Arabeskin sözlük anlamı, Arap müziğini andıran, genellikle karamsarlığı konu edinen bir müzik türü. Bunun yanında  Arabesk sanatı başı, ortası ve sonu olmayan iki planlı yayvan bir çiçek süslemesi.  Arabesk ismi verilen girift bezeme tarzı, Araplardan çok daha eski bir tarihe dayanıyor, Yunanlılar ve Romalılar da bu gibi bezemeler kullanmış.   Bunları görünce, Yeşilçam’ın bize yedirdiği ürünün arabesk olmadığını anlıyorum ama adı da çok önemli değil zaten. Sevdik bu filmleri biz zaten. Çokça anlamsız, saçma, mantıksız, olanaksız, ipe sapa gelmez, abes filmler seyrettik. Seyretmeye de devam ediyoruz zaten.   Ötesi, bizim ağlayarak seyrettiğimiz bu filmler şimdi İnternette sürekli absürdlük ödülleri alıyor. Yani, Yeşilçam’ın büyük başarı ile ürettiği, bizim de büyük başarı ile tükettiğimiz filmler aslında arabesk değil, absürd türünün örnekleri.   Yatarız, kalkarız, yatarız, kalkarız ve biz bu filmleri izlemeye devam ederiz.   Aslında filmler yeni değil, aktörler sürekli değişiyor. 50’li yıllarda zamanın iktidar partisi sürekli 5 yıllık kalkınma planlarından bahsederken, Adnan Menderes insanların plana değil pilava ihtiyaca var demiş ve söylem cuk diye oturmuş.   Anlayacağınız, Yeşilçam ve siyaset aynı yöntemi kullanıyor. Her ikisi de başarıya giden yolu insanların absürd anlayışa olan ilgisi üzerine kuruyorlar. Yani anlamsız, saçma, mantıksız, olanaksız, ipe sapa gelmez düşünceler üzerinden başarıya gidiyorlar.   İşte bu nedenle aklını kullanmayan, kullanmayı öğrenmemiş veya kullanmaktan alıkonan toplumlarda absürd anlayış başarılı oluyor.   İsterseniz konuyu ilgililere bir soru ile somutlaştıralım.   Dinen bütün önemli günleri, Ramazan ayı ve bayramı, Kurban bayramı ve Kandil günlerini Hicri takvime göre düzenlerken, Hz. Muhammed’in Kutlu Doğum Haftasını Hıristiyanlık dininin peygamberi Hz. İsa’nın doğumuna göre düzenlenmiş Miladi takvime göre sabitlemek, hangi akıl ile açıklanmaktadır?   Bir bilen varsa, biz de öğrenelim!

Diğer Haberler