Kim daha çok Müslüman? Böyle bir soruya cevap nasıl bulunur bilemeyiz ama seçmenlere soruldu işte.
Kimse bu dünyada ben ne oldum demesin. Hayatın, insanı nereden nereye taşıyacağı pek bilinmiyor. Bugünün kahramanı yarının mahpusu, mağduru yarın kolayca kahraman olabiliyor.
Devletlerde aynı cendereden geçiyor.
70’li yıllarda İran bölgesinin en gelişmiş ülkesi. Petrol zenginliği bir yana, batı dünyasında Şah’ın itibarını ölçmek zor. Tahranın sadece zenginliği göz kamaştırmıyor, batının iştahını da kabartıyor.
Ne olduysa 1979 yılında oldu. Sokaklara dökülen insanlar polisler onları vurdukça çoğaldı. Ölen her İranlı özgürlük diyordu. Ve bir gün özel bir uçak Tahran’a doğru havalandı.
Paris sürgününde “kim olursan ol, gel” diyen imam Humeyni, kısa süre sonra bazılarına sen gelme demeye başladı. Önce sosyalistler, sonra sosyal demokratlar ve en son liberaller canlarını kurtarma derdine düştüler. Ölen öldü, kalan sağlar teslim oldu.
Yine sandık kondu ortaya. İran halkı tercihini kullanıyor ama işi zor. Nasıl bilinir ki, kim daha çok Müslüman!
Bu Acem ki, 4 bin yıllık tarihinde coğrafyasını biçimlendirmiş, göçerlere devletçilik öğretmiş. Bu Acem ki, başkalarının diline girmiş, bülbülün ağzından şarkılar söyletmiş. İşte bu acem, şimdi daha daha çok Müslümanını arıyor.
Tilkiye şişte kızarmış tavuğu sever misin diye sorduklarında, adamı güldürmeyin demiş ama İran’da seçim var hem de demokratik seçim. Lüğatında reform kelimesi olan giremeyecek yarışa, yüzde elliyi alacak sarıklı başkan, girecek imamın emrine.
Bırakın yüzde elliyi, yüzde 93 almış bile yargılanıyor. Nereden nereye. Netekim sen kral, sen başkan, sen beslemeyip, asan, varmış kaderde sana hastane koridorlarında mahkemeler kurmalar. Yüzde ellisiyle kibirlenenler, birlemezler kaderin onları nereye taşıyacağını!
Birileri evde zor duran yüzde ellinin millet iradesi olup, sağa sola tehditler yağdırırken, millet sermayesi gül yemiş İran bülbülü olmuş. Birbirlerine “sus sus kimseler duymasın” şarkısını söylüyorlar.
“Duyarlar, duyarlar, bırakın yeri, suyun kulağı var bu memlekette. Ey faiz lobisi, biliriz yediğin naneleri. Biz de geçtik o yollardan, gökten zembille düştük sanma, sıfırlarken IMF’ye borçları, biliriz Dünya Bankası’ndan yeni kredileri almayı” diyor ampulün efendisi.
Hisse değeri düşen şirket batmaz, korkuya kapılan paranın beyni felç olur. Korkma, korkma, sen ki, haklı haksız nice liderleri dize getirmiş, kimsenin yüzde ellisine bakmadan işini bitirmiş yiğitsin.
Arşimet’in “bana bir manivela verin dünyayı yerinden oynatayım.” dediği ve 300 Spartalı kahramanın Acem ordusunu yerle bir ettiği rivayet olunur. Demem o ki, Anadolu her zaman kendi kahramanlarını yaratmaktadır. Bir gün Çanakkale’de bir gün Kocatepe’de diğer gün Gezi Parkı’nda bunların şavkı parlamaktadır.
Ve bunlar, “ferman padişahın, dağlar bizimdir” sözleri ile en çok çok demokrat kimdir sorusu soranlardır!
Not: Bu başbakanın opera binasından önce yazılmış barok bir yazıdır.