Birisinden hiç beklemediğiniz sözleri duyunca şaşırırsınız.
İşte Almanya İç İşleri Bakanı Thomas de Maizière’nin Sultan Ahmet Meydanı katliamı sonrası İstanbul ziyaretinde canlı bağlandığı ana haber programında ZDF sunucusu Christian Sievers’a verdiği cevaplar soru işaretleri ile doluydu..
10 Alman vatandaşının hayatını kaybettiği İŞİD cinayeti sonrası Thomas de Maizière Türk makamlarına ve devletine tam desteği ve güveni olduğunu söyledi. Dahası, Suriyeli göçmenler konusunda Türkiye’nin pozisyonunu savunur laflar söyledi. Ve Alman turistlerin inadına Türkiye’ye gitmesi gerektiğini de söyledi.
Duyduklarına bir an inanamayan spiker kızararak şaşkınlığını gösterdi. Kurumunu yıllarca İsrail’de temsil etmiş, bölge siyasetini iyi bilen bu gazetecinin şaşkınlığı ve bakanın ağzından duyduklarım, ne oluyoruz sorusunu aklıma getird?.. Nerden çıktı Alman bakanın bu Türkiye sevgisi!
Aradan 10 gün geçmeden değil Alman gazeteciler, tüm Almanya şaşkın halde. Türk ve Alman Bakanlar kurulları ortak toplantı yapıyor ve Başbakan Merkel Davutoğlu ile ortak basın toplantısında, Türkiye’nin yanındayız, istediği maddi desteği sağlayacağız diyor.
Almanya ve Türkiye gözle görülür bir şekilde bir balayı dönemi yaşıyor.
Ne olacak, Orta Doğu’dan gelecek mültecilerin azaltılması konusunda Almanya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var, bu nedenle önüne ot koyuyor diyenler çıkabilir ama bu sevgi ve destek gösterisi normalden fazla.
Bu yıl içerisinde çok sayıda eyalette seçim var ve Alman seçmeni de Türkiye’ye pek de olumlu bakmıyor. Yani Merkel’in davranışı partisine siyasi çıkar sağlamaktan daha öte bir şey.
Peki ne?
Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani, Guardian gazetesine, Iraklı Kürtlerin bağımsız bir devlete sahip olmalarının hiç olmadığı kadar yakın olduğunu söylemiş. Barzani bu tür lafları eskiden de söylüyordu. Ama bu defa yeni bir şey, Sykes-Picot anlaşmasının hükmünü yitirdiğini, bölgede artık yeni bir uluslararası anlaşmaya ihtiyaç olduğunu söylemiş.
Sykes-Picot anlaşması Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Doğu'daki topraklarını paylaşmak amacıyla İngiltere ve Fransa arasında gizli olarak imzalanmış bir sözleşmedir. Suriye ve Irak sınırları bu anlaşma ile şekillenmiştir.
Tekrar Barzani "Dünya liderleri kendi aralarında Sykes-Picot döneminin sona erdiğine kanaat getirdiler. Bunu söyleseler de söylemeseler de, kabul etseler de etmeseler de fiiliyattaki gerçek bu"
Barzani’nin gördüğünü Almanlar göremez mi?
Almanların Barzani peşmergelerine verdiği G3 ve G36 silahlarının Erbil’de karaborsada satıldığını söylersek, bölgede çoktan pozisyon aldıkları anlaşılır. Ama onlara göre hala eksik bir şey, bir şeyler var.
Eksiği anlamak için önce bölgenin temel aktörlerine bakalım. Amerikasız düğün olmuyor, Putin geldi yerleşti, İngilizler büyük biraderin cebinde, Fransızlar zaten savaş halindeyiz diyor, Suudi Arabistan bütün Sünni devletleri arkasına aldı, İran atom anlaşması elini güçlendirerek masaya geldi. Türkiye mecburen orada, başka gidecek yeri yok. Dahası, buranın eski sahibi. Ee Almanlar ne olacak?
Oyunun belirleyici aktörleri iki dünya savaşında karşılarına aldıkları Almanları oyuna sokar mı?
Almanya’nın, aman Orta Doğu’da da söz hakkımız olmazsa olmasın deme gibi bir lüksü mevcut mu?
Bence olayın kilidi burada. Almanya bölgesel oyuncu olmasının yolunun Türkiye ile yakın ittifaktan geçtiğini çoktan anlamış. Asıl anladığı ise, Irak ve Suriye’nin sınırlarının yeniden çizileceği kararının çoktan alınmış olması. Ve bundan dolayı da, Erdoğan’a rağmen Davutoğlu’nu askeri törenle karşılayıp, Türk bakanlar ile yakın istişarelerin yolunu buluyorlar.
Ve Türkiye’ye karşı çok sert eleştirilerde bulunan Alman medyası Davutoğlu ve kabinesinin Berlin ziyaretinden sonra olumsuz haberler yapmıyor. Onlar da hemen pozisyon alıyor.
Bu yakınlaşma Almanya ve Türkiye’yi tanıyanlar için sürpriz değil. İki ülkenin çıkarları sadece Orta Doğu’da değil, Kafkaslar ve Balkanlarda da örtüşüyor. Bu kadar beklemiş olmaları muhtemelen Almanların Avrupa Birliği içindeki gücünü pekiştirme sürecinin uzamasından kaynaklanıyor.
Birileri olayları okuyamasa bile bu yakınlaşmanın Türk siyasal yaşantısındaki dengelere etkisi de kaçınılmaz olacaktır.
Belki de bölgemiz sınırları yeniden çizilirken Almanlar sayesinde seyirci olmaktan kurtulabileceğiz.