İnebey ile Hisar arasında bulunan Tahtakale, Bursa’nın yaşa-
yan tarihi mekânlarından biri. Tahtakale’nin Arapça ‘kale al-
tı’ndan geldiği söylenirse de bu doğru olmasa gerek.
Mahallenin adının, Arapça kale dibi anlamına geldiği savunulur.
Nitekim gerçekten de belgelerde bu anlama gelen “Taht’el
Kal’a” olarak anılmıştı. Bu hemen tüm şehirlerde varolan bir
mevki adıydı. Sebze halî anlamına gelmekte. Nitekim bu çarşı,
bugün de kısman aynı özelliğini sürdürmekte. Dağ köylülerin,
ürettiği ürünleri şehre getirip sattıkları yerdi. İlk aşamada adı
da kale altı anlamından gelmişti. Çünkü köylülerin getirdiği yaş
sebze ve meyveler, sağlık ve güvenlik nedeniyle kalenin içine
sokulmadığı için, kale diplerinde satılmaktaydı. İki Tahtakale vardı
Eskiden iki Tahtakale vardı. Diğeri ise bugünkü Batpazırı’nda
idi. Eski Tahtakale, bugün de aynı adla anılan yerdeydi. Semte
adını veren hanı, Çelebi Sultan Mehmet’in Baş Veziri Yahşi
Bey’in oğlu Beyazıt Paşa yaptırmış. Yeni Tahtakale olarak anılan
yer ise bugünkü Bitpazarı. Bu nedenle Davutpaşa Hanı ve Yoğut
Hanı’na da Tahtakale denir. Nitekim 1530 ve 1573 tarihli tahrirat
defterlerinde, Kayganoğlu Mahallesi’nin diğer adının Tahtakale
ol duğu yazılı. 16. yüzyılda Tahtakale, Kayan Mahallesi’nde ol-
duğu görülür.
1555 yılında, Pirinç Hanı’nın bile Tahtakale olarak anıldığı bel-
gelerden anlaşılmakta. 19. yüzyılda mahalle adı olarak yer
almaz, ancak halk arasında Tahtakale Hanı’nın bulunduğu yere
Tahtakale denilmekteydi. Bu ne denle 1950’li yıllardan sonra bu
bölge Tahtakale Mahallesi adını almıştı.
Bursa’nın ortası Tahtakale
Bursa’nın eskilerinden Erhan Yıldızalp , Bursa Araştırmaları
Dergisi’nde 50 yıl önceki Tahtakale’yi yazmıştı:
“1950 yılına kadar Tahtakale’ye giriş, şimdiki gibi batı yönün -
dendi. İnebey Caddesi ucundaki Çınarlı İş Hanı’nın bulunduğu
yer giriş idi. Bu hanın yanındaki çınar, önceleri ortada idi. Çınarlı
İş Hanı’nın güneyindeki Adem Ağa’nın fırını, sonra yolda gitti.
Haşim İşcan, Atatürk Caddesi’ni genişletme çalışması sırasında,
Çınarlı İşhanı ile Denizbank’ın olduğu binalar yapıldı. Giriş de
daracık, acayip bir hal aldı. Bu girişte nefis Kayseri pastırmasıyla
en güzel kahvelerin satıldığı Tesbihlioğlu Bakkaliyesi vardı. Bu
çarşının en zengin dükkânıydı.”
“Tahtakale Çarşısı’nın ortasındaki yanan yerde; kasap, manav
dükkânlarının bulunduğu bir kapalı bir çarşı vardı. Burası ahşap
olarak sonradan yapılmıştı. Önceden burası mezat yeriydi. Yani
köylülerin ürünlerini getirip belediye memurunun nezaretinde
sattıkları bir yerdi. Daha sonra üstte, Tahıl Hanı denen büyük
han, belediye tarafından hal yeri olarak düzenlendi. Bu çarşının
ortasında bol suyu akan bir şadırvan vardı. İlkbaharda, dağdaki
karlar eridiğinde şadırvanın suyu mermerlerin üstünden ta-
şardı.”
50 yıl önce Tahtakale
Erhan Yıldızalp, elli yıl önceki Tahtakale’yi şöyle anlatıyor: “Kü-
çüktahıl Sokak’ta yemeni, terlik imalatı yapılan ve Ali Paşa Oda-
ları olarak anılan işyerleri bulunmaktaydı. Çınarlar her yıl
sonbaharda belediye işçileri tarafından budanırdı. Tahtakale’ye
asfalt dökülünce çınarların neşesi kaçtı.”
“Tahtakale’nin dışında da sıra sıra dükkânlar vardı. Cumhuri-
yet Caddesi tarafında da Güngörmez Camii’nden başlayarak ba-
tıya doğru sora dükkânlar sıralanırdı. Bunlar, yol genişletmesi
sırasında yıkıldı, cami bahçesi küçüldü, yanında mezarlar taşları
da yok edildi.”
“1965 yılında, Sümerbank binası yapılırken, hanın temelleri
de sökülüp atıldı. 1965 yılına kadar Güngörmez Camii, İbrahim
Efendi’nin keresteci dükkânı idi. Fakat İbrahim Efendi her yıl Ra-
mazan’a bir hafta kala, içerideki tüm malını dışarıya çıkarıp ca-
minin içini dışını temizletir, boya-badana yaptırırdı. Bahçesine
de renkli ampuller asar ve teravi namazına hazır duruma geti-
rirdi. Teravi namazını kıldıracak imamı da bulurdu. İbrahim
Efendi, Ramazan’da, mal satışı için müşteri beklemez, ‘onbir ay
kazanıyorum, bana yeter’ derdi.” Tahtakale hanları
“Tahtakale’de, Dağlı köylülerin, malını satmak üzere geldikle-
rinde hayvanlarıyla birlikte kaldıkları hanlar vardı. Çelebiler Cad-
desi’nin üst köşesinde, sağdaki Pekmez Hanı’nın girişinde
büyükçe bir bahçesi, sol tarafta kahvehanesi, bahçenin iki tarafı
ile ortasında merdivenleri vardı. Bahçede, tam karşıda da nal-
bandı vardı. Üst katta da yatacak odalar bulunurdu.”
“Büyük sayılan hanlardan biri olan Çerkez Hanı, Pekmez
Hanı’nın köşesindeydi. Bahçesinde büyükçe bir kahvehanesi
vardı. Yine orta kısımda yanda bir nalbant bulunurdu. Bu handa
da üst katında yatacak odalar sıralanırdı. Çerkez Han’ın doğu -
sunda, şimdiki Belediye Hali olan yerde de bir han vardı. Burası
Tahıl Hanı olup Çerkez Han’ın aynısıydı.”
“Çerkez Han’ın batısında da küçük bir han vardı. Buraya Aralık
Hanı denirdi. Buranın da girişinde kahvehane ve nalbant bulun -
maktaydı. Hacısevinç Camii karşısında, Pekmez Hanı’nın bitişi-
ğinde küçük hanlar vardı. Bunlarda sadece hayvanlara aitti ve
nalbantları vardı.”
“İnebey Caddesi’ne çıkışta, bir büyük han daha vardı. Şimdi
otel olarak kullanılmakta olan bu yer Hürriyet Hanı idi. Burası
da diğer büyük hanlar gibi çalışırdı. Çelebiler Caddesi’nde dört,
Veziri Caddesi’nde de bir olmak üzere Tahtakale’de beş adet se-
merci, bir o kadar da saraç vardı.”
Bugün artık Tahtakale’de semerciler, saraçlar, çarıkçılar, ye-
meniciler kalmadı. Erhan Yıldızalp, Tahtakale’de anıları unutul-
mayan bir çok kişi hatırlıyor; ama Bekçi Bahtiyar Ağayı, Helvacı
Gardiyan Ahmet Dayıyı, Bozacı Şaban Ağayı, Söğüşçü Kör Aliyi,
Dondurmacı Kaya Aliyi hiç unutamadığını söylüyor.
Tahtakale, Bursa’nın en güzel köşelerinden biri... Yerel yöne-
ticilerimiz, bu güzel köşeyi özgün biçimde korumak için projeler
üretmeli, Tahtakale yaşatmalı…
60 Raif Kaplanoğlu
Elveda Bursa_Elveda Bursa 17.04.2013 22:38 Page 60