Elveda Bursa!...
"Kale Güçlendirildi, Bursa Artık Muhasaraya Hazır!.."
Bursa Kalesi, Hilmi Şensoy'un başkanlığı döneminde projelendirilmişti. Bir AKP milletvekili ise o tarihte
bu projeye karşı çıkıp TV'de yaygara yapmıştı. Allah'tan yeni başkan Recep Altepe bu projeyi destek
verip uygulamayı sürdürdü. Dahası 5 yılda tüm kalenin restorasyonunu tamamlayacağını açıkladı. Oysa
restorasyon çok yavaş ve dikkatli yapılması gereken bir iş; iğneyle, fırçayla yapılan bir iş... 5 yılda tüm
Bursa Kalesi'ni yapmak, restorasyon değil, ancak yeniden yapma olabilir...
Gerçekten de Bursa Kalesi, tarihi bir eserin restorasyonu yerine, adeta muhasara edilmiş şehri kuşatmaya
hazırlanması için yeniden yapılmakta. Bursa Kalesi'ndeki uygulama, restorasyon olmaktan çıktı, tahribata
dönüştü. Sanki restorasyon değil de, kuşatma altındaki şehrin kendini düşmandan korumak için surlar
yeniden yapılmakta. Adeta muhtemel bir muhasaraya hazırlanmakta. Surlarda restorasyon yapılması
düşüncesine benim de katkım oldu, ama bugün yanlış mı yaptım diye düşünüyorum...
Oysa ilk aşamada Bursa Kalesi Projesi ile sadece surların bulunduğu işgal edilmiş alanlardaki konutlar
temizlenip Saltanat Kapı sembolik olarak restore edilecekti. Çünkü surların tümünde restorasyon
yapabilmek için gerekli bilgi, fotoğraf ve kaynak desteği yok. Hayal ederek, yeniden tasarlayıp planlanarak
yapılmış surlar, asla bir restorasyon olamaz. Bu, surların yeniden inşası demek.
Restorasyon mu, yeniden yapmak mı?
Bursa'nın tarih vizyonu ile turizm vizyonu farklıdır, daha doğrusu farklı olmalı. Turizm vizyonu için
Viyana, Prag ve Dubrovnik vb. kentler, savaşta yıkıldığı için aynen, ama yeni malzemelerle inşa edilmişti.
Bakıldığında, şehrin bir bölümünü birer Orta Çağ şehirlerini andırır, ama tarihsel bir değeri yoktur. Tarihi
eserleri görmek için özellikle İtalya şehirlerine gitmek gerekir. Elbette yok olmuş, yıkılmış bir tarihi yapıyı
yeniden yapmak turizm açısından, şehrin eski yapısının algılanması açısından uygulanabilir bir yöntem.
Ancak var olan bir tarihi yapıyı yıkıp yenisi yapmak, hiçbir ülkede, hiç bir toplumda uygulanmayan bir
yöntem. Ne yazık ki, uzun bir süredir Bursa'da, "Tarihi eserler ayağa kalkıyor" sloganı ile yapılan budur.
Bugün Bursa'nın sembollerinden biri olan Ulucami, 1957 yılındaki restorasyonda tümüyle yenilendi.
Sıvalar kaldırılıp yıpranmış kefeke taşlar görülünce, 30-40 cm duvar kazılıp yerine yeni taşlar, hem de
çağdaş teknolojiyle örüldü. Bugün Ulucami'ye baktığınızda gördüğünüz tüm duvar örgüsü 1957 yılında
yapılmış olup hiç bir özgün duvar parçası kalmamıştır.
Her restorasyonda tahribat kaçınılmaz. Kötü restorasyonlarda ise bu tahribat adeta bir yıkım olur. Ne
yazık ki, son zamanlarda Bursa'da yapılan restorasyonlarda yaygın uygulama, neredeyse tamamıyla yıkıp
yeniden yapma biçimi tercih edilmekte. Ne yazık ki, uzun süredir tarihi eserler ayağa kaldırılacağına, tarihi
eserleri yitirir olduk.
Tarihi eserleri nasıl korumalı?
Uzun yıllardır yazıp çiziyorum. Bursa'daki her proje gibi tarihi eserler için de, günübirlik ve plansız bir
faaliyet yürütülmekte. Apartmanlar arasındaki bir tarihi hamamı, camiyi onarmak yerine, birkaç mahalleyi
eski şehir alanı olarak bütünüyle korunmalıydı. Bu, en gelişmemiş Balkan şehirlerinde bile uygulanan
yaygın yöntemdir. 1985 yılında oluşturulan Kale Sokak'ın dışında Bursa'da ikinci bir Kale Sokak
kurulamadı. Bursa'da, şehrin bir bölümünün bütünüyle koruma vizyonu da maalesef yok... Turistlere,
apartmanlar arasındaki tarihi yapıları mı göstereceğiz... Restore edilen tarihi yapılar arasında bütüncül
bir bakış bulunmamakta. Oysa ilk yapılması gereken, sivil mimari eserlerin bulunduğu birkaç mahallenin
mutlak koruma alanı olarak belirleyip bu alanda restorasyon çalışmalarının yapılmasıydı. Ve her yapılan
restorasyon, bütüncül planın bir parçası olarak uygulanmalıydı.
İkincisi; öncelikle kagir/taş yapılar yerine, her yıl yüzlercesini yitirdiğimiz sivil mimari unsurları, yani
Bursa evlerini korumalıydık. Çünkü taş yapılar, yıllarca daha ayakta kalabilir. Kahvesiyle, eski berberiyle,
kasabıyla eski Bursa mahallesi havasını canlı olarak yaratacak bir çalışma yapılmalıydı. Oysa yıkılan
bahçeli tarihi evlerimizin yerine halen betonarme aparmanlar yapılmakta...
Düşmanın aklına gelmeyen taktikler
Bursa Kalesi'nde yapılan tahribatın somut örneğini Pınarbaşı Fetih Kapısı'nda görebilirsiniz. Daha önce
yıkılmış, ama tarihi bir yapı vardı Pınarbaşı'nda. Bugün Fetih Kapı'da, 1 cm özgün tarihi bir yapı kalmadı.
Tarihi yapı, tümüyle binlerce km uzaklıktaki bir şehirden getirilen taşla kapatıldı. Fetih Kapı'da bir
restorasyon olmadığı gibi, önceden var olan tüm tarihi yapı, taş ve betonla kapatıldı. Yani şimdi orada
göreceğiniz tek şey, sadece 2006 yılında yapılmış bir taş duvar...
Restorasyonlar öncesi surların en sağlam bölümü, Sümbüllü Bahçe önündeydi. Önündeydi diyorum, şimdi
yok. Restorasyon sırasında, kuşatma sırasında düşmanın bile aklına gelmeyecek bir şekilde yıkıldı. 2 bin
yıldır ayakta duran bu sur duvarını güçlendirmek için istinad duvarı yapılması planlandı. Bu gerekçeyle de
sur önündeki toprak kazıldı. Böylece temel toprağı kalmayan 2 bin yıllık sur duvarı yıkıldı. Şimdi burası,
bahçe duvarı gibi yeniden örüldü, önüne de çok çirkin bir istinad duvarı yapıldı...
İlk başladığında Bursa Sur Projesi'nde amaç; sur çevresindeki kaçak konutların temizlenmesi ve çevre
düzenlemesi yapılarak surların Bursalılarca hissedilmesinin sağlanmasıydı. Oysa bugün, surlara bitişik
onlarca apartman, yüzlerce konut surları tahrip etmekte...
Elveda Bursa
Kişilerle mekânlar arasında romantik bir bağ vardır. Her canlının doğduğunda ilk gördüğü mekân,
yaşamının sonuna kadar hafızasından silinmez... İlk gördüğü insan, ilk gördüğü ev, sokak, mahalle
aklından çıkmaz. İnsan hafızasında çocukluk yıllarında gördüğü mekânı, nereye gitse hatıralarında yaşatır.
Hep bu mekânı özler... Çocukluk mekânları çok kötü olsa da, daha güzel bir şehre, bir mekâna gitse bile
mutlu olmaz... Her zaman çocukluk yıllarının geçtiği mekânı arar. Uzun süre bu yeni mekânla kişi arasında
bir uyum sağlanamaz. Kişi, bu yeni mekânda çok uzun süre kendisini yabancı hisseder…
İşte bu nedenle yaşanan göçler, her zaman insanların hafızalarında ciddi travmalara neden olur. Örneğin
Yunanlı Karagöz sanatçısı Joannis Hatzis'in sevgili eşi Tasula'nin anneleri Fulacık köyünden göç etmiş.
Hem de Yunanistan çok şirin bir köşesine. Annesinden yüzlerce kez dinlediği "Cennet Fulacık"a görmek
isterdi hep. Ben de her zaman götürmemek için bahane arardım. Çünkü annesinin anlattığı Fulacık köyü,
Bursa'nın en kötü yerinde kurulu, kötü bir köy... Tasula bu köye gittiğinde, annesinin anlattığı "Cennet
Fulacık" imajı yıkılacak, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktı. Bu nedenle Yunanistan'dan gelen
göçmenler, adeta köyleriyle benzer bir coğrafyada köylerini kurmuştu. Yunanistan'da giden Rumlar da,
neredeyse köylerinin birer kopyası yaptılar...
Kişi ile mekân arasındaki süren romantik ilişkinin farklı mekâna göç etmekle yarattığı kopuş, bazen zaman
içinde mekânın değişmesiyle de yaşanmakta. Örneğin asırlardır Bursa’da yaşayanlar, son 40 yılda şehre
yabancılaştı… Çocukluk yıllarındaki şehrin o tarihi mekânını aramakta... Bursa'da yaşanan bu mekânsal
değişim, başka şehirlerden gelen göçmenlerin yaşadığından daha fazla bir travma yapmakta...
Elveda Bursa!..
Son yıllarda Bursa'dan hiç uzaklaşmadan, Bursa'ya veda edenlerden biriyim. Çünkü bugünkü Bursa, eski
tarihi Bursa değil... Bu beni oldukça etkiliyor.
Bir kişinin şehrin ta... içindeyken yaşadığı yabancılaşma, doğup büyüdüğü şehirden göç etmesiyle yaşadığı
vedadan çok daha acı ve etkilidir. Birçok Bursalı gibi ben de artık Bursa'ya veda ediyorum...
Elveda Güzel Bursa...