Yıllar önce, sünnetliklerimi almak için Koza Hanı’nda ufak
bir mağazaya girmiştik. Biraz değişik şiveyle konuşan bu kişiyi,
annem ve yengem de iyi tanıyordu. Ablalarımın çeyizliklerini
de buradan almışlar. Bu garip şiveli kişinin bir
Gayrimüslim olduğunu sonradan öğrendim. Bir Müslüman
din adamı olan ailemin bir Musevi’den sürekli alışveriş yapmış
olmasını hep merak etmişimdir. Bu merak beni Bursa
Yahudilerinin kökenlerini araştırmaya itti.
Kaynaklara göre Yahudiler, İstanbul ve Bursa’ya V. Ferdinard
zamanında, İspanya’dan kovulmasından sonra gelip
yerleştiği yazılmakta. Oysa Sultan Orhan Gazi’nin, Yahudihane’ye
bir kol su vakfettiği birçok belgede yazılı. Bu da bize
Yahudilerin Orhan Bey döneminden beri Bursa’da yaşadığını
göstermekte. Hatta daha da önce... Nitekim Orhan Bey
Bursa’yı aldığında kentte, daha önce Yahudilerin bulunuyordu.
Bu kadim Yahudiler kenti terk etmeyip çevre kentlerdeki
Yahudileri de Bursa’ya davet edip ayrı bir mahalle
kuruldu. Zindankapı’da 580 yılına ait İbranice bir yazıt bulunması
ve bazı eski Yunan yazıtlarında Yahudi adlarının
geçmesi, Türklerden çok önce de Bursa’da Yahudilerin yaşadığı
anlaşılmakta. Hatta bazı kaynaklara göre Yahudilerin
İ.Ö. 79 yılında Bursa’da bir kolonileri vardı...
Orhan Bey, Bursa’daki Yahudilere ayrı bir mahalle tahsis
ederek, orada güvenli bir şekilde yaşamaları garantisi vermesi
yanı sıra, dinsel inançları konusunda da özgür bırakmıştı.
Bu nedenle, günümüzde Arapşükrü Sokağı olarak
anılan Yahudilik Mahallesi’nde Efs Ehaim (Hayat Ağacı) adlı
sinagogun yapılmasına izin vermişti. Anadolu’nun en eski
sinagogu olan bu yapı ne yazık ki, 1802 yangınında yanmış,
diğer kısımları da yola gitmişti. Bu yapının sadece kapısı kaldığı
biliniyor.
Bursa’nın fethinden sonra Yahudilerin güvenli bir biçimde
oturmaları için, iki taraftan demir kapılarla kapalı mahalleleri
olduğu ve mahalle kapılarının 18. yüzyıla kadar bulunduğu
kadı sicilindeki bilgilerden anlaşılmakta. Akşam
olduğu zaman diğer mahalleler gibi Yahudi mahallesinin de
demir kapıları kapanırdı. Mahalleye asla yabancı bir kişi giremezdi.
1496 yılındaki bir kadı siciline göre Bursa Yahudilerinin
bir kısmı İstanbul’a nakledildiği yazılmakta. Burada sürgün
ifadesi geçmekte. Olasılıkla, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’a
davet ettiği Yahudiler olmalı. Çünkü ekonomiyi canlandıran
bu topluluk, kent ve ülkelerini geliştirmek isteyen
yöneticilerin her zaman ilgisini çekmiştir.
Yahudi Mezarlığı ise Merinos’un üzerinde, Yahudilikten oldukça
uzakta. Anadolu kökenli Yahudilere Romalı anlamında
“Romanoflar” denilmekte. 1492 yılından sonra
İspanya’dan kovulan Yahudilerin de önemli kısmı Bursa’ya
gelmişti. Bunlara da, İspanya’dan gelenler anlamında “Safaradlar”
denilmişti. İspanya’dan gelen Yahudiler ayrı bir cemaat
oluşturup kovulanlar anlamına gelen “Gerişue” adlı
bugün de faal olan sinagogu yaptı. Mayorka’dan gelenlerin
kurduğu sinagog da “Mayor” adını taşımakta olup halen varlığını
sürdürmekte.
Bir de Yahudiler Hamamı var. Bursa’daki üç sinagog, 1801
yılında yıkılınca, Yahudiler devletten bu tapınaklarını yeniden
yapma izini aldı, sonra da devlet sözkonusu sinagogları
söylendiği gibi yapılıp yapılmadığını denetlemişti. Ayrıca Karacabey
ve M. Kemalpaşa’da da birer havra vardı.
Yahudiler Neden Köylerde Yaşamıyor?
Yahudiler genellikle kent ve kasabalarda yaşamaktaydı.
Köylerde yaşayan Yahudi hiç yoktur. Bunun kuşkusuz en
önemli nedeni yaptığı işti. Sanatkâr ve tüccar olan bu insanları
Osmanlı yönetimi tarlalara yollamamıştı.
1530 yılında Hüdavendigar vilayetinde 117 Yahudi vardı.
1573 yılında 128, 1590 yılında 370, 1594 yılında 403, 1620
yılında 683, 1831 yılında 627 haneydi. 1885 yılında 2.450,
1888 yılında 2.559, 1890 yılında 3.000, 1908 yılında 3.514,
1911 yılında 4.622, 1914 yılında ise Bursa’da 4.126 Yahudi
yaşamaktaydı. 1908 yılında merkez dışında; Orhangazi’de
126, M. Kemalpaşa’da 8, Karacabey’de 85, Mudanya’da ise
sadece 1 Yahudi yaşamaktaydı. Savaştan sonra diğer tüm
azınlıklar Bursa’yı terk ederken sadece Yahudiler kalmıştı.
Cumhuriyet döneminden sonra, 1927 yılında 1.915, 1935
yılında ise 880’i kadın 1020’si erkek olmak üzere merkezde
1900 Yahudi yaşamaktaydı. M.Kemalpaşa’da 90, 9 Yahudi de,
daha ufak köylerde yaşamaktaydı. Cemaata bağlı bugün sadece
50 kişi kaldı.
Yahudi yurtseverliği
Bursa Yahudilerinin Osmanlı ekonomisine katkısı çoktu.
Sadece 1571 yılında verdikleri haraç miktarı 26 bin akçaydı.
Bu nedenle devlet tarafından sürekli korunmuşlardı. Yahudiler
de devlete sonun kadar bağlı kalmıştı.
Yahudiler, yüzyıllardır Bursa’da Yahudilik olarak anılan
yerde yaşamış, rahatça dinsel ve ekonomik özgürlüklerini
sürdürmüşlerdi. Öyle ki, 1522 tarihli bir kadı sicil kaydına
göre Bursa Yahudilerinin Bursa’da değil, İstanbul’da yargılanmaları
konusunda bir ayrıcalık verildiği anlaşılıyor. Yine
Bursa’daki Yahudilerden gümrük vergisi alınmadığı görülür.
Osmanlı dönemi Bursa’sında her azınlık sanki bir alanda
bilinçli bir uzmanlığa ayrılmıştı. Yahudiler kuyumculuk, terzilik
ve bankerlik yaparken Rumlar meyhanecilik, ipekçilik
yapmaktaydı. İslamlar ise yöneticilik ve tarım ile uğraşmaktaydı.
İşte bu gruplar birbirleriyle çekişmediği gibi tersine
birbirini tamamlayan bir yapıdaydı. Birbirlerine ihtiyacı olan
bir ilişki içersindeydi.
Yahudiler genellikle ticaret, kuyumculuk, terzilik ve bankerlik
yapmaktaydı. 15. yüzyıldan itibaren ise, Kapalıçarşı’da
önemli etkinlikleri olduğu, devletçe de korunduğu
görülür. 1573 yılına ait bir mühimme defterindeki belgeye
göre, Kapalıçarşı’da faaliyet gösteren Yahudi dükkanlarının
ellerinden alınmak istendiği anlaşılıyor. Bu kayda göre çarşıda
Yahudilerin uzun süredir faaliyet gösterdikleri anlaşılıyor.
Ancak bu tarihte mescit yanında bulunduğu
gerekçesiyle bazı Yahudilerin ellerindeki dükkanların alınmaya
çalıştığı görülür. Gelen emire göre bunun doğru olamayacağı
belirtilip Yahudilerin, mescit yanında dahi dükkan
açabileceği buyrulmuştu. Bankerlik ve Bursa darphanesini
de işleten Yahudiler, ipek vergilerini toplama işini de üstlenmekteydi.
19. yüzyılda ise Bursa’daki 71 ipek işleyen esnaftan
38’i Yahudi idi.
A. Galanti, Bursa’ya ipek sanayini Yahudilerin getirdiğini
savunur. 1714 yılında Bursa’ya gelen Paul Lucas da, Bursa
ve tüm Bitinya’nın ipek ticaretinin Yahudilerin elinde olduğunu
yazmakta.
1880’li yıllarda Bursa’ya gelen Mari Dolone, Bursa Yahudileriyle
ilgili şu gözlemlerini yazmıştı: “Ticareti gelişmiş
olan kentler, bazı özellikleriyle tanınmışlardır. Bu kentlerin
önemli bir kısmı Yahudilerden oluşur. Bursa’nın sanayi ve
ticareti ünlü olduğu için halkının bir bölümü de Musevi olması
doğaldır. Bunların bazıları Kuyumculuk ve ticaret ile
bankerlik yapar. Genellikle de aracılık ve seyyar esnaflık
yapan Yahudiler, kentin bir ayrı mahallesinde yaşamaktadırlar.”
Şimdi kuyumcu, tuhafiyeci, elektrikçi ve turizmcilik yapıyorlar.
Yahudi Külütürü
1880’li yıllarda Bursa’ya gelen Mari Dolone’ye göre: “Yahudi
kadınları Doğu’nun diğer kentlerinde olduğu gibi gerek
evleri içinde, gerek sokakta tümüyle başka giysiler giyerler.
Hele bu kadınların başlarına giydikleri hotozun içine saçlarının
gölgesine varıncaya kadar saklarlar. Yahudi kadınların
giydikleri bu hotozlar, Avrupa kadınlarının tepelerinde olan
korkunç bir kubbe kadar büyük değildir. İpek kumaştan yapılmış
önü açık entari üzerine bir şal kuşak sararlar. Daha
üstüne bir hırka giyerler. Ayaklarına sarı papuç giyerler.”
Bursa kadı sicillerine göre 1497 yılında Yahudi kadınlarının
çarşaf giydikleri anlaşılıyor. Nitekim 1880’li yıllarda
Mari Dolone’ye göre: “Müslüman giysisi olan ipekli bir tür
feraceyi de Musevi kadınlarının giydikleri bilinmekte. Bunlar
adeta birer siyah çarşaftır.”
“Yahudi giydikleri cübbelerin büyük bölümü beyaz ve bir
bölümü siyah astar ile örttüklerini yazar. Yahudilerinin giydikleri
başlık, siyah bir kumaş ile örtülü pamuklu ve yüksek
bir külahtan oluştuğunu, başlığın çevresine pamuktan bir
kuşağı sarık yerine sararlar. Osmanlı döneminde her sınıf ve
milletin giysisi ayrıydı. De Laune’ye göre ise Bursa Yahudilerinin
büyük bölümünün giysileri, diğer halklardan farklı
değildi.
Cemaat içi dayanışmaları nedeniyle mahallenin ortak bir
kasası vardı. Bu geleneğin bir sonucu olarak eskiden kış aylarında
Musevi zengin aileler, kapı önlerinde içlerine pekmez
ve şarap konulan bakır tencereler koyarlardı. Albert
Özçakır’a göre padispanya Yahudilerin yaptığı bir ekmek türüdür.
Bursa’da 2 Musevi Okulu olup, 19. yüzyılda bu okulda 150
erkek öğrenci vardı. 3. Cumhurbaşkanımız Celal Bayar da,
Bursa Alyans İzrailit Musevi Okulu’nda okumuştu.
Dostumuz Şinasi Çelikkol, 1993 yılında Albert Manisa’nın
oğlu Leon’un düğününe davet edildiğinde, Havra’da yapılan
128 Raif Kaplanoğlu
Bursa Kimin Şehri_Bursa Kimin Şehri 13.04.2013 00:55 Page 128
törende; çelik dolaplar içindeki rulo halindeki Bursa’nın eski
Tevrat’ını çıkarıp dua edilmiş. Kayık biçiminde bulunan
kürsü çevresinde yedi tur atılıp Tevrat’ı kucaklanıyor. Bu
tören sırasında 7 kollu şamdanı (Minevva) da çıkarıyormuş.
Bursa Yahudi Cemaatı başkanı İzra Ventorore, Musevilerin
dinsel inançlarına göre hafta sonu tatili, Cuma akşamı saat
7’de başladığını, Cumartesi günün kadar süren bu tatil süresince
ticari faaliyet yapılmadığı gibi, bu süre içinde teknoloji
ile ilgilerini kesildiğini söyledi. Annesinin bu sür içinde
telefon etmediğini, asansöre ve hatta otobüse binmediğini
söyledi.
Yahudiler erkeğe çok önem veriyor. Buluğa eren kız veya
erkek olsun çocuklarına tören düzenleniyor. Davetiye gönderip
bir etkinlik yapılıyor. Erkekler yedi günlük iken sünnet
olur. Namazda ise secdeye inmiyorlar. Ancak Hahamın dua
ile kestiği eti yiyip süt ürünleri yemiyorlar.
Karacabey’de ilginç bir yapı var. Adı Tümbekli Camii...
Cami iki bölümden oluşur. İlk bölüm kubbeli bir yapı olup
girişinde bulunan sütun başlıklarında haç yer almakta. Buradan
ufak bir kapı ile başka bir yapıya girilir ki, burası eski
bir sinegogdur. Bahçesinde halen İbranice mezar yazıtları
bulunmakta. Yani sinagog ve Hıristiyan haçı taşıyan yapı
bugün cami olarak kullanılmakta. İşte dinsel ve inançların
hoşgörü abidesi...