Yazarlar

Noel Baba'dan Geyikli Baba'ya

post-img
Uludağ’ın doğu yamaçlarında bulunan Babasultan Köyü’nün kurucusu olan Geyikli Baba, Bursa’nın hemen hemen her köyün kurucusu olan uydurma bir dede değil, gerçek bir tarihi şahsiyet. Bu haftaki rotamız, Geyikli Baba ve onun kurduğu Babasultan Köyü’dür. Türkler Orta Asya’dan getirdiği kültürel kalıtlarına, Anadolu yolunda karşılaştıkları İran ve Arap kültürlerinin etkisini katarak, Anadolu’nun zengin kültürüyle bir senteze ulaştırmıştır. Anadolu’da oluşan bu kültür; ne Orta Asya’daki Türk kültürüne, ne de Arap ve İran’ın İslam kültürüne benziyordu. Orta Asya’dan gelen Türkler, eski din adamları olan şamanlar ile birlikte geldiler Anadolu’ya. Şamanlar, eski Türk kültürüne, Anadolu’da binlerce yıl yaşanan mitolojik kültürü de katarak, çok farklı bir İslam yorum ve anlayışı ge- liştirdiler. Şamanlar derviş oldu. İşte Türklerin dinsel inanışları, yüzlerce yıl bu şaman/dervişler belirledi, dinsel törenleri yönettiler. Anadolu’da binlerce yıldır yaşayan mitolojik öyküler, İslam ve Türk kültürü etkisiyle tekrar yorumladı. İlk Çağ’ın koruyucu tanrılarının yerini Hıristiyan keşişler aldı önce. Sonra da manastırların yerini tekkeler, keşişlerin yerini dervişler aldı. İşte Geyikli Baba, namı diğer Baba Sultan da, aslında binlerce yıllık bir Anadolu kültürünün simgesiydi. Geyikli Baba, Horasan’dan Huy şehrinden gelen ve yeni yeni İslamiyeti kabul etmiş bir şaman olmalı. Keşiş Dağı olarak anılan Uludağ’daki keşişler kaçınca, yerini İslam dervişleri doldurmuştu. Aslında keşişlerin ibadet ve inanç sistemleriyle İslam dervişleri çok benziyordu. Hastaları iyileştiren, sular üstünde yürüyüp asasıyla su çıkaran ve doğa üstü güçleri bulunduğu kabul edilen keşişlerin yerini İslam dervişler almıştı. Bursa’daki dervişlerin hayatlarının anlatıldığı ‘menakıbname’ benzeri biyografi kitaplarında anlatılan hikayeler, aslında Anadolu’da binlerce yıldır bilinen mitolojik öykülerden başka değildi... Adeta Keşiş Dağı’na gelen dervişlerle, Anadolu’da mitoloji tekrar yaratılmıştı. Örneğin mitolojilerde arabasını geyiklerin çektiği Artemis’in yeri önce Hıristiyan kültüründe Noel Baba aldı. İslam kültüründe ise Artemis ve Noel Baba’yı Geyikli Baba temsil ediyordu. Yine Uludağ’ın ünlü keşişlerinden Büyük Aziz Joannice’nin de, tıpkı Geyikli Baba gibi vahşi hayvanlarla bir bağı olduğu, hayat hikayelerinde anlatılmaktadır. Geyikli Baba kimdi? Osmanlı kaynaklarına göre Osman Gazi ile birlikte Keşiş/Uludağ’a gelip, “dağda geyikçiklerle gezen,” dervişlerin başıdır Geyikli Baba. Ünü yayılınca, Bursa fatihi Orhan Bey, Geyikli Baba’yı ziyaret etmek ister, ama kabul edilmez. Bir süre sonra kendisi Bursa’ya gidip sarayının önünde bir kavak (çınar) ağacı diker. Osman Bey’e, kurduğu devletinin bir çınar gibi ulu ve uzun ömürlü olmasını diler. Bu kerameti gerçekten de tutar. Devlet hem ulu, hem de uzun ömürlü olmuştur. Geyikli Baba’nın diktiği söylenen çınar ağacı ise, bugün Kavaklı Camii’nin önünde halen ayaktadır. İşte bir devletin kaderini, diktiği ağaçla çizen Geyikli Baba, sadece dua eden bir din adamı asla değildi. Biçtiği bu kaderi kendi elleriyle yaratma çabasını sürdüren bir kişiydi. Geyikli Baba’da her zaman elinde kılıç, ülkeler açan biri olarak tasvir edilmekte. 60 okka çeken kılıcıyla kafirle savaşmıştı. Aslında Bursa’daki birçok dervişe atfedilen bu savaşçı aziz özelliği de, Anadolu kültürünün bir mirasıydı. Uludağ’da barınan çok sayıda Hıristiyan keşiş için de benzer söylenceler yayılmıştı. Hatta Bursa’ya gelen birçok gezgin Geyikli Baba’yı, işte bu Rum hikayelerinde geçen savaşçı Aziz Ronald veya Aziz Georgios’u olduğu savunur. Oysa Geyikli Baba bir hayal kahramanı değil, yaşayan bir gerçekti. Çünkü hem birçok Osmanlı kroniğinde, hem de arşiv belgelerinde, Geyikli Baba’nın müritleriyle savaşlara katılıp fetihler yaptığı yazılı. Nitekim bugün Keles’e bağlı Kemaliye olarak anılan Kızılkilise’yi, Geyikli Baba ve müritleri kendi kılıçlarıyla fethetmişti. Geyikli Baba şarap içiyor muydu? Geyikli Baba, tıpkı bir şaman veya keşiş gibi davranan sıradışı bir dervişti. Dinsel törenlerinde olasılıkla şarap kullanılmaktaydı. Nitekim Başbakanlık Arşivi’nde H. Ziya Ülken’in bulduğu ve 1924 yılında yayınladığı bir belgeye göre: Orhan Bey, Kızıl Kilise’nin fethindeki yardımları nedeniyle, armağan olarak Geyikli Baba ve müritlerine şarap ve rakı göndermişti. Bu arşiv belgesi, Geyikli Baba ve dervişlerinin yaşam biçimleri konusunda çok net bir bilgi vermekte. Yine bu belgeye göre, Geyikli Baba ve müritlerinin meyhor, yani içkici olduğu yazılıdır. Belgeden anlaşıldığı kadarıyla kuruluş devrinin din adamları olan bu dervişlerin dinsel ritüellerde içki kullandığı anlaşılmakta. Bu gelenek, her törende kımız içen Şaman geleneklerine dayandığı gibi, Bursa’daki keşişlerden de etkilenmiş olabilir. Zamanla İslam anlayışı değişince, Geyikli Baba ve müritlerinin içki içmeleri de yadırganmaya başlamış. Bursa civarında toplanan Geyikli Baba ile ilgili bir söylenceye göre: “derler ki, Orhan Gazi ona iki yüz rakı ile iki yük şarap göndererek huzuruna gelmesini istemiş!.. O da bunları bir kazanda kaynatıp içine pirinç atmış, zerde yapmış, bir tas da Orhan Gazi’ye göndermiş.” Yani bu söylence ile Geyikli Baba’nın aslında Orhan Bey’in gönderdiği şarapları içmediği anlatılmak istenmekte. Çünkü Babasultan köyü sakinleri artık, Geyikli Baba’nın dinsel anlayışından farklı bir noktada bulunuyor. Ve O’nun asla içki içebileceğine inanamıyor!.. Geyikli Baba Bektaşi mi? Geyikli Baba, kaynaklarda Baba İlyas müridi olduğu yazılıdır ki, Hacı Bektaşi Veli ve Osman Bey’in kayınpederi olan Şeyh Edebali de Baba İlyas’ın mürididir. Baba İlyas, Anadolu’da ilk halk hareketi olan Babai İsyanı’nı çıkaran kişilerden biriydi. Yani Sünni geleneğe dayanmayan bir İslam anlayışı vardı. Görüşleri belki de, Bektaşiliğin de ilerisinde idi. Geyikli Baba ve müritlerinin de içki içtiğine göre, Bektaşi eğilimi olan ayrı bir tarikat kurduğu söylenebilir. Ancak bugün, köyde neredeyse hiç Bektaşi yok. Babasultan köyü şimdi, tümüyle Sünni bir İslam anlayışını sürdürmekte. Oysa hemen karşısında bulunan Doma/Şehitler Köyü’nde, Baba Sultan’ın müridi sayılan Hasan Dede ise tam bir Bektaşi’dir. Şehitler köyünde yaşayanların çoğu da Bektaşi. Babasultan köyünde değil ama karşısındaki müridinin köyü Şehitler’de yapılan Dede töreninde halen, ‘mey’ alıp, sema dönerler. Alınan bu mey, köylüye göre bir zevk un- suru yerine, sanki bir dinsel tören gereğidir. Tıpkı binlerce yıl öncesinin Şaman törenleri gibi. Geyikli Baba kültürü anlaşılan Babasultan’da değil ama bugün büyük ölçüde Şehitler köyünde yaşıyor. Su ve Çınar ... İşte Babasultan!.. Yeşil cübbesine sarılıp Uludağ’ın doğu yamaçlarına yaslanmış Babasultan köyü, Bursa’nın en güzel köylerinden biri. Her tarafından yeşiller fışkıran bir yerdir. Yüzlerce yıldır en güzel sebzenin ve meyvenin yetiştiği Babasultan’ın en büyük zenginlik kaynağı, dört bir yanında kaynayan sularıdır. 1530 tarihli belgelere göre köyde 32 hane yaşayan köy, Babaylar olarak anılır. İnegöl ile Bursa’nın tam ortasında bulunan ve 1916 yılına kadar, sürekli İnegöl kazasına bağlı bulunan Babasultan, bu tarihte Kestel bucağına bağlanmıştı. 1908 Yıllığı’na göre 116 hane bulunan köyde 1927 yılında 738, 1990 yılında 1.102 kişi yaşamaktaydı. Her yıl Babasultan köyünde, Geyikli Baba onuruna yapılan törene, binlerce ‘can’ katılır. Babasultan köyünde, Orhan Bey tarafından Geyikli Baba adına yaptırılmış olan tekke, olasılıkla bugün cami olarak kullanılan yapıdır. Büyük ölçüde yenilenen bu yapı, olasılıkla burada bulunan eski bir manastırın yerinde yapılmış olmalı. Çünkü hem cami, hem de türbede birçok Bizans dönemi taşları kullanılmış. Caminin yanına yapılmış olan ek ise yapının orijinalliğini bozmuş. Camiye bitişik olan türbede ise iki ahşap sanduka var. Bu gömütlerden biri Geyikli Baba’ya, diğeri ise Balım Sultan’a ait. Türbe içinde, bir zamanlar Geyikli Baba’nın dostları olan çok sayıda geyiğin boynuzları sıralanmış. Köyde ayrıca tarihi bir de hamam var. Geyikli Baba, Bursa’da diktiği çınarların aynısını tekkesinin önüne de dikmiş. Bursa’nın en yaşlı çınarlarından biri şimdi, Baba Sultan’ın mezarını gölgeliyor. Yaşayan Baba Sultan Uludağ keşişleri, mucizevi bir şekilde düşmanı korkuttuğunun abartılı bir biçimde anlatılması, Uludağ keşişleri için de geçerli söylencelerdi. Değirmenlikızık’ın üzerindeki Libiana Manastırı da, Türk devrinde tekke olarak kullanılmıştı. Eski Araplar Tekkesi bu imiş. Babasultan köyünde bulunan Geyikli Baba Tekkesi’nin de, aslında eski bir Bizans manastırı olduğu bölgede bulunan kalıntılardan anlaşılmakta. Tekke çevresinde bukonuda yetirince iz bulunmakta. Tekke önünde, Bizans döneminden beri kullanıldığı anlaşılan güzel bir çeşme var. Halk arasında bu çeşmeyle ilgili söylentiler olup yalak üzerinde el ve ayak izine benzeyen aşıntıları, Geyikli Baba’nın bir dokunuşuyla yaptığı söylenir. Oysa olasılıkla Hıristiyan vaftiz havuzu olan bu kutsal yalağa dikkat edilirse, üzerinde tahrip edilmiş bir haç bulunmakta. Bizans döneminde Aziz Constantin’in de, vaftiz yerinden çıkarken havuz üzerindeki bastığı yerde, ayak izlerinin çıktığı söylenmekte. Geyikli Baba, yaşadığı yıllarda hastaları iyileştirir, kötürümleri bir dokunuşuyla ayağa kaldırırdı. O öleli çok oldu ama Babasultan köyündeki mezarı, halen konuklarına şifa dağıttığına inanılır. Halk arasında türbesi ile ilgili birçok inanç var. Yüzlerce yıldır, türbeye hasta kadınlar gelir, şifa arar burada. Erkek olan hastalar ise önceleri şifa olması için türbede yatırılırdı. Eğer hasta kişi uyursa öleceğine, uyumaz ise yaşayacağına inanılırdı. İşte, Geyikli Baba’nın Orta Asya bozkırlarından bir şaman olarak getirdiği inançları... Baba öldü ama, inançları halen Babasultan köyünde yaşıyor!..

Diğer Haberler