Bugün daha çok, Arapşükrü Sokağı girişindeki balıkçıların bulunduğu
alan Balıkpazarı olarak anılmakta. Oysa gerçek Balıkpazarı,
bu yerin biraz üzerinde, Kapalıçarşı ile Çakırhamam
arasındaydı. Bir Rum mahallesiydi.
Ma hallenin adına en eski, Bursa Kadı Sicilleri’ndeki 1467 tarihli
kayıtlarda rastladık. Ancak mahallenin kuruluşu, Orhan Gazi’nin
Bursa’yı aldıktan sonraki yıllardı. Çünkü Bursa
fethedildikten sonra Rumlar, Hisar dışına çıkarılmıştı. İşte asırlardır
Bursa’da yaşayan Bursalı Hıristiyanların kurduğu Balıkpazarı
bu tarihte kurulmuştu. Mahallenin adı belgelerde, “Balık
Sokağı’ anlamına gelen Suk-u Semek ve Pazarı Mahi olarak da
anılmıştı.
1487 yılında mahallede 25 Rum, bir hane de Yahudi yaşamaktaydı.
1530 yılında ise sadece 19 hane Gayrimüslim yaşamaktaydı.
1573 yılında mahalledeki Hıristiyan hane sayısı 34’e
çıkmıştı.
Bursa’nın 30 kadar mahallesindeki Gayrimüslimler, Müslümanlarla
birlikte yaşarken sadece Balıkpazarı Mahallesinde,
1922 yılına dek hiç Müslüman hane yaşamamış olması çok ilginç.
Bu mahallede Müslümanların yaşamamış olmasında en
büyük etkenin, mahallede meyhanelerin bulunması gösterilebilir.
Balıkpazarı Mahallesinde yaşayan Gayrimüslimler; Sultan I.
Murad, Yıldırım Bayezit ve Germiyanoğlu vakfına aitti. Bu mahalledeki
Gayrimüslimlerden toplanan azatlı haracı bu vakıflara
verilmekteydi. Ancak Balıkpazarı’nda Gazi Timurtaş’ın da vakıfları
vardı. Nitekim Gazi Timurtaş’ın mezarı da bu mahalledeydi.
Bu nedenle mahalle, bazen Gazitimurtaş olarak anıl mıştı.
Okçu Baba Türbesi ile Bâlibey Hanı da bu mahalledeydi. Bali-
bey Hanı yanındaki Kırk Merdivenler de bu mahalleye aitti. Sonraları
ayrı bir mahalle olup “Kırknerduban” adıyla anıldı. Evliya
Çelebi’ye göre 1640’lı yıllarda, Pınarbaşı’ndan aşağı Balıkpazarı’na
doğru alt alta değirmenlerle doluydu.
Balıkpazarı’nın acıları
1518-1519 yılı büyük Bursa yangınlarında mahalle büyük ölçüde
tahrip görmüştü. Bir Ermeni kroniğine göre Hisar’ın dibindeki
Rumların Balıkpazarı denilen mahallesinde dahi epeyce ölü
vardı: “Zira dağlık burundan büyük bir kaya parçası erkek işçilerle
birlikte 30’dan fazla kızın çalıştığı ipek fabrikasının üzerine
yuvarlandı. Kazanın patlaması nedeniyle fabrika tutuşarak, yaralıların
ölümüne neden oldu. Bunların haykırışları ve bağrışmaları
göğe kadar çıktı. Bu korkunç felaketi ve ölüleri görenler,
sesleri duyanlar hıçkırarak ağlıyorlardı. Yardım çalışmaları da
yeterli olamıyordu. Çünkü Hisar’ın yamaçlarından yine bir kaya
parçası düşebilirdi. Bu nedenle burada kimse yardıma gitmek
istemiyordu. Nihayet ateş yapıyı ve içindekileri tümüyle yaktıktan
sonra çığlıklar sona erdi. Yangın sırasında fabrikanın ipek
tellerinin deposunun penceresinden kendisini sokağa atan bir
kadın kurtuldu. Bir kadın da işten erken ayrılması nedeniyle kurtulmuştu.
Diğerlerinin tümü yaşamlarını yiti.”
Bu fabrika, 1845 yılında İsviçreli Falkanstein tarafından kurulan
Bursa’nın ilk fabrikası olmalı. Çünkü Balıkpazarı’nda, bu büyüklükte
tek fabrika bu idi.
Aya Yani Theologos Kilisesi
Balıkpazarı’nda Aya Yani’ye adanmış eski bir Rum kilisesi
vardı. Daha doğrusu Bursa Rum Ortodoks Metropolit Kilisesi
idi. Bugün, Zafer Çarşısı karşısındaki tepede bulunan yamaçtaydı.
1894 yılındaki Belediye arşivi belgelerine göre Balıkpazarı
Kilisesi yanında Rum Cemaatine ait bir okul da bulunmaktaydı.
7 Ocak 1802 tarihinde gerçekleşen büyük yangında tümüyle
yanan kilise ve yanındaki metropolit yapıları daha sonra yeniden
yapıldı. Ancak 1922 yılında, Yunanlılar kenti terk ederken
tüm Balıkpazarı’yla birlikte kiliseyi de yaktı. Kilise yerinin, Bedrettin
Pars’ın vakfı olduğu savunulur. Kalıntıları uzun süre ayakta
kaldı. Ancak 1985’li yıllarda yamaçlarda yapılan ıslah çalışmalarında
bu son kalıntılar da süpürüldü.
1880’li yıllardan Bursa’ya gelen Celal Sezai, fayton arabalarından
genellikle Balıkpazarı’nda toplandığını yazıyor. 1891 yılında
Balıkpazarı Kilisesi civarında İplikçi oğlu Yanko’nun yaptırdığı bir
nalbant dükkanı, Balıkpazarı Kilisesi karşısında Kırkodalar adlı
hanlar bulunmaktaydı. 1908 yılına kadar Balıkpazarı Kilisesi karşısındaki
ipek fabrikası faaldi. Bugün çay bahçesi olan tüm yamaçlarda
çeşitli yapılar vardı. Bu yapılar yola kadar inmekteydi.
En altta, yol kıyısında ise Rum metropolitinin araba ve hayvanlarının
bulundurduğu ahır kapısı vardı. Kilisenin tam karşısında
açılan ve eski adıyla “Hamidiye” olan Cumhuriyet Caddesi’nin
köşesinde ise Balıkpazarı Zabıta Karakolu vardı.
Balıkpazarı meyhaneleri
Bursa’da iki mahallede meyhaneler vardı. Biri Setbaşı, diğeri
Balıkpazarı idi. Ancak eski Meyhaneciler Sokağı, bugünkü Arapşükrü
Sokağı olmayıp daha üzerindeydi. Zaten yakın zamanlara
kadar çok sayıda meyhanenin bulunduğu Zafer Meydanı bölgesindeydi.
Arşiv belgelerine göre Balıkpazarı meyhanecilerinin
Ramazan ayında bile meyhanelerini açtığı görülmekte. Saray’dan
gelen emirlerde ise, ellerinde emir olsalar bile Ramazan
ayında meyhaneleri açanların asılmasını istemişti.
Mahallenin hemen altında, bugünkü Bithynia Parkı civarında
bulunan bu meyhanelere, İçkiciler Çarşısı adı verilmekteydi. Bu
meyhanelerin önünde, Okçubaba Türbesi’nde gömülü bulunan
Nusret Paşa’nın yaptırdığı Nusretpaşa Çeşmesi vardı.
1517 yılında meyhanelerin dışında Balıkpazarı Bozahanesi’nin
de faaliyette olduğu görülmekte. Balıkpazarı’nda ayrıca vakıf
kahvehaneleri vardı. Bu kahvehaneler günde 10 dirhem kira ile
kiracılara verilmekteydi. Osmanlı döneminde mahallede yaşayanların
büyük bölümü tüccar, ipekçi, meyhaneci ve haddad idi.
Haddadlar, Darphane’de çalışan demircilerdi. Elbette bu esnaflar
içinde balıkçılar da vardı. Balıkhane önceleri Zafer Plaza’nın
bulunduğu yerdeyken, sonraları daha aşağıya, Çatalfırın’a taşınmıştı.
Balıkpazar’ı tarih oldu
Mahallenin adı, günümüzde resmi olarak değil, ama halk ağzında
halen yaşamakta. 1922 yılında mahalle ve kilise yandıktan
sonra, ilk düzenleme 1924 yılında yapılmıştı. 1924 yılında Belediye,
Balıkpazarı’ndaki Eski Rum Kilisesi’nden, Çakır Hamam’ın
önüne çıkan Ulucami-Tophane yolundan ilerleyerek Zafer Meydanı’na
inen yolun 25 metre genişliğinde düzenlenip yeniden
inşaası için çalışmalar yaptı.
1924 yılında yayınlanan Yoldaş gazetesine göre yıkılan, yanan
Metropolit Kilisesi yanında, olasılıkla eski Rum okulu binalarında
bir Nakşibendi Dergâhı açılmış. Hem de tekkelerin kapatılmasından
bir yıl önce…
Bugün Eski Balıkpazarı’ndan neredeyse hiçbir şey kalmadı.
Rum Kilisesi ve okulu ile müştemilatı yok edildi. Tarihi eski konakları
yıkıldı. Sadece adı yadigâr kaldı…