Çekirge bugün Bursa’nın eski bir mahallesi. Oysa bu mahalle,
son 30-40 yıl öncesine kadar ufak bir köydü. Nitekim 1895 yılı
salnamesine göre Hüdavendigâr köyü idi. Önceleri bu mahalledeki
camiye izafeten Hüdavendigâr yada I. Murad Mahallesi
olarak anılmıştı. Gerçekten de Çekirge tümüyle Sultan I.
Murad’ın vakıf köyüydü. Burada Bizanslılar döneminden beri
eski bir yerleşim yeri vardı. Pylai veya Vesilicia olarak anılmaktaydı.
İnkaya yolu üzerinde de Pederler Manastırı olarak anılan
bir manastır vardı. Kandes, 1850’li yılarda Çekirge’deki evlerin
tamamında, içinde mermer havuzları olan küçük yıkanma yerleri
bulunduğunu yazmakta.
Bir zamanların Bursa’nın en lüks ve modern mahallelerinden
biri olan Çekirge artık o eski çekiciliğini yitirdi. Çekirge’deki konaklar,
kentin en modern sivil mimari örnekleri olduğu kadar,
yeşillikler içinde olması, diğer bir çekici yanıydı.
Çekirge Sultan
Çekirge Sultan adlı fakir bir adam vardı. Sabahtan akşama
kadar hamamın kapısı önünde büzülüp girip çıkanlardan sadaka
beklerdi. Günün birinde hamamdan çıkan bir kadın feryatlar koparmağa
başladı. Kulağındaki küpeleri kaybetmişti. Bütün
hamam telâşa düştü, her yer, herkes arandı fakat küpeler bulunmadı.
Bunun üzerine Çekirge Sultan kadına, “Yıkandığın kurnanın
yanında ufak bir delik var, dökülen saçlarına sarılı olarak
küpelerin oradadır” dedi.
Gerçekten de hamamdaki kadınlar büyük heyecanla koşup
küpeleri fakirin söylediği yerde buldu. Aslında bu bir kehanet
değil, hamama yıkanırken düşen küpeler, suyun etkisiyle bu deliğin
önünde kadar sürüklenip gelmesiydi.
Bu olaydan sonra Çekirge Sultan’ın kehaneti her taraftan duyuldu.
Şöhreti o derece büyüdü ki, Sultan Murat’ın kulağına
kadar geldi. Çekirge Sultan, Padişâhın huzuruna getirildi. Sultan
Murat kendisine doğru kapalı elini uzatarak, “Söyle bakalım,
elimde ne var?” diye sorunca, adam şaşırdı. Düşündü, taşındı.
Kellesinin uçurulacağını düşünürken, bir yandan da mırıldandı:
“Bir atlarsın çekirge, iki atlarsın çekirge, üç…” derken, sözünü
bitirmemişti ki padişah elini açtı. Elinden bir çekirge atladı.
Çünkü tesadüf eseri Sultanın elinde bir çekirge vardı.
Bu olaydan sonra ünü daha da arttı. Kendisine “Çekirge Sultan”
lâkabı verildi ve aynı zamanda Padişah’ın baş müneccimi
tayin edildi. Bu nedenle Murad Hüdâvendigâr Türbesi’nin
hemen yanında, Çekirge Sultan’ın mezarı bulunmakta.
Çekirge’nin antik dönemdeki adı: Pythia
Bizanslılar döneminde Çekirge’de hamamlar yapıldığı bilinmekte.
Bu dönemde köye Pythia denilmekteydi. Sağlık Tanrısı
da olan ‘Apollon’un yeri’ anlamına gelen bu sözcük, ılıcaların
çoğuna verilen yaygın bir ad.
Antik kaynaklar içinde yer alan Dorylee de Bithynia’da Pythia
adı verilen imparatora ait ılıcalar bulunduğunu yazar. Atinalı Deipnosophest’in
aktardığına göre; “Kentin batı kesiminde bugünkü
Çekirge semtinin yakınlarında bulunan doğal kaplıcalar,
antik dönemde bölge sakinleri tarafından biliniyor ve onlardan
yararlanılıyordu. Bunlar kral kaplıcaları olarak “Thermae Basilicea”
diye anılıyordu. Stephanos Byzantios da: “Bithynia’da Basilika
olarak adlandıran Pythialar bulunmakta.”
Kandes’e göre ise “Bursa’ya komşu olan Çekirge’de Kaisareia
halkı yaşamakta olup eğitimleri karakterleri, ev düzeni ve çalışkanlık
konusunda Bithynia’nın diğer yerleşim alanlarından farklıydı.”
Bursalıların üççatallı mızrağı ile taşları kırarak yerin derinliklerinden
sular çıkaran Poseidon’a tapmasını, suyun içinden
çıkan demir paralar üzerinde Afrodit’in yeniden hayata dönüşünün
anlatılmakta.
Döneminin paralarında, tedavi gücü olan tanrılardan Asklepios
ve Hygeia’nın yılan figürü ile birlikte yer alması, kaplıca içeceği
figürü ile işlenen şişeyi ve iyileşme tanrısı Telesforos’u,
Naiades perilerinin bu kaynaktan alarak kaçırdıkları Hylas mitini
ve son olarak bu sularda cinayet kirinden temizlenmiş olan Herkül’ü
dikkate aldığımızda, eskiden beri insanların bu kaplıca sularını
bildikleri anlaşılmakta.
Ayrıca Romalıların, Hıristiyanlığın ilk yıllarında hamamlara
olan düşkünlükleri ve Romalılar tarafından bunların çok yaygın
bir şekilde kullanıldıkları, her gün hamamlara gittiğini biliyoruz.
Kandes’e göre Mudanya demiryolu çalışmaları sırasında Kara
Mustafa Kaplıcası’nın yakınlarında Roma dönemine ait pek çok
önemli yapı gün ışığına çıkmış. Bu yapılar bize o dönemde kaplıcaların
sahip olduğu değeri ispat etmekte. Kalıntılar arasında
bulunan bir kitabede, imparator Vespasianus’un adı zikredilmekte.
Ayrıca çok büyük boyutta ağzı açık bir denizkızı başının
kaplıcalarda kullanıldığına tanıklık etmektedir.
“Basilika” diye adlandırılan bu kaplıcaları, imparator Parthikos’un
oğlu Romalı bir imparatorun inşa ya da tamir ettirdiği
anlaşılmakta.
Traianus’un manevi oğlu Hadrianus olduğunu kabul edersek,
bu durumda bu kral kaplıcaları Hadrianus’un harcamaları ile
konsüllüğünün üçüncü yılında yani M.S. 120 yılında inşa edildi,
ya da tamir edildiler diyebiliriz.
Bithynia’da iki farklı kaplıca vardı. Bunlardan biri Yalova kaplıcalarıydı.
Yalova kaplıcaları ile Çekirge hep karıştırılmıştır.
Sultan Murat’ın kanlı gömleği nerede?
Çekirge’de Hudavendigar Camii’nin karşısında bulunan türbe,
Yıldırım Bayezıt tarafından, babası için yaptırılmıştı. Sultan I.
Murat, 1389 yılında Kosova’da şehit olmuştu. Tarihçi Hammer,
sultanın, kendi yaptırdığı camiye gömüldüğünü yazmış olsa da,
bu doğru değil. Cenazesi, oğlu I. Bayezıt tarafından getirilip bu
türbeye gömülmüştü. Kare planlı olan türbenin üzeri kubbeyle
örtülmüş. Dış cephesi sıvalı ve badanalı olan yapı içinde kubbeyi
taşıyan sekiz sütun var. Türbe, 1855 depreminde büyük ölçüde
yıkıldığı için sonradan temelleri üzerinden yeniden yapıldı. Kapı
üzerinde ise 1741 tarihli tamirat kitabesi var. Türbenin içinde
ise, sekiz sanduka bulunur. Ortadaki pirinç parmaklıklar içindeki
üç sandukadan biri Sultan I. Murat’a ait. Yanında ise torunu Süleyman
Çelebi ile I. Bayezıt’ın oğlu Musa Çelebi yatmakta. Diğerlerinde
ise oğlu Yakup (öl.1389), Süleyman Çelebi (öl.1410)
ve onun oğlu Orhan (öl.1428) ile II. Bayezıt’ın oğlu Şehzade
Mehmet (öl.1504) yatmakta. Uzun süredir tamirat nedeniyle
kapalı olan türbe, geçen yıl yeniden ziyarete açıldı.
1848 yılında Dr. K. A. Bernard, Sultan Murat’ın Türbesi’nde
şehit olduğu kanlı, zırh gömleğin halen sandukanın üzerinde
durduğunu yazıyor. 1900 yılında ise Nafizzade Ahmet Fuad da,
seccade ile savaşlarda giyilen zırhı, o zamandan beri türbesinde
korunduğunu yazmakta. Ve daha nice eşyalar… Acaba bu eşyalar
nerede?..
“Çekirge, Bursa tarihinin düşünen başı.
Sıcak sinesine yüzyıllarca çektiği insanları,
topal, kötürüm kabul etmiş, sağlam göndermiştir.”