Yazarlar

Ölümün kutsandığı mekân Yeşil Türbe

post-img
“Bursa’nın altın kubbelerinde Güneşler doğar, güneşler batar Yeşil’de, bir tepe üzerinde Çelebi Mehmet yatar.” Suat Asral’ın bu güzel dizelerinde yer alan Yeşil Türbe, hiç kuşku yok ki bugün Bursa’nın sembolüdür. Bursa’nın en güzel semtlerinden birine adını veren Yeşil Türbe, sadece Bursa’nın değil tüm Türkiye’nin en ilginç ve harika anıtlarından biridir. Sevgili dostum Mustafa Armağan’ın dediği gibi; “Osmanlı dünyasında camiden daha yüksek bir mevkide oturtulmuş tek kubbe ve türbe, Yeşil Türbe’dir.” Camiyi neredeyse ezen bu türbe, nurları toplayan kubbesi ile Bursa’nın her yerinden görülür. Yeşil’de Ölüm Aslında bir mezardır Yeşil Türbe. Ölümü ve mezarı böylesine kutsayan çok az mekân vardır: “Yeşil Türbe’de ölüm, yeşil ve serin çinilerin arasında insana korkularını, ağrılarını, ızdıraplarını ve iskeletleri gösteren bir kâbus değil, yeşil ve şeffaf bir deniz rüyası gibi gelir.” Çelebi Mehmet sanki baharın etkisi ile bayılmış, çiniden yatağına uzanmış yatmaktadır. Yeşil Türbe’de ölüm: “Her türlü eziyet, gurbet ve ayrılık endişesinden uzak, yaşamdan daha sevimli göründüğü bir şevk anıdır.” Falih Rıfkı Atay, Yeşil Türbe’yi gördükten sonra duyguları böyle dile gelir ve devam eder: “Yeşil Türbe sanki bir bahçe gibi, bir bahar mesiresi gibi ferahtır.” Yeşil Türbe’yi gören kişi, “ölümün gerçekten bir uyku ve bir huzur yeri midir? diye” düşünmeden edemez. Tıpkı, Suat Asral’ın mısralarında olduğu gibi: “Yeşil’de kan kırmızıdır, süt beyaz!.. Açsan bir kapıyı, kuşlar uçacak. Bir acıdır ölüm, duyulmaz. Uyku kadar yumuşak.” Ve ölüm Yeşil’de hiç de o kadar ürkütücü değil... Bursa’nın ufuklarında kutsal nurları toplayan ve çinilerinin etkisiyle insanı büyüler. Zannedilir ki, Yeşil Türbe’nin rengi, eski Bursa baharlarından süzülmüş bir özsudur. Yeşil Türbe’nin Yeşili A. N. Tarlan’ın mukaddes saadetin bir çığlığı olarak nitelediği Yeşil Türbe’de; “Sanki Bursa’nın baharları güneşle yoğrulmuş, donarak çini olmuş!..” Yeşil Türbe’nin tüm dünyada tanınmasını sağlayan, boydan boya türkuaz çinileridir. Aslında önceleri türbenin içi ve dışı tümüyle çinilerle kaplıydı. İç kısmındaki özellikle çiçekli çinilerin güzelliği ve zarafeti, insandaki tasvir kudretini felce uğratmakta. Türbe; köşelerden 17 metre, içeriden ise 14,5 metre genişlindedir. İçi 3,00 metre yüksekliğine kadar çini ile kaplıyken, dış yüzeyinin kubbe dâhil tüm yüzü çini ile kaplıymış. Yeşil Türbe’de yapılan onarımlar sonunda süliyeti değişip, bugün kubbe kurşunla kaplı. Oysa eski belgelerde türbenin kubbelerine kadar çiniyle kaplı olduğu açıkça belirtilmekte. Örneğin Lamii Çelebi’nin Bursa Şehrengiz’inde: “Zümürrüddür kamu tâk u revâkı,” yani tüm kubbe ve revâkları zümrüt yeşili renginde olduğunu yazıyor. 16 yüzyılda Bursa’ya gelmiş gezgin Âşık Mehmet de, kubbenin çini ile kaplı olduğunu yazar. Oysa bugün hazırlanan restorasyon projesine göre, türbenin kubbesi kurşunla kaplanacak. Bursalı ustaların eseri Yeşil Türbe, Bursa’nın ünlü aileleri olan ustaların eseri. Kapısının üzerinde, türbe mimarının Bursalı ünlü Hacı İvaz Paşa olduğu yazılmış. Türbenin en dikkat çekici köşelerinden biri de, ceviz ağacından oyulmuş o muhteşem kapısıdır. Tebrizli Ahmed oğlu Hacı Ali’nin yaptığı bu kapıda rozet, geometrik, rumî motiflerle çeşitli yazı motifleri kazılmıştır. Kapının Bursa kemeri cumbası ve çevresi de çini kaplı. Kalem işi süslemeleri ise diğer ünlü bir Bursalı olan Lami Çelebi’nin dedesi Nakkaş Ali yapmıştı. O güzelim çinileri ise Muhammed Mecnun usta üretmişti. Timur’un türbesinin çinilerini de yaptıran bu usta, aslen Tebrizliydi. Türbenin içinde bulunan çinili mihrap, renkli süsleme sanatının bir şaheseri olarak kabul edilmekte. Türbe içinde bulunan 26 Raif Kaplanoğlu Elveda Bursa_Elveda Bursa 17.04.2013 22:38 Page 26 Çelebi Mehmet’in sandukası ise çok görkemli. Sekiz köşeli ve yanları mermer, üstü çini kaplamalı sandukanın üzeri; beyaz, mavi, sarı, lacivert çinilerden oluşan yazılarla süslenmiş. Yeşil Türbe’nin sırrı Her tarihsel anıtta bir sır aranır. Yeşil Türbe’nin de bir sırrı vardı elbet... Yeşil Camî’nin karşısında bulunan ve Bursa’nın en değerli anıtsal eseri olan türbe 1421 yılında, daha sağlığında Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştı. Sekizgen bir alan üzerine oturtulan türbenin üzerinde sivri bir kubbesi var. Tıpkı atalarının huzurla yattığı çadırları gibi... Her duvarda altlı üstlü iki penceresi olup, çevresinde çiçeklerle ayetler yazılı çiniler döşenmişti. Pencereler dikdörgen şekilde, üzeri bir sivri kemer gibi çini kabartma yazılarla süslenmişti. Ancak bugün bu pencerelerin ikisi üzerinde bulunan çini kabartmalar kayıp. Türbe içinde Çelebi Mehmed’in sandukası dışında; oğulları Mustafa, (öl. 1423) Mahmut (öl.1428) ve Yusuf (öl.1428) ile kızı Selçuk Hatun, (öl.1485) Sitti Hatun, Hafsa Sultan, Ayşe Hatun ve dadısı Daye Hatun’un sandukaları var. Yeşil Türbe’nin sırrı, 1950’li yıllardaki onarımda çözülmüştü. Türkiye’deki diğer türbelerden farkı, türbede sandukaları bulunan kişilerin gerçek gömütleri türbe içinde yoktur. Türbedeki gerçek mezarlar, türbenin altında yapılmış. Tonozla örtülü bir mahsen bölümdeydi. Üstteki sandukaların izdüşümünde bulunan bu bölümün gizli bir girişi var. 1950’li yıllarda girilen bu bölümde, Çelebi Mehmet ile diğer mezarların birer tabut içindeki kemikleri bulundu. Acaba neden Çelebi Mehmet mezarını böyle gizlemeye gerek duymuştu? Çünkü babası Yıldırım Bayezıt’ın mezarı korkunç bir akıbete uğramıştı. Karamanoğlu Mehmet Bey Bursa’ya girdiğinde, babasının cesedini türbesinden çıkarıp yaktırmış ve ha- karetler etmişti. Çelebi Mehmet de böyle bir akıbete uğramaması için, Piramitlerdeki labirentlere gömülen Mısır kralları gibi mezarını gizlemişti. İşte Yeşil Türbe’nin sırrı buydu. Yeşil Türbe’nin restorasyon masalı Yıl 1992. Yeşil Türbe ile ilgili Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde tam sayfa manşette bir haber yazmıştım. Yeşil Türbe’de yapılan restorasyon rezaletini gündeme getirmiştim. Türbenin restorasyonu sırasında pencere üzerinde bulunan çinili taç yazılar uçmuştu. Daha da rezaleti, restorasyonda bulunamayan yazılı bölümler düz çinilerle doldurularak, Bursa’nın sembolü olmuş bir tarihi eserin süliyeti değiştirilmişti. Bugün halen aynı rezaleti görebilirsiniz. (Şimdi aslına uygun restore edildi) Yeşil Türbe’yi gezenler, dışarıdan baktıklarında sıradan çinileri görünce düş kırıklığına uğrayabilirler. Aslında türbenin sadece girişin solundaki çiniler orijinal. Ya diğerleri?.. Bugün Yeşil Türbe’nin dış yüzeyini saran çinilerin çok büyük bölümü, evlerimizin tuvaletlerinde de görebileceğiniz, kalebodur türü basit çiniler. Son onarımlarda konulmuştu. Dünyanın dört bir yanından gelenlere, halen bu tuvalet çinilerini mi sergileyeceğiz? Türbe en büyük onarımı 1855 depreminden sonra, Vefik Paşa döneminde görmüştü. Paşa, türbe için çok özel çiniler yaptırtmıştı. Dış kısmına da, ince çiniler yerine yeşil sırlı kiremit kaplamıştı. Gelenek olduğu üzere Vefik Paşa, beş bin adet de fazla çini yaptırmış, tamirat sonrası giriş merdiveni altına gömmüş. Kaynaklar böyle yazıyor. Bu çiniler, daha sonraki yıllarda çıkartılıp Setbaşı’ndaki bir depoya konulduğunu duymama karşın, bugün ne yazık ki bu çinilerin akıbetini öğrenemedim. Öğrenen varsa beri gelsin... Ya, türbenin canına okuyan tünele ne demeli?.. Her saniye sarsıntılarla, Çelebi Mehmet’i rahatsız ediyor... Oysa o, sadece rahat bir uykuyu arzulamıştı... Gazetelerden bu günlerde, Yeşil Türbe’nin restorasyonu yapılacağı müjdesini öğreniyoruz. Oysa türbe son 20 yıldır restore ediliyor. En son hatırladığım kadarıyla 10 yıl önce de benzer müjdeleri, ben de gazetemizde vermiştim. Ne yazık ki ben, Yeşil Türbe’nin restorasyon masalına artık inanmıyorum!.. (Çok şükür yanıldım!..) “Dışı Tepe, İçi Bahar” “Yeşil Türbe’sini gezdik dün akşam Duyduk bir müziki gibi zamandan Çinilere sinmiş Kuran sesini” Ahmet Hamdi Tanpınar ünlü Bursa’da Zaman adlı şiirinde bu satırlarla duygularını dile getirirken, Hasan Ali Yücel: “Yeşil’i ne zaman ziyaret etsem, dışında bir tepe, içinde bir bahar bulurum” diye haykırır... Ufak bir tepe üzerinde, serviler arasında yükselen Yeşil Türbe, Prof. Pittard’ın ifadesiyle: “Biblo kadar zarif, kucaklanacak kadar dilber, gönülleri avlayacak kadar sihirlidir.” 1921 yılında; “Yeşil’i tahrip etmişler” diye bir söylenti olduğunu duyan Türk dostu Pierre Loti, az kalsın bayılıyormuş. Su filan getirilmiş ve bunun sadece bir söylenti olduğu söylenince kendisine gelmiş. Derhal konunun araştırılıp kendisine bilgi verilmesine rica etmiş. Acaba bu gavurun (?) Yeşil Türbe için gösterdiği duyarlığın ne kadarını biz gösterebiliyoruz? Çelebi Sultan Mehmet, mezarını Karamanoğlu Mehmet gibilerden gizleme kaygısı dışında, bizim gibi duyarsız nesillerin tahribinden korumak için bir sırrı olmalı!.. Apartmanların gizlediği Yeşil Yeşil Türbe, bugün Bursa’nın sembolü. Bursa’nın en güzel semtlerinden birine adını veren Yeşil Türbe, sadece Bursa’nın değil tüm Türkiye’nin en ilginç ve harika anıtlarından biridir. Gezimiz sırasında türbeye uğrayamadık. “Osmanlı dünyasında camiden daha yüksek bir mevkide oturtulmuş yegane mezarda, türbede” yatan Çelebi Sultan Mehmet’e uzaktan bir selam verdim. Ölüm, Çelebi Mehmet için sanki onca kardeş kanı döktükten sonra “bir uyku ve bir huzur yeri” idi. Yeşil, sessiz ve huzurlu bir yere, sanki dinlenmek için uzanıp yatmıştı Çelebi Mehmet. Ama bugün yattığı mezarın bir-iki metre yanından kocaman otobüsler geçiyor. “Biblo kadar zarif, kucaklanacak kadar dilber, gönülleri avlayacak kadar sihirli” olan Yeşil Türbe, yıllar önce hemen yanında yapılan tünel nedeniyle her geçen gün yıkılmamak için titreyip duruyor. İtalya’nın Pizza Kulesi’nin yıkılmaması için milyon dolarlar harcanırken, Bursa’nın sembolü olan bir eseri yıkmak için ne kadar da para harcanmış... Yeşil çevresinde birkaç ev tarihi özelliğini koruyor, ama bugün apartmanlardan Yeşil’i göremeyiz. Oysa kimse önünü kapamasın diye, Çelebi Mehmet Bursa’nın en tepe noktalarından birine yapmıştı külliyesini. Çok değil 30 yıl önce, nereden bakılsa Yeşil görünürdü. Bugün çevresinde yükselen apartmanlar saygısızca kapatmış bu güzel eserleri. “Yeşil’i ne zaman ziyaret etsem, dışında bir tepe, içinde bir bahar bulurum” diye dizeler yazan Hasan Ali Yücel, bugünkü Yeşil’i görseydi ne derdi acaba?.. Yeşil’de, yeşili görmek istiyoruz!.. Sevgili Bursalılar, biliyor musunuz ki kentimizdeki tarihi eserlere en büyük zararlar, onarım adına, restorasyon adına verilmiştir. Ne yazı ki her onarım aslında, o eserden birşeylerin koparılması anlamına geliyor. Bursa’daki hemen her eserin başına gelen bu felaketten, Yeşil Türbe de kaçamadı. On yılı aşkın süredir, defalarca gazetelerden Yeşil Türbe’nin restorasyonu yapılacağı müjdesi verildi. Oysa bugün Yeşil Türbe, neredeyse harabe... Aslında restoreye başlanmaması da bir açıdan iyi sayılır. Çünkü restore yapılmaya başlanan Yeşil Medre- sesi, daha doğrusu Etnografya Müzesi yıllardır kapalı. Osman Gazi Türbesi ve Osmanlı Evi de hâlâ açılmadı. Yeşil Türbe de restorasyona başlansa, herhalde torunlarım ancak görür yapıldığını. Bir devletin en temel harcı olan kültürü bile, memur zihniyetiyle yönlendiremiyoruz. Tofaş Araba Müzesi’ni gördükten sonra, Hüsnü Züber ve Uluumay Müzeleri gördükten sonra artık fikrim değişti. Müzecilik ve kültür, devlet memuru zihniyetiyle değil, ancak ilgili ve gönüllü kişilerle yürütülebilinir. Yeşil!.. Bursa’nın kültürel kimliğini neredeyse tek başına yüklenip sürükleyen semt... Yoksa onu da mı yitiriyoruz?.. Yeşil Meydanı’ndan Hürriyet Meydanı’na Ticaret Borsası Başkanı Rıza Aydın, Yeşil’de bir meydan yapılmasını önerdi. Oysa Yeşil, zaten bir meydandı. Hatta Bursa’nın ilk meydanıydı. Sanırım Sayın Aydın’ın burada önerdiği şey, bir kültür meydanı. Nitekim Çelebi Mehmet döneminde Yeşil Camii’nin belediye, mahkeme ve hatta hastane binası olarak kullanıldığı bilinmekte. Bu cami, bir anlamda bir Hükümet Binası idi. Böylece resmi binaların bulunduğu modern ilk alanı Yeşil sayabiliriz. Yeşil Meydanı, devletin kuruluş döneminden beri en önemli meydanlardan biri olduğu gibi, modern kentleşmeye doğru, ilk çağdaş meydanlardan biri, hatta ilki olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim 1908 yılında Meşrutiyetin ilanı üzerine binlerce kişi burada toplanıp miting yapmıştı. Bu nedenle de Meşrutiyet sonrasında yeniden düzenlenen bu alana, “Hürriyet Meydanı” adı verilmişti. Daha sonra yapılan tüm resmi törenlerin de, bu alanda yapıldığı gazetelerdeki haberlerden anlaşılmakta. Bugün oldukça ufak ve dar bir alan olarak görülen Yeşil, o tarihlerde Cumhuriyet Alanı’nın tüm işlevini yerine getirmeye çalıştığı görülmekte. Hatta bu alanda 20 bin kişinin toplandığı bile savunulur. Bursa’da turistlerin öncelikle geldiği iki köşe var. Bunlardan ilki Yeşil, ikincisi Muradiye. Gezginlerin gördüğü muhteşem o eski Yeşil bugün artık yok. Yeşil kahvelerinin önünü, apartmanlar kapamış. Gerçi Yeşil kahvelerinden artık yeşil de görünmüyor, ama bir sihri vardır. Bursalılar, Yeşil’de, yani Hürriyet Meydanı’na çıksalar da eskisi gibi bağırsalar artık; yaşanabilir bir çevre, yaşanabilir bir mahalle istiyoruz diye...

Diğer Haberler