Çocukluk yıllarımda ilk kez Bursa’daki Randevuevi/Kerhanesi’ne
gittiğimde çok şaşırmıştım. O günkü yaşlarımda
kötü etki bırakmıştı bana. Bir insanın vücudunu parayla satması,
sanki kadını aşağılamak gibi geldi. Her ne kadar onaylamasam
da, kadınların vücutlarını pazarlaması, yani
fahişelik insanlık kadar eski bir meslek.
Belgelere göre, Yıldırım’daki o eski Randevuevi, Bursa’nın
en eski ve ilk Randevuevi idi. O tarihte Umumhane olarak
da anılan Randevuevi’nde çok sayıda olay gerçekleşmekteydi.
(Bursa Sayı 35, 18 Temmuz, Sayı 30, 13 Haziran 1890)
O tarihteki gazetelerde, “Atpazarı fahişeleri” başlıklı haber-
lere sıkça rastlanmaktadır. (Bursa, Sayı 27, 23 Mayıs
1306/1308) Rumların randevuevleri ise, Umurbey Mahallesi’ndeki
Kırmızı Fener Sokak’taydı. O tarihte Kırmızı Fener
fahişeleri, seçkin Bursalıların en revaçta uğrak yeriydi. (Ertuğrul,
Sayı 439, 26 Eylül 1918)
Bazı ufak evlerde de fahişelik yapıldığı görülür. Nitekim
26.6.1953 tarihli Hakimiyet gazetesine göre Altıparmak’ta
bulunan Randevuevi basılmış. Yine Tayakadın Mahallesinde
bir başka Randevuevi basılmış, evde kadın-erkek uygunsuz
vaziyette yakalanmışlar. (Yeni Ant 16.2.1963) Zaman zaman
da bazı simsarlar, açık havada fahişeleri pazarladığı görülür.
Örneğin Mudanya yolunda, bir taksi içinde iki erkekle bir
kadın yakalanmış, bunlardan biri simsardır. (Yeni Ant
13.3.1963)
Bursa’da fahişeliğin tarihi
Osmanlı döneminde Bursa’da şeriat uygulanıyordu. Kadınlar
sıkı bir denetim altındaydı ama fahişelik asla bitmemişti.
Hatta o devirde daha da fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Örneğin kadı sicil kayıtlarına göre, yılda 30 kadar fahişelik
olayının gerçekleştiği görülür. 20 bin nüfuslu bir
şehirde bu sayı oldukça fazladır. Tabi bunlar, mahkemeye intikal
etmiş olaylardır. Müslümanlar için içki yasağı olmakla
birlikte, evlerde kadınlı-erkekli gizli toplantılar düzenlenerek
içki içilip zevk alemleri yapıldığına şahit oluyoruz. İşte
size bazı olaylardan örnekler sunmak istiyorum.
16. yüzyılda Kirişçikızı Mahallesi’nde Ayşe ve Zeynep adlı
kadınlar, Mehmet, Çelebi Yusuf ve Mehmet adlı kişilerle bahçede,
geceleyin şarap içip eğlenirken yakalanmıştı. Maksem’de
Hafize adlı kadın güvenlik görevlisi Kasım tarafından
zorla odasına götürülüp orada içki içip sarhoş iken yakalanmıştı.
Şeyhpaşa Mahallesi’nde Ahi İsmail adındaki Acem
Emine’yi zina ederken görüp yakalanmıştı.
1537 yılında Fatma adlı bir kadın mahkemeye başvurup,
Sultan adlı kadının kendisini ayartıp, Mustafa’nın odasına
çekerek, bu odada, onunla yattığı itiraf etmişti. 1546 yılında
Yahşi oğlu Sırrı, Ali adlı bir kişi ile Fatma adlı kadını Ahmet’in
değirmenine götürüp başka kişilere de pazarladığından
yakalanmışlar. Aynı gün, Emine ve Ayşe adlı kadınları
da Çelebi Bey adlı bir kişi, Simitçioğlu Değirmenine zorla götürdüğü
mahkemece belirlenmişti. 1594 yılında Hafize adındaki
kadın, eşkıya yatağı ve fahişe olduğu için, eşkıya bunun
evine geldiği şikâyet edildiğinden tutuklanmıştı. 1664 yılında
Kasaphüseyin Mahallesi’nden Ayşe, Abdulkadir ve
Çekrekçi Mustafa ile bir odada ma’aşeret üzere iken tutulmak
üzere iken kaçıp, Ayşe’nin feracesi kalmış. Bu arada evi
taşlanmıştı. Ayşe süd halinden dolayı sadece dayak cezası
verilmişti. 1735 yılında “Emirsultan Mahallesi’nde, İzmirli
demekle meşhur Hatice adlı kadın kendi halinde olmayıp,
rezil ve evi eşkıyaların toplantı yeri olduğu için fahişe şikâyet
edilmişti.
Fahişelere büyük cezalar verilmese de, evleri eşkıya ve hırsız
yatağı olunca çok ciddi cezalar verildiği görülür. Nitekim
1623 tarihinde, Fışıkırık Mahallesi’nde Değirmenci Ahmet
ve eşi Mihriban ile Rafiye, Müşerref adındaki fahişelerin her
birinin evi eşkıya yatağı olduğu gerekçesiyle tümü idam edilmişti.
20. asırda Bursa fahişeleri
20 asırda fahişelik olayları azalmış olsa da yine de Bursa’ya
sürmekteydi. Nitekim 1910’lu yıllarda Bursa’da bir yıl
içinde sadece 2 fahişelik olayı ile 2 kadın oynatma olayına
rastlanmıştır. Bazen kahvelerde işret yapıp, sonra kavgalar
çıkmıştır. (Ertuğrul Sayı 198, 27 Teşrinisani 1913) Bazen de
Çekirge’de Asker Kemal adlı kişi, evine aldığı Çavuş’un
Leman isminde bir kadınla işret yaparken, galeyana gelip
silah atması üzerine tutuklanır. (Ertuğrul, Sayı 301, 2 Kanunuevvel
1915) Bazen de Sakaldöken Caddesi’nde olduğu
gibi güpegündüz fahişelik yapılmaktadır. (Ertuğrul Sayı 417,
11 Nisan 1918)
Bursa’da hacı-hoca takımı da az değildi!.. Ancak bu hacıhoca
takımı Umumhanelere gidemediği için, onlar ihtiyaçlarını,
ayaklarına getirirdi. Bu nedenle azan hacı-hoca
takımı, fütursuzca, medreseleri bile randevuevine çevirdiği
görülür. 1910 yılındaki bir gazete haberine göre, Ulucami
karşısındaki Vaaziye Medresesi’nde, Polisin yaptığı bir baskın
sonucunda, hatıra gelmeyecek bir şecaat ile karşılaşmış.
Medresenin öğrencisi Hafız İsmail, Emin oğlu Mustafa ve
Yeşil Medresesi’nden Lütfi, Vaaziye Medresesi’ne iki fahişe
kadın getirmiş. Kadınları medresenin bir odasına kapayarak,
ortaya bir işret meclisi kurmuşlar. Ayrıca Bursa’nın hatırı sayılır
kişilerden Topal-Terzi Hakkı, Ahmet, Havlucu Mehmet
Emin, Leblebici Mustafa, Deli Osman ve Muhammed adındaki
kişileri de işrete katılmışlardır. Polis, bu cüretkarları
işret masasında yakalamış. (Hüdavendigar, 14 Kasım 1910)
Bekâr odaları randevuevi miydi?
Osmanlı dönemi Bursa’sında çok sayıda bekâr odaları
vardı. Bu odalarda yaşayan bekârların cinsel yaşamları son
derece olumsuzdu. Bu nedenle odaların çoğunlukla randevuevi
gibi kullanıldığını görmekteyiz. Fuhuş olayları yalnız
evlerde meydana gelmeyip bazı ma hallelerde bekâr odaları
da kullanılıyordu. Bunlardan en önemlileri Sinanpaşa, Mercanzade,
Tekli ve Bostanpaşa Odaları idi. Bu Bekâr Odalarında
fuhuş yapıldığını kadı sicillerden öğreniyoruz. Hatta
Sırçalı Medresesi’nde bile fuhuş yapan iki danişment ile bir
kadının mahkeme heyeti tarafından basılarak dava edildikleri
anlaşılıyor. 1573 yılında Altıparmak Mahallesi sakinleri,
Kayabaşı Mahallesi’nde bulunan bu Sinanpaşa Odaları’nda
na-mahrem kadın olduğu ve bu odalarda gece gündüz kadın
pazarlandığından şikâyet edilmişti. Abdullah adlı kişi mahkemeye
başvurarak, eşi Ayşe ile karındaşı Memi, bu Sinanpaşa
Odala rı’nda seviştiğini, yine burada Yani adlı Hıristiyan
ile Cennet adlı kadının da sevişirken üzerlerine varılıp, basılmasını
talep etmesi üzerine, mahkeme baskın kararı al-
mıştı.
1520 yılında ise Hasan adlı bir kişinin karısı olan Şah
Paşa’yı, kişi kandırıp odasına çıkarırken görüldüğünden
mahkemeye vermişti. Yine aynı yıllarda Aliye, Fatma, Selimşah
adındaki kadınlar mahallenin güvenlik görevlisi olan Abdullah
oğlu Süleyman ve Kasım ile beraber Süleyman’ın
odasında içki içerken yakalanmıştı.
Bursa fahişe yatağı
İstanbul’da fahişelikten yakalanan tüm kadınların, Bursa’ya
sürgün olarak gönderilmesi son derece anlamlıydı.
Kamil Kepecioğlu’na göre fahişeler Bursa’da rehabilite olup
dürüst birer kişi olarak İstanbul’da döndüğünü savunur. O
kadarını bilemem ama, Bursa’ya o kadar fahişe sürülmüştü
ki, bu kadar fahişe Bursa’yı bile bozar!...
Daha sonra Sadrazam olan Moldavancı Ali Paşa, bir dönem
görevi fahişeleri Bursa’ya sürmekti. Zaten Moldavancı adı da buradan
gelirdi. 1745 yılında Emine ve Fatma adlı fahişeler erkeklerle
yakalanınca Bursa’ya sürülmüş, 1764 yılında Fatma adlı bir
kadınla kızı Rükiye’de Bursa’ya sürülmüştü.
1751 tarihide İstanbul’daki eski fahişelerden Hatice, Boyacı
Odaları’ndan Emine ve Tersane Odaları’ndan Emine, Tersane
liman reisi odalarından Hatice ve Rabia, Kasımpaşa’da Kulaksızdan
Hatun, Cibali’den Zeyniye, Halime, Emine ve Hatice ve Sultanahmet’den
Fatma, basılan diğer Hatice adlarındaki on bir fahişe
tutularak Bursa’ya sürülmüştü. 1775 yılında Üsküdar’da taşradan
gelen cami civarlarında, kayıkhanelerde, pazarlarda, sokaklarda
serseri hiçbir şeyden korkmadan dolaşan fahişe kadınların memleketlerine
gönderilmesi ferman olunmuşken, Uzun Hatice, Kara
Fatma, Köf Şerife, Civelek Aişe, Falcı Ayşe, Kasımsubaşılı Fatma
adındaki kadınlar alenen sefere gitmek üzere Üsküdar’dan geçen
askerleri tahrik ettiklerinden fahişeler Bursa’ya sürülmüştü. 1794
tarihinde Üsküdar’da serseri dolaşan kadınlardan Gelibolulu Nefise,
Üsküdarlı Nefise, Tenviç, Hatice, Bülbüldereli Ayşe, Emmi, Be-
şiktaşlı Emmi, Nafiye, Edirnekapılı Zeliha, Habibe, Tekfurdağlı
Fatma adlı on bir fahişe Bursa’ya sürülmüştü. (BOA, Hazine Odası,
no. 4322) 1786 yılında Varvar Kadın, Üsküdar’dan Zeliha Kadın
ve Habibe Kadın ile Şanlı Ersiva adlı fahişeler de Bursa’ya sürülmüştü.
(BOA, Cevdet-Zaptiye no. 3. 826, 3241, 4327)
Yine 1819 tarihinde Moralı Esma, Perbe, Çalık Pembe, Köçek
kızı, A’tir, Kuzubekli, Deli Tabib, Karagöz, Çıllılı, Şişman, Felek, Çerine
kızı, Arnavut kızı, Deli kızı, Tahtaburun adındaki fahişe İstanbul’da
serseriyane dolaştıkları ve fahişliğe neden olduklarından
tutularak Bursa’ya sürülmüştü.
Eski Bursalılar çok keyif ehli kişilerdi. Kadından iyi anlayan,
nazik ve romantik Bursa erkekleri her zaman bir yolunu bulup eğlenmiş,
arzularını söndürecek bir kadın bulmuştu. Tüm bu gelişmeler
içersinde, kadının da aynı şekilde özgür olarak eğlendiğini
söylemem çok zordur. Ama hiç değilse, kadınlar da bu tarihsel geçmişten
bir pay çıkarabilir diye düşünüyorum. Örneğin Şeriat ve
baskı, hiç zaman insanların nefislerini ve ihtirazları engelleyememişti.
En azından Bursa tarihi bize böyle diyor!..